3. Bölüm "Onu bulmalıyım Sherlock."

928 60 28
                                    

medya: Lisa.

bölüm müziği: Ruelle - the other side.

***

3.Bölüm: "Onu bulmalıyım Sherlock."

Saat sabah 03.37'ydi. Lisa Sharma şöminenin üstünden aldığı bira şişesini yarılamak üzereydi. John küçük kızının yalnız kalmaması için eve dönmüştü, Bayan Hudson muhtemelen 8'inci rüyasını görüyordu. Sherlock ise Lisa'yı koltukta uyuyor sanırken birkaç saat sessizce koltukta oturmuş sonra da odasına gitmişti.

Buzlu bardağına tekrar bira doldurdu Lisa. Pencerenin pervazında oturmuş Baker caddesini izliyordu. Tek tük sarhoşlar dışında kuş bile uçmuyordu. Açık pencereden esen serin bir hava vardı. Boş sokağı izlerken burnuna gelen kokuyla sırıttı. "Uyanmak için erken bir saat değil mi..." deyip kafasını mutfakta duran Sherlock'a çevirdi. "Sherlock?"

"Uyumak için geç bir saat değil mi?" Dedi Sherlock ona yaklaşırken. Lisa gülümseyerek pencereye döndü. "Yeterince çok şey için geç kaldım Holmes." Sherlock koltuğuna geçip oturdu. Üstünde sabahlığı vardı ve ayakları çıplaktı. Lisa onun takım elbise ve paltosuyla yatıp kalktığını düşünürdü. Bu hali garipti. Onu takımı ve paltosundan ayıramıyordu.

Lisa koltukta oturup yine düşüncelere dalan Sherlock'a baktı. "Neden bu kadar çok düşünüyorsun?" Diye sordu sersem bir şekilde. Alkol onu uyuşturmuştu. Sherlock duruşunu bozmadan cevap verdi. "Çünkü düşünmek benim işim." Lisa güldü. "Benim işim de adam öldürmek. Bana gidip birilerini öldürmemi mi söylemek istiyorsun?" Sherlock sırıttı. "İstediğin şeyi yapmakta özgürsün, sorumluluğunu alman şartıyla." Lisa kafasını salladı. "Düşünmenin sorumluluğu nedir Sherlock?"

"Kaybolmak." Dedi Sherlock. "Düşüncelerin içinde kaybolmak. Düşünmek insanı sayısız çıkmaza sokar." Lisa birasından bir yudum aldı. "Sayamadığım kadar çok insan öldürdüm. Hepsi tek bir sorumluluk uğrunaydı."

"Senden bir şey çalmışlar. Kim o Lisa?" Dedi Sherlock bakışları Lisa'yı bulurken. Lisa sırıttı. "Biri olduğunu nerden çıkart-"
"Gözlerinden." Dedi Sherlock sözünü keserek. Lisa yutkundu. Duygularını belli etmezdi. Bu işte eğitilmiş ve profesyonelleşmişti. Birinin gizlice ona yaklaştığını havadaki dalgalanmadan bile hissedebilirdi. Ama Sherlock Holmes de işinde profesyoneldi. Onun işi açık bulup çıkarım yapmaktı. Ve Lisa'nın bir açığını bulmuştu.

Lisa birayı bardağa boşaltırken konuştu. "Ailem ben çok küçükken öldü. O zamanlar sahip olduğum tek kişi kardeşimdi. Bizi bir yetimhaneye gönderdiler. Kardeşim biraz garip biriydi. Doktorların söylediği kadarıyla beyninde bir farklılık vardı."

Pencere pervazından kalkıp Sherlock'un karşısında duran koltuğa oturdu. Sherlock bakışlarıyla onu takip ediyordu. Birasından bir yudum alıp devam etti. "Sonra birileri gelip kardeşimi aldı ve götürdü. Bana açıklama yapmak için bir doktor gelmişti. Kardeşimin hasta olduğunu söylediler. Onu iyileştireceklerini. Hiçbirine inanmadım."

Sherlock ona bakmıyordu ama dinliyor olduğuna dair bir hissiyat veriyordu. Ya da Lisa içini dökmek istediği için öyle düşünüyordu. Sherlock şu an satranç ile ilgili herhangi bir strateji yapıyor bile olabilirdi. Umursamadan devam etti. "Yetimhaneden çıktığımda Bay Fox ile yollarımız kesişti. Ajanlarından biri olmamı istedi ben de kabul ettim. Bunu belki de kardeşimi bulmak için kullanabilirim diye düşündüm. Uzun bir eğitim aldım. Sonra kardeşimi aramaya başladım. Gizli belgelere baktım, okumamam gereken bir sürü şey okudum." Güldüm. "İnanın ki hiçbirini hatırlamıyorum bile. Sadece kardeşimi bulmaya odaklanmıştım. Dosyalardan birinde bir laboratuvar deneyiyle ilgili bir döküman vardı. Testler ve kimler üzerinde uygulandığıyla ilgili. Orda kardeşimin ismini buldum. Isaac Sharma."

Lisa bardağını sehpaya bırakıp şöminenin köşesinde duran çantasını aldı. İçini açıp bir dosya çıkardı ve Sherlock'a uzattı. Sherlock dosyayı alıp içindeki kağıtlara bakmaya başladı "Laboratuvar'ın yeriyle ilgili, ordaki sorumluların isimleriyle ilgili hiçbir şey yazmıyor. Sadece testler ve deneklerin tıbbi bilgileri."

"Onu bulmalıyım Sherlock." Dedi Lisa. Sherlock ona döndüğünde Lisa kafasını koltuğa yaslamış elindeki bardağa bakıyordu. Tam o sırada sağ gözünden bir yaş süzüldü. Sonra yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlamıştı. Sherlock sızdığından emin olduktan sonra yanına yaklaştı. Elindeki bardağı sehpaya bırakıp kucağındaki çantayı yere indirdi. Lisa'yı yavaşça kucakladığında baygın gibi görünüyordu. Gözaltı torbaları koyulaşmıştı. Belli ki her gece böyle sızana kadar içiyordu.

Sherlock onu odasına götürüp yatağına yatırdı. Battaniyesini onun üstüne örtüm odadan sessizce çıktı. Koltuğun üstünde duran dosyayı alıp çalışma masasına oturdu ve John'un bilgisayarını açtı. Uzun bir araştırma yapması gerekiyordu.

Çünkü Isaac'i bulacaktı.

—-

Sherlock şöminenin önünde John'un getirdiği gazeteye bakarken John homurdandı. "Beni eski bir düzine kağıt parçası için yaşlı bir adamla muhattap ettin. 21.yüzyıldayız Sherlock! İnternetten de haberleri okuyabilirsin."

Sherlock onu takmadan gazeteye bakarken Lisa'nın odadan çıktığını gördü. Üstünde dünkü gibi siyah kazağı ve yüksek bel pantolonu vardı. Uyku sersemi bir şekilde dolaba yöneldi. Sherlock tam bir adım atıp onu uyaracağı sırada iş işten geçmişti bile.

Lisa çığlık atarak buzdolabının kapısını kapattı. Arkasını dönüp ona bakan John ve Sherlock'a şaşkın bakışlarla baktı. "Dolapta..." diye başladığında John kafasını salladı. "Uyaracaktım ama bu kadar şaşıracağını düşünmedim." Dedi Sherlock. Lisa kaşlarını çattı. "Dolapta duran bir kafatasına nasıl tepki vermemi isterdin?"

"Ajansın sonuçta, bunlara alışman gerek." Dedi Sherlock gazetesine dönerken. Lisa göz devirdiğinde John güldü. Kapının açılmasıyla Bayan Hudson içeri girdi. Elindeki tepside iki dilim tost ve bir bardak kahve vardı. Lisa'yı görünce gülümsedi. "Günaydın tatlım, sana kahvaltı hazırladım."

Lisa mahcubiyet ve şaşkınlıkla tepsiyi aldı. "T-teşekkür ederim." Dedi gülümseyerek. "Bayan Hudson?" Dedi John duraksayarak. Bayan Hudson ona döndü. "Bir keresinde sizden çay istediğimde ısıtıcıyı kafama fırlatmıştınız." Dedi işaret parmağıyla kendini gösterdi. "Ben sizinle daha yakınım."

Lisa kahkahalara boğulurken Bayan Hudson tedirgince sırıttı. "O bizim misafirimiz John." Dediğinde John kafasını 'kesin öyledir' demek istercesine salladı. "Kıskanma John..." dedi Lisa ve tost dilimlerinden birini aldı. "Tostumu seninle paylaşabilirim." John yapmacık bir şekilde güldü. "Çok komik." Deyip yerine geçerken Lisa da gülerek tostunu yedi. Bayan Hudson ise fark ettirmeden kaybolmuştu.

John dayanamayıp Lisa'nın tostlarından birini aldı ve karşısına oturdu. Lisa gülerek tostunu yarıladığı sırada Sherlock aniden "Buldum!" Diye bağırdığında Lisa ve John yerinde sıçradı. İkisi de şaşkın bakışlarla ona bakıyordu. "Ne buldun Sherlock?" Dedi John merakla. Sherlock elindeki gazeteyi onlara gösterdi. "1994 yılında Birmingham yetimhanesinden kaybolan çocuklar skandalı!" Lisa fincanını hızla masaya bırakıp ayağa kalktı. "O yıl sadece Isaac değil bir sürü çocuk kaybolmuş." dedi Sherlock Lisa'ya bakarak. "Onları Centro araştırma sahasına götürdüklerine eminim!"

Lisa heyecanla gülerek Sherlock'a sarıldı. Afallayan Sherlock ne yapacağını bilemeyerek durdu sadece. "Teşekkür ederim." dedi Lisa geri çekilirken. Sherlock minnet dolu gözlerine bakarken gülümsedi. "Çocuklar..." dedi John soğuk bir ses tonuyla. Lisa ve Sherlock ona döndüler. John yutkundu. "Dün belgeleri inceledim. Yapılan testler ile ilgili bir şey var." "Ne?" dedi Lisa çatık kaşlarla. John sessiz kaldığında ise sesini yükseltti. "Konuş, John!"

"Onların..." dedi ve durakladı. Lisa giderek korkmaya başlıyordu ve Sherlock da düşündüğü şeyi söylemesinden korkuyordu.

"Onların beyin sıvılarını çalıyorlar." dedi John. Ve devam etti. "Onları çok yavaş bir şekilde öldürüyorlar."

Cümlesine devam edemeden Lisa yere yığıldı. Neyse ki arkasında duran Sherlock onu yakalamayı başarmıştı.

***

Sherlock | it is what it is.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin