Rüyalarla da pek aram yok anlaşılan, beni hep korku ve şüphe de bırakıyorlar.
Nil kahvaltıya çağıralı bir kaç dakika oldu. Daha fazla bir şeyler düşünmeden yataktan çıktım. Peluş terlikleri giyerek aşağı kata indim. Yaklaştıkça artan mis kahvaltı kokusu ah en sevdiğim. Bu kokuyu özlemiştim babam öldüğünden beri burnuma doyasıya çekmemiştim. Her zaman bana mutlu,huzurlu,neşeli aile tablosu aklıma getirirdi.
Sofrada Çağrı'da vardı. Yine siyahlara bürünmüştü bi insana bu kadar mı siyah yakışır ya. Kıskanmamak elde değil." Herkese günaydın."dedim tiz çıkan sesimle. Nil " Günaydın."dedi sırıtarak. Çağrı'dan da bir günaydın bekliyordum ama nafile çıt çıkmadı öküzden. O nasıl beni kafasına takmıyorsa bende onu kafama takmayacağım bu kadar da basit.
Parkeden ses çıkaracak şekilde sandalyeyi kendime doğru çekerek oturdum. Bay öküz, dünyadan kopmuş bir vaziyette önündekileri tıkınıyordu. Of Deniz bırak şunu izlemeyi kafana takma kafana takma.
Nutella'yı önüme çekip yemeye başladım. Utanmasam bitirirdim de nerde o cesaret. Zaten daha sonra Nil elimden zor kurtardı.
Çağrı, peçeteyle dudaklarını sildikten sonra ayağa kalktı ve " İşe erken gitmem lazım halletmem gereken bir takım şeyler var."dedi. Ağzım hafif açık bir şekilde dinledim. Geldiğinden beri konuşmayan kişi ne oldu da her şeyi anlattı.
Masadan ayrılırken o mis kokunun meğer Çağrı'dan geldiğini sonradan fark ettim. Koku gittikçe azaldı ve sonunda kendini bırakıverdi.
Acaba ne işte çalışıyor? Neyi halledicek? Kaz kafalı Deniz bundan sanane ha sanane. Kafamın içi ikiye bölünmüş halde, bir yanım git takip et diyor diğer yarımsa kafaya takmamamı söylüyor. Bu sefer aksiyonlu bir şey istiyorum o yüzden ilkini seçeceğim.
Çağrı, kapıyı kapatır kapatmaz üstüme bir şey alıp evden çıktım. Nil umursamadı bile. Cebimde evden kaçtığım gün kalan para yeter diye düşündüm. Allah'tan arabayla gitmemişti yoksa bulamazdım.
Bir sağına bir soluna bakarak cebinden telefonunu çıkardı anlaşılan birini arayacaktı.Ağaçın arkasına saklandım.
Konuştuğu kişiyle araları pek de iyi oldukları söylenemez. Etrafta birileri olmasa kim bilir nasıl davranırdı. Her cümlesinden sonra ayağıyla karşında duran küçük çöp kutusunu tekmeliyordu. Onu bu kadar kızdıran şey neydi?
Telefonu kapatıp cebine koydu belkide karşısında ki ilk kapatmıştır aman ne önemi var. Bir kaç dakika bekledikten sonra yanına bir taksi yanaştı.
Arkasından gelen başka bir taksiyi elimle dur işareti yapıp bindim." Önümüzdekini takip et."dedim kısık sesimle.
Saate baktığımda bayadır takip ettiğimizi fark ettim. Bu adam nereye gidiyordu?
Bir dağın yamacındaydık etraf korkulacak derecede karanlıktı. Fark etmemesi için taksiyi biraz geride ağacın arkasına park ettirdim. Taksiden inip cebinden çıkardığı telefona yöneldi.Taksisi U dönüşü yaparak bir yandan da havada kümeler halinde toz bulutları bırakarak gözden kayboldu.
Şöfer sesini bi anda yükselterek " Taksimetre çalışıyor."dedi bıyık altından gülerek.
Sahte bir gülümse yaparak " Biliyorum."dedim.
Çağrı'nın yanına siyah takım elbiseli 5 kişi geldi. Bunlar kimdi ve neden buradalardı?
Bir şeyler konuştuktan sonra içlerinden birisi pantolonunun cebinden bıçak çıkardı ve yavaşça Çağrı'nın önüne doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYKIRIŞ
ספרות נוערRüzgar bilmediği sokakları yokluyordu. Hırçınlığından korkan yapraklar kendilerini ona bırakıyorlardı. Ah şu hayat hep bana mı öfkeliydi?yoksa herkese karşı mı böyleydi? Hayatım kırılan cam parçaları gibi her tarafa saçılmış toplanması imkansız bir...