S 1 1

127 12 0
                                        


Başkalarının arabasına binerek idare ettiğim iki günün sonunda otelin lobisine inmiş ve anlaşmalı oldukları şirketten bir araba kiralamıştım. Öyle ahım şahım bir şey değildi, altıma Honda Civic gibi klasik bir araba çekmiştim.

Üzerimde askılı gri bir crop ile açık mavi bir jean vardı. Fazla sıradandım ama çok da uğraşasım gelmiyordu zaten.

Sırt çantamı yan koltuğa attıktan sonra kemerimi taktım ve arabayı çalıştırıp otelin kapalı otoparkından çıkardım. Otobana girmeye çalışırken bir yandan da açtığım navigasyonu dinliyordum. O sırada telefonumun çalmasıyla hemen açıp koltuğa bıraktım. Ashley'di.

"Günaydın! Nerelerdesin, çekim başlamak üzere?" Oflayarak biraz daha gaza yüklendim. Bugün geç uyanmıştım bir de üstüne arabayı alma, kontrat falan derken saat altıyı yirmi beş geçiyordu ve normal şartlar altında benim şu anda makyajımın yapılması lazımdı.

"Agh! Geliyorum on dakika yolum kaldı. Benim kıyafetlerimi alıp ikinci kabine bırakır mısın? Gelir gelmez giyinip makyaja geçeyim?"

"Tamamdır. Başkan Ahn'a haber veriyorum."

Telefonu kapattıktan sonra dediğim gibi yaklaşık on dakika içerisinde arabayı açık otoparka bırakmıştım ve adeta binada uçuyordum. Herkes gelmişti ve bana selam verenlere bile ışık hızında yanıt verip yanlarından toz oluyordum. Uluslararası kariyerim başladığı gibi bitebilirdi aksi takdirde.

Lobiden geçip asansöre binmek yerine merdivenlere yöneldim ve insanlara çarpmamaya dikkat ederek ikişer ikişer inmeye başladım. Son basamağı da atlayıp sola döndüğümde asansörün önünden geçecektim ki, adımımı atmamla asansörden inenler bir olunca, kafam sert bir göğüse çarptı ve ben de durmak zorunda kaldım. Erkeksi parfümü hemen tanırken, elimdeki telefon da hızımdan ötürü yere kayıp girmişti zaten.

"Ah!"

"Hey," dedi Eun Woo dirseklerimden tutarken. Aynı zamanda hafifçe yüzüme eğilmiş iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu.

Ancak elimi ne ara götürdüğümü bilmediğim alnımdan çekerek gözlerimi kırpıştırdığımda, tam önümde bana bakan parlak açık kahve rengi gözler görmeyi beklemiyordum tabii ki. Kaşlarımı anlık çatıp birkaç adım gerilediğimde o da beni bırakmıştı.

"Ne bu acele, sakin ol." Yere eğilip baktığımda onun da telefonu düşmüştü ve işin kötüsü ikimizin telefonu da aynıydı.

"Ne bu acele mi? Kariyerimin resmen üçüncü günü ve ben geç kalıyorken nasıl sakin olabilirim." Yere çömelip elimi telefonuma attığımda o da eğilmişti. Onunla yeniden göz göze geldiğimizde, bugün ne kadar yakışıklı göründüğünü o an fark edebilmiştim. Üzerinde açık mavi kısa kollu bir gömlek vardı ve saçları alnına dökülüyordu. Tam manasıyla göz alıcıydı.

Onu incelemeyi kesip yerden telefonumu aldım ve ayağa kalkıp hızla soyunma odasında ikinci kabine girdim. Askılıkta pembe boyundan bağlamalı bir bikini takımı ile beyaz transparan bir sahil elbisesi asılıydı. Üzerimdekileri yaklaşık üç dakika içerisinde değiştirip kabinden dışarı çıktıktan sonra makyaj ve hazırlık odasına girip kendimi koltuğa attım. Her zaman makyajımı yapan kadın halime gülerek geldiğinde makyajım başlamıştı ancak zaten çok kısa sürdüğü için hemen ayağa kalkmıştım. Dudaklarımda pembe bir parlatıcı vardı. Yüzümde ise hafif allık ve aydınlatıcı. Saçlarıma da havuzdan çıkmış havası vermek için hafifçe ıslatıp dalgalandırmıştı.

İşim bittiği anda teşekkür edip merdivenlere yöneldim ve ikişerli çıkarak danışmanın karşısından havuz parkına çıktım. Figüranlar yerlerini almıştı bile, kameralar da hazırlanıyordu.

Sunrise | Eun Woo FFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin