2011 (Kutlama Gecesi)
Ashton'ı odada uyuklar bir şekilde bırakarak kapıyı kapattım. Kulaklarıma dolan yüksek ses müzik beni deli ediyordu. Çaldıkları şarkılarla bir sorunum yoktu. Sadece bu kadar yüksek sesli olması... Beynim ağlamak istiyor gibiydi.
İşin tuhaf tarafı insanlar bundan hiç rahatsız olmuyorlardı. Müziğin her bir temposuna ayak uydurup dans ediyorlardı. Bundan pekçe zevk aldıkları ortadaydı. Belki de bunun sebebi ellerinde tuttukları kırmızı bardaklardı.
İçeceklerin olduğu standa doğru yürürken bir çok kişiyi itmek zorunda kaldım. Saat ileriyordu ve insanlar gittikçe çizgiyi aşıyorlardı. Temiz bardakların bulunduğu yerde bir çift öpüşüyordu. Büyük ihtimal ile Ashton'ın arkadaşlarıydılar. Onun dışında grubun geri kalanı hala lisedeydi.
Elimi kırmızı bardaklardan birine götürürken kız, çocuğun üzerinde hareketlendi. Esmer çocuk yüksek sesle inleyip kızı sıkıca sararken dengelerini kaybedip yana doğru devrildiler. Masaya çarptıklarında bardaklar döküldü. Ani hareketlenmeden dolayı bir adım geriye doğru giderken birine çarptım. Çarptığım kişi ellerini belime dolayıp kendini bana yasladı.
Şaşkınlıkla gözlerimi büyütürken arkamı dönmeye çalıştım ama izin vermedi. Beni kendiyle birlikte dans eden insanların arasına çekti. Dudaklarını kulağıma getirip bira kokan nefesini üflerken hoşnutsuzlukla yüzümü buruşturdum. Bir başarısız arkamı dönme çabamdan sonra kendisi beni yüzüne doğru döndürdü.
Daha önce hiç görmediğim kızıl bir çocuk yüzünde pis bir sırıtışla bana bakıyordu. Gözleri içtiği biradan olsa gerek, saç rengine doğru çalıyordu. Tek elini belimden kalçama doğru indirdiğinde kalbimin korkuyla kulaklarımda attığını benim için kesilip duran yüksek sesten anladım. Yüzünü tekrar suratıma yaklaştırırken geri çekilmeye çalıştım ama bu tutuşunu daha çok sıkılaştırmasını sağladı.
"Bebeğim... O elbiseyle seni bırakacağımı düşünmüyorsun heralde." dediğinde arsız kıkırdayışının yüksek müzikle yok olmasını diledim. Bir anda kendimi bu durumda bulmam hayrete düşmeme neden oluyordu. Bir şeyler söyleyip onu kendimden uzaklaştırmak istiyordum ama sanki dudaklarımı araladığım anda kalbim ağzımdan fırlayacakmış gibi hissediyordum.
Çocuğun eli kalçama doğru ilerlerken gözlerimin sulanarak acımaya başladığını farkettim. Ashton'ın neden bira içmemi istemediğini şimdi daha iyi anlıyordum. Yalnızca on beş yaşındaydım ve sadece bir bardak sayesinde önümdeki bu çocuğa karşılık vereceğimi biliyordum. Tanrım! Erkekleri hep uzağımda tutarım, diyerek şuan daha önce hiç görmediğim bir çocuğun kollarında olmam kesinlikle ironikti.
Bira kokan ağzını dudaklarıma doğru yaklaştırırken üzerimdeki gölgesi birden yana doğru kaydı. Bir eli hala kalçamdayken yukarıya, koluma çıktı. Ne olduğunu anlamak için ona bakarken gözlerini diktiği yere doğru bir bakış attığımda Michael'ın çocuğa attığı delici bakışlarla karşılaştım. Şaşkın bir o kadarda imdat çağrıları yollayan gözlerimle gözleri buluştuğunda yüzündeki ifade biraz olsun yumuşadı.
Hiçbir şey söylemeden elini diğer elimin içine aldığında içimdeki güven duygusunu durduramadım. Beni kendine doğru çekereken orada olduğunu unuttuğum kızıl çocuk diğer kolumu sıkıca tutarak olduğum yerde kalmamı sağladı. Kolumdaki eline bakarken Michael'a yakınarak, "Hadi ama! Dostum, biraz paylaşımcı ol." dedi.
Dediğini anlamak için uyuşan beynimi zorlarken Michael, "Siktir git, Drew." diyerek beni tekrar kendine doğru çekmeye çalıştı. İsminin Drew olduğunu öğrendiğim kızıl çocuk buna tekrar izin vermedi. Bu sefer sesini daha kararlı çıkartarak, "Hayranlarını koruyan bir kahraman. Aman ne hoş! Bırak işte." dedi ve bana doğru dönüp midemin ağzıma gelmesini sağlayacak şekilde güldü. "Belki benimde hayranım olur kendisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Me And My Baby // a.i (ASKIDA)
Fiksi PenggemarBir zamanlar nefesimi kesen ela gözlerini benim üzerimden çekip kucağımdaki küçük vücuda çevirdiğinde içim titredi. Böyle olmamalıydı. "İşte bu güzellik de benim küçük kız kardeşim, Ashlyn." dedim kızımı saran kollarımı sıkılaştırarak.