medya: Lisanna Sharma :)
bölüm müziği: lewis capaldi - someone you loved.
***
"Give your Heart and Soul to me
And life will Always be
La Vie En Rose"Lisa gitarın telleriyle bir melodi tutarken karşısında onu dinleyen John'a baktı. John kucağında uykuya dalan Rosamund varken gülümsedi. "Teşekkür ederim." Diye fısıldadı bebeği arka odaya götürürken. Lisa gülümsedi. Rosamund'ın uyurken dinlemeyi sevdiği şarkıyı birinin söylemesi gerekmişti ve John'un şarkıyı pek bilmediği açıktı. Lisa şarkıyı bildiği için ona yardım etmişti.
"Rose." Dedi geniş koltukta uzanan Sherlock. Lisa kaşlarını çatarak ona baktı. "Gerçek ismin. Rose." Lisa gülerek kafasını salladı. Sherlock günlerdir onun gerçek adını tahmin etmeye çalışıyordu. Birkaç tutmayan tahminden sonra vazgeçeceğini sanmıştı ama söz konusu Sherlock'tu. O bir gizemi çözmeden peşini bırakmazdı.
"Hayır." Dedi Lisa keyifle. Sherlock'un sürünüşünü izlemeyi seviyordu. "Eurus bile adımı biliyor Sherlock. Sen nasıl oldu da öğrenemedin?" Sherlock ona baktı. "Eurus'tan bir şey öğrenmemin karşılıksız bir yolu yok. Mycroft ise çoktan unutmuştur bile."
"İstersen söyleyebilirim." Dedi Lisa omuz silkerek. Sherlock eliyle hayır işareti yaptı. "Eğlencesi kaçacak." John odadan çıkıp yanlarına geldi. "Hadi gidelim Sherlock!" dediğinde Sherlock kaşlarını çattı. "Bir yere mi gidecektik?" John yapay bir gülüş gösterdi. "Hani Bayan Hudson'ın arabasını tamirciye götürmemiz gerekiyordu ya?" dedi gülmeye devam ederken. Lisa çatık kaşlarla ikisine bakıyordu. Garip görünüyorlardı. Sherlock "Ben öyle bir şey hatır-" diye başladığında John sinirle bağırdı. "Kaldır kıçını Sherlock!" deyip paltosunu koltuktan aldı ve ona fırlattı. John aşağı inerken Lisa "Neler oluyor?" dedi Sherlock'a.
"Hiçbir şey!" dedi Sherlock paltosunu giyerken. Yapmacık sırıtışını gösterdi. "Ne zaman böyle sırıtsan bir şeyler karıştırıyor oluyorsun Sherlock!" dediğinde Sherlock durakladı. "Evet bir şeyler karıştırıyorum. Ama bunları birinin bilmesine gerek yok." deyip merdivenlerden inmeye başladı. Lisa arkasından bakarken dudağını büzdü. "Mantıklı bir sebep." deyip tekrar kucağındaki gitarla ritim tuttu. Bayan Hudson tatlı gülümsemesiyle odaya girerken Lisa şarkıyı mırıldanmaya başladı.
"Hold me close and hold me fast
The magic spell you cast
This is la vie en rose"---
"Bence benim seçtiğim daha iyi Sherlock." dedi John. Sherlock alayla göz devirdi. "Bu zamanda sadece ergenler çilekli pastaya bayılır John." John ofladı. "İki tane alalım o zaman." deyip uzun süredir karar veremedikleri için onlara kötü kötü bakan satıcıya döndü. "Bir çilekli bir de çikolatalı pasta alıyoruz." Satıcı pastaları paketlerken onlara baktı. "Bir pastayı bile seçmekte zorlanırken birbirinizi nasıl buldunuz siz?" John abartılı bir şekilde göz devirip sinirle konuştu. "Biz çift değiliz bayım!"
"Evet." dedi Sherlock. "Ben kısa biriyle çıkmam." John ona kötü kötü bakarken pastacıdan çıktılar. "Bugün Lisa'nın doğum günü olduğunu nerden öğrendin?" diye sordu John imalı bir ses tonuyla. Sherlock omuz silkti. "Kayıtları karıştırdım. Pek zor olmadı." John sırıttı. "Sırf doğum gününü öğrenmek için kayıtlara baktın yani?" Sherlock cevap vermeden bir taksi çevirdi. "Kesin hediye de almışsındır." dediğinde Sherlock hızla "Kapa çeneni John." dedi.
Yol boyunca bir şey konuşmadılar. John sırıtışını gizlemeye çalışıp başarısız oluyordu. Bir çok kişi Sherlock'un birini sevemeyecek kadar duygusuz olduğunu düşünüyordu ama değildi. Bayan Hudson'ı seviyordu. Tek arkadaşı John'u seviyordu. Mary'yi çok severdi. Rosamund'a hayrandı. Belli ki yeni arkadaşı Lisa'yı da seviyordu. Taksiden indiklerinde kapının önüne geldiler. Sherlock kapıyı açacağı sırada John "Sherlock." diyerek onu durdurdu. Ona döndü. "İşin şakası bir yana..." dedi gülümseyerek. "Bu iyi bir şey." Sherlock ona ifadesizce baktığında açıklama yapma gereği duydu. "Yani onu sevmen. Seviyorsan tabii." Sherlock bir süre cevap vermeden bakıp içeri girdi. John tekrar gülümsedi. Cevap vermemesi sorun değildi. Çünkü bazen suskunluğun sebebi kabullenişti.
İçeri girdiklerinde Bayan Hudson onları merdivenlerde karşıladı. "Yukarıda Rosamund ile ilgileniyor. John hemen gel de pastayı hazırlamamda yardım et. Sherlock sen de onu oyala." Sherlock kafasını sallayıp sakince yukarı çıkarken John ve Bayan Hudson pastayı mumlarla süslemeye başladı.
Sherlock içer girdiğinde Lisa sandalyesinde oturan Rosamund ile oynuyordu. Koltuğun başında dikilip ona baktığında Lisa da ona döndü. "Bir şey mi oldu?" Sherlock paltosunun cebinden bir zarf çıkarıp ona uzattı. Lisa ayağa kalkıp kaşlarını çatarak zarfı aldı. "Bu nedir?" Sherlock omuz silkti. Lisa merakla zarfı açtı. İçinde bir bilet ve bir kart vardı. Bilete baktı. Yarın sabah için Venedik'e direkt uçuş biletiydi. Kartın içindeki nota baktı.
'Kardeşinle yeni hayatın için ilk adımını atarken bol şans. -SH'
"İyi ki doğdun Lisanna." Dedi Sherlock. Lisa şaşkınlık ve sevinçle ona baktı. Yarın istediği gibi bir hayatı olacaktı. Sevinçle Sherlock'a sarıldı. "Teşekkür ederim Sherlock. Çok teşekkür ederim." Sherlock gülümseyerek ona sarıldı.
O sırada John ve Bayan Hudson "Sürpriz!" Diye bağırarak içeri girdiklerinde onları böyle görünce duraksadılar. "John, sanırım zamanlamayı yanlış hesapladık." Dedi Bayan Hudson. Lisa şaşkınlıkla Sherlock'tan ayrılırken ikisinin elindeki pastalara baktı. "Tanrım! Siz ne yaptınız böyle?" Dedi gülerek. "Çilekli olanı John aldı. İstediğin kadar küfrede-"
Lisa heyecanla "Çilekli pasta sevdiğimi nerden bildin?" Dediğinde John ve Sherlock donakaldı. John kahkaha atmaya başlarken Sherlock "Cidden?" Dedi şaşkınlıkla. "Bir dilek tut, tatlım." Dedi Bayan Hudson. Lisa gülümsedi. "Dileğim gerçekleşti." Dedi Sherlock'a bakarken. Sonra Bayan Hudson'a döndü. "Fazlasını istemek aç gözlülük olur. O yüzden..." deyip mumları üfledi. Bayan Hudson ile birlikte pastayı masaya bırakıp kesmeye başladıklarında John Sherlock'a yaklaştı. "Dileğim gerçekleşti derken ne demek istedi?"
Sherlock ona döndü. "Yarın gidiyor." John şaşkınlıkla ona baktı. "N-nasıl yani? Ona söylemedin mi?" Sherlock kafasını salladı. "Ona söylenebilecek en güzel şey 'yeni hayatında bol şans' demekti John." John kafasını salladı. "Onun için en iyisi bu." Dedi Sherlock'un omzunu sıkıp ona destek vererek. Lisa tabaklara servis edilen pasta dilimleriyle yanlarına gelip onlara uzattı.
Lisa uzun zaman sonra geçirdiği en güzel geceyi geçiriyordu.
—-
"Gideceğine inanamıyorum." Dedi Bayan Hudson ağlamaklı sesiyle. Lisa gülümseyerek ona sarıldı. "Sizi mutlaka ziyaret edeceğim." Dedi ondan ayrılırken. Bayan Hudson göz devirdi. "Hadi ama! Sherlock ve John ile yaşıyorum. Böyle sözlerin tutulmadığını çok iyi bilirim!" John ve Sherlock aynı anda göz devirirken Lisa güldü. "En azından ayda bir kere kartpostal göndereceğine söz ver." Lisa gülümseyerek kafasını salladı. John'a döndü. "Her şey için teşekkür ederim John." Deyip ona sarıldı. "Rosamund'a benim için sıkıca sarıl olur mu?" John gülümseyerek başını salladı.
Vedalaşmaları bittiğinde Sherlock "Nihayet!" Diye homurdandı. Taksinin arka kapısını açtı. Lisa içeri girdikten sonra Sherlock da yanına oturdu. Sherlock taksi şoförüne havaalanına gideceklerini söyledi. Araba hareket ederken Lisa pencereden John ve Bayan Hudson'a el salladı. Sırtını koltuğa yaslayıp Sherlock'a baktı. Düşünceli bir ifadeyle camdan dışarı bakıyordu. Lisa da arkasına yaslanıp camdan dışarı baktı.
Havaalanına ulaştıklarında taksiden indiler. Bilet işlemlerini hızlıca halledip bekleme alanına gittiler. "Oraya gittiğinde taşımacın seni kalacağın eve götürecek." Dedi Sherlock. Lisa kafasını salladı. "Şunu söylemem gerekiyor." Deyip Lisa'ya baktı. "Oraya ayak bastığın anda sıradan bir insan olacaksın. Artık bir ajan değilsin. Yanında silahın olmayacak. Eğer bir suç işlersen arkanda kimse durmayacak. Tamamen güvende olacaksınız ama kendine dikkat etmen gerekecek." Lisa sessizce kafasını salladı.
Uçak anonsu yapıldığında kalkıp birlikte geçiş koridoruna doğru yürüdüler. "Burdan sonrasında sana eşlik etmeyeceğim." dedi Sherlock durarak. Lisa ona bakarak gülümsedi. "Senin yanına gelmenin en doğru karar olduğunu hissetmiştim." Sherlock sırıttı. "Yardımcı olduğuma sevindim." Lisa kafasını salladı. "Çok yardımcı oldun Sherlock." dedi ona sarılırken. Sherlock belki de son kez sarılışına karşılık verdi. Belki de son değildi. Bunu kimse bilemezdi.
Vedalaştıktan sonra Sherlock arkasına bakmadan havaalanından çıktı. Çıkışta onu bekleyen John'u görünce duraksadı. John gülümsedi. Sherlock yanına gelirken "Beni teselli etmeyi aklından bile geçirme John Watson." dedi. John omuz silkti. "Olan bu Sherlock Holmes." Sherlock gülümserken John gülerek onun omzunu sıktı. Haklıydı.
Olan bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sherlock | it is what it is.
FanfictionAniden ortaya çıkan bir kadın Sherlock'un ve John'un başına ancak bu kadar dert açabilirdi. *Kapak tasarımı @prof-graph 'a aittir. Teşekkür ederim.