0.8

16.5K 977 289
                                    

2011 (Kutlama Gecesinden 5 Gün Önce)

"Bence bu kadar hazırlığa gerek yok." dedim aynadan Ariana'nın özenle saçlarımın arasında hareket ettirdiği ellerine bakarken. Saçlarıma yaptığı topuzu dağınık hale getirirken beni duymamazlıktan geldi.

Gözlerimi devirip bıkkınlıkla ofladığımda yüzümün önünde bıraktığı saç tutamları havalandı. Tekrar aynaya baktığımda biçimli bir şekilde alınmış kaşları çatılmıştı ama dikkatini bir kez olsun saçlarımdan ayırmıyordu.

Sonunda bitirdiğinde geri çekilip çıkardığı işe memnuniyet kokan gözlerle baktı. O kadar hevesliydi ki bir göz devirme hareketimi daha içimde tuttum. "Harika oldu!" dedi ellerini çırparak. "Örerek yapmam daha hoş olmuş. Diğer türlüde güzeldi ama bu daha..." Onu dinlemeyi bırakarak yüzümü ovuşturdum.

"Hala bu kadar hazırlığın gerektiğini düşünmüyorum." dediğimde ellerini omuzlarıma koyarak aynadan bana gülümsedi. Gözlerimin içine bakarak tek kaşını kaldırıp, "İlk randevunuz. Bu özel olmalı." Yüzümü buruşturarak omuzlarımı silkip ellerinin üzerimden düşmesini sağladım.

Karşımda duran yansımama anlam veremez bir şekilde bakarken, "Bu bir randevu değil." dedim. Kaşlarını kısa bir süreliğine çatıp gözlerimin içine baktı. Sonra hemen kendini toparlayarak, "Evet, öyle." dedi. Ağzımı açtığım sırada elini kaldırıp beni susturdu. "İnkar etme. Hepimiz bunun bir randevu olduğunu biliyoruz. Şimdi bana dönde makyajını yapayım."

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Hepiniz?" Başını sallayarak makyaj kutusunu aynanın önündeki şifonyerin üzerine koydu. "Evet, senin dışında hepimiz. Çocuklar, ben ve şu..." diyerek kaşlarını çatıp beklentiyle bana baktı. Gözlerimi milyonuncu kez devirerek, "Mark." dedim. "Ah, evet. Birde Mark." dedi.

'Hepimiz' kısmında Ashton'ında bulunması moralimi bozmuştu. Ne olursa olsun benim içim hala onunla olabileceğimin umuduyla doluydu. Sadece arada bu umudum sarsıntıya uğruyordu ve bir astım hastasının geçirdiği nöbet gibi beni nefessiz bırakıyordu.

Ellerimle oynarken yavaşça yutkundum. "Mark'ın öyle düşündüğünü zannetmiyorum. Yani... O beni biliyor. Kısmen." dediğimde kaşlarınını çatarak yüzüme başlayacağı makyaj için hazırlık olarak bir baz sürdü.
"Nerden tanısıyorsunuz ki?" dediğinde daha onu tanımadan, hiçbir kuşku hissetmeden beni ona itmesine huzursuzlanmıştım. "İngilizce ve tarih derslerimiz ortak." Anladığını belirticesine bir mırıltı çıkardı.

Makyajımı bitirene kadar ikimizde birbirimizi düşüncelerimizle yalnız bıraktık. "Bu akşam çok eğleneceksiniz." diyerek uçuk pembe dudak balmını dudaklarıma sürdü. "Umarı-"

"Hey." Ashton sözümü bölerek kapıyı izinsizce açtı. Gözlerini yüzümde ardındanda üzerimde gezdirirken garip ses tonuyla, "Uygunsuz bir zamanda gelmedim değil mi?" dedi. Nerden geldiğini bilmediğim bir özgüvenle oflayarak ayağı kalktım. "Duruma göre değişir." dedim. Kaşlarını çatarak bana baktı. Şaşırmıştı ama kızgınlığı daha ağır basıyor olmalıydı.

Ariana araya girerek, "Onu suçlama. Randevusu için heye-" Ashton kuru bir sesle Ariana'ın sözünü kesti. "Bu siktiğimin bir randevusu değil."

"Hayır. Öyle." dedim kollarımı göğsümde birleştirip gözlerimi koyulaşmış ela gözlerine dikerken. Çatık kaşları gerilip havaya kalktı. "Ondan hoşlanıyor musun?" dediğinde sesi içimde ona karşı kendimi koruduğum buzdan mızrakları eritti. Savunmasız kalmıştım.

"Ben..." diyerek kollarımı çözdüm. Gözleri bir nedenden dolayı parıldıyordu. Bu garipti. Daha bir dakika bile olmadan duygudan duyguya atlamıştılardı. Ne diyeceğimi düşünürken çaresizce ona baktım. Ağzımı araladığım anda Ariana, Ashton'ın yanına gidip koluna girdi. Dudağının hemen yanına öpücük kondururken bile Ashton'ın gözleri ağzımdaydı. Cevabımı bekliyordu.

Me And My Baby // a.i (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin