-12-

59 9 2
                                    

#Multimedia: Dylen..

***

"Kızım!"

"Anne?"

Yavaşça ona yaklaştım. Gözlerinden yaş akmaya başladı. Beni ne zamandır görmüyor acaba?  Birbirimize uzun uzun baktık, ve kelimelerle değil gözlerimizle konuştuk adeta. Birden boynuma atıldı.

"Kızım.. Nerelerdesin? İyi misin? Ne oldu sana böyle?.."

Kolları beni sarıyordu, ben de hafif beline dokundum. Bu koku..

..

"Canım annem.. Ohh mis gibi de kokarmış."

"Bebeğim benim.. Sarıldığında bırakasım gelmiyor ki.."

..

Bu kokuyu hatırlıyorum. Evet.. bu o, annem.

"Ben iyiyim."

"Geç içeri."

İçeri girdim. Arkamdan da Dylen geldi. Ev dışardan göründüğü gibi değildi. İçerisi büyük ve genişti, eşyalardan orta halli olduğumuz anlaşılıyordu. Salonda bana bakan çok tatlı bi adam oturuyordu. Ben gelince ayağa kalktı.

"Amanda?.."

Bu kim acaba.. Dylen'a soran gözlerle baktım. Adamı gösterip "O senin baban." deyince kafamın ne kadar allak bullak olduğunu anladım. Gittikçe salaklaşıyordum. Bana endişeli gözlerle bakan adama, daha doğrusu babama yaklaştım. Bana kısaca sarılıp geri çekildi.

"İyisin değil mi?"

Tabiiki beni bu halde gören herkes bana bu soruyu sorar. Yani şaşırmıyorum.

"Ovv evet, iyiyim."

"Seni görmeyeli uzun zaman oldu.."

"Yaa?.. Ben de sizi tanıdığıma sevindim."

Annemin sessiz olmaya çalıştığı ama başaramadığı hıçkırığını duydum. Ağlıyor galiba.

"Gerçekten hatırlamıyor musun?"

Bunu soran babamdı. Biraz saçma geldi sorusu, yine de başımı iki yana salladım. Uzun ve sesli bir 'off' çekti.

"Dylen, sana borçluyuz. Kızımı kurtardın, onun yanındasın. Teşekkürler.."

"Rose hanım, inanın Amanda'yı sizin kadar çok seviyorum.."

Bu sohbet alışık olmadığım konulara doğru gidiyordu. Hem merak ettiğim hem de konuyu değiştirmek için ortaya atıldım.

"Şey.. odamı görebilir miyim?"

"Ah tabi kızım, gel benimle."

Ayağa kalkınca ben de kalkıp onu takip ettim. Beyaz bir kapının önüne gelince durdu, cebinden bi anahtar çıkarıp kapıyı açtı.

"Burası senin odan. Biz.. senin öldüğünü zannettik ve burayı kilitledik.."

Ve yine ağlamaya başladı, sonra da ağlaya ağlaya gitti. Biraz başım dönüyordu, boşverip kapıyı açtım. Açar açmaz gözlerim büyüdü. Burası çok güzeldi.. Yani, gerçekten benim miydi bu oda? Kocaman bir yatak ve odanın içindeki tüm renkler uyumlu.. İçeri girip biraz etrafı süzdüm. Dolabın yanına gidip kapağı açınca bulanık gözlerim aydınlandı. Rengarenkti. Renk renk elbiselerle doluydu bu dolap. Üzerimdekileri çıkarıp uygun birşeyler giyindim. Yani badi üstüne beni sıcak tutacak bir ceket, altıma da rahat bi pantolon. Elbiselerimi karıştırırken sarı uzun ve parlak bir tanesi gözüme çarptı. Elime aldım. Çok güzel simli bir elbiseydi.

..

"Amanda, her zamanki gibi çok güzel olmuşsun.."

"Teşekkür ederim canım. Lucas nerde kaldı yaa parti başlayacak."

"Martin onu da alıp geliyormuş yoldalar şimdi. Carmina da geliyor değil mi?"

"O hiç kaçırır mı ki?"

..

Bu elbise.. Başıma ağrı girdi, elbiseyi dolaba koydum. Birden salondan sesler geldi. Annem Dylen'la konuşuyordu galiba.

"Rose hanım, daha önce de söylediğim gibi çok üstüne gitmeyin, şimdilik bir şey hatırlaması onun için çok kötü. Ona bir şey anlatmayın, ya da sormayın. Özellikle de Carmina konusu açılmasın. Bunların hepsi doktorun tavsiyesi. Zaten sizi görmesini bu yüzden istemiyor, eğer kendi kendine hatırlamaya çalışırsa delirebilir.."

"Peki oğlum, sağol. Sen Amanda'nın yanında olduğun sürece gözüm arkada kalmaz."

Dylen iyi saçmalamıştı. Ama bir dakika, Carmina? Şu az önce hayal meyal hatırladığım kız? Onun annem gille ne alakası var? Neden onun hakkında bir şey öğrenmemeliyim? Sinirlenmiştim, yani bunları bilmek benim en doğal hakkım. Ayağa kalkıp dolabı kapatacakken bir şey gözüme takıldı. Elbiselerin en dibinde ucu gözüküyordu. Çıkardım. Bu büyük çelik gibi bir kutuydu.

..

"Ah, evet bunun fiyatını öğrenebilir miyim? Teşekkürler. Bak anne ne aldım, artık günlük tutma zamanı. Hayatımda çok fazla ekşın var."

"Nelermiş onlar bakayım?.."

"Anne!.. Bakma öyle, okulda olanları falan yazarım işte fena mı?"

..

Bu bi günlük, benim günlüğüm. Bunun anahtarları nerde ki? Elbiselerin altlarına baktım, yoktu. Defter ve kitapların olduğu dolabın her rafına baktım, orda da yoktu. Çekmecelere bakarken Dylen geldi.

"İyi misin Amanda, ne arıyorsun?"

"Hiiç.. Sadece eşyalarımı kurcalıyordum."

"Hmm, gelsene içeri annenler seni görmek istiyor."

"Tamam, gidelim. Dylen, dur biraz. Sana bir şey söylemem gerek."

"Ne oldu?"

"Ya, hani siz beni arabada bıraktınız ya. Ben tek kaldım. İşte o sırada beni kaçıran o adam arabasıyla yanımdan geçerken bana göz kırptı ve sırıttı. Sence bu iyi bir şey mi?"

"Hayır, iyi değil. Hem de hiç iyi değil.. Neden daha önce söylemedin?"

"Fırsat olmadı işte.. Bi de ben birşeyler hatırladım! Bu iyi bir şey, yani gelişme var!"

"Hmm hmm. Ne hatırladın?"

"Yine Lucas diye bir adam vardı, ve Carmina diye bir kız. Partiye gidiyorduk."

"Martin de vardı."

"Evet. Şey, ben ne zaman öğreneceğim?"

"Neyi?"

"Neler olduğunu, yani beni kaçıran o adam benden ne istiyor, ailem benim birini öldürdüğümü biliyor mu, Carmina ve Lucas kim, neden anneme bana bir şey anlatmamasını söyledin?.. Bunun gibi daha bir çok şeyi öğrenmek istiyorum, yoksa senin dediğin gibi bir gün delireceğim.."

"Zamanı gelince Amanda, zamanı gelince her şeyi öğreneceksin. Ama şimdi kendi iyiliğin için bunları kurcalama. Şimdiki tek problemimiz senin uyuşturucu tedavin. İyileşirsen her şey düzelecek, tamam?"

"Hmm hmm.."

O önce çıktı, ben de biraz durup dediklerini düşündüm. Sonra peşinden salona gittim. Annem bana acıklı bir gülümsemeyle bakıyordu. Halim kalmamıştı, başım da dönüyordu zaten. Galiba hap almam lazım. Çünkü terlemeye ve titremeye başladım. Annem gilin yanında kriz geçiremem, zaten hiçbir şeyim yok bir de onları kaybetmemeliyim.

***

AMANDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin