“Arkama dönüp bakıyorum ve geçen yılların muhasebesini yapıyorum. Şaşırıyorum, nasıl hâlâ hayattayım? Tanıdığım sevdiğim, değer verdiğim bütün insanlar tek tek Tanrı'nın yanına giderken ben, yitik benliğimle, dünyanın adaletsizliğinde solgun bir mum ışığı gibi dikiliyorum. Kılıcım artık keskin değil ve savaş meydanını çoktan terk etti ruhum. Hissediyorum, geliyor ve artık emin olamıyorum. Bu kez hazır mıyım? Ona karşı gelecek ve yeniden savaşacak gücüm var mı?
Ah Meriya, sen gideli asırlar geçti ve ben hâlâ seni özlüyorum. Kalemim titrek, çizimlerim yumuşak şimdilerde. Eski ve yeni bilgiler zihnimde birbirleriyle yarışırken hissediyorum. Bu kez yıkım eskisinden daha büyük ve daha korkunç olacak. Yanımda yoldaşlarım yok, evlatlarım yok, en mühimi sen yoksun. Hepiniz gittiniz ve ben yalnız kaldım.
Bir yoldaş bulmam gerekiyor sanırım fakat bu yoldaşlığı göğüsleyecek haslette kimseyi göremiyorum. Bakışları keskin, vücudu ve zihni dinç birisi, sırrı öğrenecek ve koruyacak, savaşacak birisi. Şimdi, tam şu an Nil Nehri’nin soğuk sularında bakışlarım. Arkamdan esen rüzgar korkuyla fısıldıyor. Geliyor diyor. Hissediyorum ;yer titriyor. Bir şeyler yapmam lâzım Meriya, fakat ben ne yapacağımı bilmiyorum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRAVUN'UN GÖZÜ
FantasíaŞimdi hatıralar acıtıyor canımı, o geçen koca yıllar yüreğimden aşkını koparıp alamadı. Almasın da ; sen hep bende kal. İmhatep Kannaksu... Onu tanımak için içeri gir.