“İnanabiliyor musun Burçin!” diye sinirle gidip geliyordu odanın içinde, “Ayşim hamileymiş! O Oğuz’u elime bir geçirirsem-”
“Ne yapacaksın Uğur çok merak ediyorum?” diyerek sözünü kesti kocasının.
“Öldüreceğim tabi ki Burçin!”Burçin ayağa kalkıp, adamın tam karşısında durdu, “Bunu bana mı söylüyorsun gerçekten?”
Uğur sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. “Burçin yapma!”
“Ne Burçin yapma? Ben de evlenmeden hiç tanımadığın bir adamdan hamileydim, sen bana sahip sıktın, bebeğime sahip çıktın-”“O benim de bebeğim!” diye bağırdı.
Burçin daha yüksek ve sert bir şekilde “Bu sözün gerçeği değiştirmiyor Uğur!” dedi.
Uğur bakışlarını kısarak baktı kadına, “Ne demek istiyorsun anlamıyorum?”“Sen bana sahip çıkarken, şimdi Ayşim’i suçladığın şeye bak. Üstelik Oğuz o kızı seviyor, evlendiler. Bu neyin siniri anlamadım. Ben senin beni kusursuz, koşulsuz sevmene aşığım be adam. Ben senin beni suçlamadığın, aksine sahip çıktığın o bakışlarına aşığım.”
Uğur yüzünü sertçe sıvazladı, “Bilmiyorum. O benim hep...”
“Hep küçük kardeşindi. Biliyorum. Öyle de kalacak, hamile olması neyi değiştirir? Şimdi hazırlan ve onların yanında olmak için Oğuz’u karşılamaya gidelim, hadi benim kahraman, korkusuz kocacım. Benim sevdiğim adama yakışanı yap.”***
Oğuz kapıdan çıktığı an Ayşim’le göz göze geldi. Ama ikisi de birbirine karşı ifadesizliklerini korudular ve ailelerin önünde bozuntuya vermemek için -soğuk bir samimiyetle- birbirlerine sarıldılar.
“Geçmiş olsun,” dedi Ayşim kocasına.
“Teşekkür ederim,” diye yanıtladı aynı soğuklukla onu Oğuz.Diğerleri ile de sarılırken tek tek hepsine teşekkür etti.
“Bize değil oğlum karına teşekkür et, o hafiyecilik oynamasaydı, zor çıkardın oradan,” dedi Orçun gülümseyerek. Sonra da yengesinin omuzunu sevgiyle sardı.“Biliyorum, avukat arkadaşın söyledi. Ayrıyeten o konuyu görüşeceğiz. Nasıl böyle bir tehlikeye sokarsınız onu anlamadım. O kız da babası da tam bir manyak.”
Orçun alayla güldü, “Ha çünkü bunların hepsi -bende dahil- çok normaliz.” Sonra Ayşim’e bakıp sırıttı, “Yalnız avukat arkadaşım seni bürosuna istiyor. Özel dedektifi yapacakmış.”Oğuz en sonunda dayanamayıp, abisinin kolunun altından karısını çekip, “Bu kadar yeter bence ona!” dedi. Sonra da valizini eline alarak önlerinde yürümeye başladı, “Hadi gidelim, çok yorgunum.”
“Yalnız çok da yalnız kalırız diye heveslenme,” dedi Bulut sır verir gibi. “Valla kimseyi tutamadık. Herkes sizin evde.”Oğuz yüzünü buruşturdu, “Herkes?”
“Kaynanan, baban, annem, kayınbaban, Şermin, Özgür... herkes işte. Hatta Saniye teyze bile.”
Oğuz “Of!” diyerek bindi arabaya. Ayşim de yanına. Karısına bakıp, “Çok yorgundum ya, uyumak istiyordum,” diye mırıldandı.Ayşim gayet soğuk ve mesafeliydi ona karşı, “Fazla oturmazlar. Giderler. Hepsi seni merak etti. Gelip görmeleri normal değil mi?”
“Haklısın, özür dilerim.” Öyle bir özürdü ki bu Ayşim çok farklı yerlere çekmesi gerektiğini biliyordu ama yapmadı. Başını ters tarafa çevirip, şehrin akıp giden trafiğini izledi.*
Eve girdiklerinde Oğuz yapmacık bir gülümseme ile herkesin elini tek tek öptü, çünkü şuan sadece duş alıp uyumak istiyordu – karısının kollarında. Gerçi Ayşim hiç de onun kollarına girip, uyuyacağa benzemiyordu. Kollarının arasında boğacak gibi duruyordu.
“Ee Oğuz evladım, nasılsın?” dedi Saniye hanım, adamın ellerini kucağına alarak.
“İyiyim Saniye teyzeciğim. Sen nasılsın?”
“Sen geldin ya, daha iyiyiz. Ah canım torunum, nasıl gözyaşı döktü ardından günlerce.”
Kadının bu sözü ile Oğuz karısına çevirdi bakışlarını, abisiyle fısır fısır konuşuyorlardı bir köşede. Bulut da yanlarındaydı. Ne ara bu kadar samimi olmuşlardı Allah aşkına?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK' ÇIKMAZ SOKAK - AŞK SOKAKTA SERİSİ II - FİNAL
Roman d'amourTam 9 yıl bekledi onu genç adam. Dönmesini, ona yeniden o ışıltılı gözlerle bakmasını... Ailesi sevdiği kızı zorla götürmüştü Almanya'ya. Bekledi... Senelerce bekledi onu, ama gelmedi. Onun yerine bir baş belası geldi ve önce askeriyeye, sonra mahal...