Hayatım boyunca ilgi görmeye alıştım. Hep dikkatlerin merkezindeydim, bu yüzden artık o kadar da özel gelmiyor. Yalnızca girmek için içten içe can attığım yerlerde insanların tümüyle ilgisiz ve duruma alışkın Nova'ya fısıltılar arasında özendiklerini söylemeleri hoşuma gitmiyor değil elbette. Bir o ortamdan bir bu ortama boy göstermek ister istemez ünümün yayılmasına da katkıda bulundu.Kimi zaman çok dedikodum çıktı, onlarca erkekle geçirdiğim evlerin fotoğrafları yalancı sitelerde dolandı durdu... Ama ne derler bilirsiniz; reklamın iyisi kötüsü olmaz, bu nedenle eninde sonunda işin ucu takipçi sayımı birkaç kat arttırdı. Artık mesajları okumak bile benim için bir işkence haline geldi diyebilirim; başlarda her şey güzeldi, henüz 20-30 bin takipçim varken bana mesaj atanlarla iletişime sıkılmadan geçebiliyordum ama artık bu iş bile dayanılmaz hale geliyor. Hep aynı sorular; boyun kaç, kaç kilosun, kaç yaşındasın, nerede okuyorsun, sevgilin var mı, şuran estetik mi...
Sabahları kapımı çalan kargo şirketlerinden cumartesi öğlene doğru uyanma ahlakımı kaybettim diyebilirim. Hep bir marka tarafından sevgi sözcükleri ile yollanmış eşyalar almak tabii ki harika bir şey ama ister istemez aldığım şeylerin reklamını yapmam gerektiğini bilmek bazen beni rahatsız ediyor. Yine de son derece müteşekkirim, elimde oldukça kaçırılmaz bir fırsat var. Ve hepsi küçüklüğümden itibaren başladı.
Annem ve babamın arası hiçbir zaman mükemmel olmamıştı. Ayın bir günü iyilerse geri kalan tüm günlerde farklı yollara ayrılıyordu birliktelikleri. Ben hep annemle beraber oluyordum, o da bundan fazla rahatsız olmuyordu, belki de babama güvenmediği içindi, bilmiyorum. Ancak daha küçüklüğümden itibaren annemin çalıştığı minik ajanstan başlayarak çekim ortamlarının nasıl olduğunu tanımaya başlamıştım.
Ben kameraların arka tarafında makyaj masalarının önünde oyun oynarken annem işini yani teknik çekim yönetmenliğini yapardı. Uzaktan onu izlerdim, profesyonel kameraların ve büyük ışık filitrelerinin arasında pozisyon belirlerdi. Daha sonra da güzel kızların ve erkeklerin fotoğraflarını çekerdi. Saatlerce... Pozdan poza girerlerdi ve onlarca kıyafet değiştirirlerdi. Yanımdan geçip giderlerken de yanağımdan bir makas alırlardı ya da saçımı karıştırıp gülerlerdi.
Daha sonra da bu çekimlere ben de dahil olmaya başladığımı hatırlıyorum. Şirin elbiselerin arasında üzerime flaşlar patlıyordu. Bazen hiç tanımadığım bir kadına gülümsememi istiyordu annem, kucağına oturmam, ya da benim gibi küçük erkek çocuklarla karşılıklı pozlarımız çıkıyordu bilgisayar ekranlarında.
İhtiyaç duyulduğu için zorunluluktan kameralara gülümseme maceram, kameralar karşısındaki yeteneğim keşfedildikten sonra zorunluluk haline gelmeye başlamıştı. Çünkü annemin işi uzuyordu artık ve ben de sıkılıyordum bir süre sonra. Vaatler çıkmaya başladı gün yüzüne; eğer ki uslu durursan seninle pizzacıya gideceğiz, bugünün sonunda iyi bir kız olursan sana reklamdaki barbie'yi alırım anlaştık mı, azıcık daha sabredersen lunaparka bu hafta gideriz olur mu meleğim?
Ve aylar kameralarla dolu ortamlarda geçip gitmişti. Ama asla unutmadığım bir şey vardı, çekimleri sevmemi sağlayan etken... Annemle babam boşanmıştı artık. Ama ikisi de üzgün değildi, görüyordum. Her gün annem evimize arkadaşlarını getiriyordu ya da biz onlara gidiyorduk ve bir kahve içiyorlardı.
Bir gün odamdan kahkaha sesleri ile çıktığımda, annem ve arkadaşlarının bir dergiye bakıp güldüklerini hatırlıyordum, ve benim adımı anıyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda annem beni fark etmiş ve hemen kucaklayıp yanına oturtmuştu. Diğer eliyle de dergiyi gösteriyordu, kapağında ben vardım... Henüz 7 yaşımdaydım, birinci sınıfa gidiyordum ama kapakta kendimi görmek çok hoşuma girmişti. Üzerimedeki pembe montla ve beyaz bir kazakla kameranın arkasına bakarak kahkaha atıyordum. Arka tarafımda simler uçuşuyor gibiydi. Çok güzel görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunrise | Eun Woo FF
FanfictionYağmur yağdığında kiraz çiçeklerinin halini bilir misin? Beni merak ettiğinde, bir bahar günü, yağmur sonrası çık. Ve ben sakuraların yanında olacağım. Ama beni görmek için başını yukarı, pespembe hayallerle süslenmiş dallara kaldırmana gerek yok. ...