medya: Lisa.
1.Bölüm "Dönüş."
"Neden sadece burda oturup dönmemizi beklemiyorsunuz Bayan Hudson?" Dedi John bıkkınlıkla. Saatlerdir kapı eşiğinde Bayan Hudson'ı bekliyordu.
Bugün özel bir gündü. Lisa, yıllar sonra Londra'ya, evine, dönüyordu. Dönüş haberini duyduklarında Bayan Hudson'la ikisi sevinç çığlıkları atarak birbirine sarılmış, Sherlock ise her zamanki gibi ifadesini korumuştu. Ama John gerçekte ne kadar mutlu olduğunu dudağının kenarının seyirmesinden anlamıştı. "Belki..." demişti John ona. "Bu dönüş yarım kalan bazı şeyleri tamamlar." Sherlock anlamazdan gelerek cevaplamıştı onu. "Ah John, senin bu duygusallığın ve nostaljin..." John göz devirmişti. "Yapma Sherlock. Bunca zaman sonra Lisa'yı tekrar görme düşüncesi sana ne hissettiriyor? Onu özlediğini biliyorum."
Sherlock şömineye dönmüş yanan ateşi izliyordu. "Lisa sadece bir isim, bir yüz, bir zeka... Ona karşı duygusal bağ kurmak benim için sadece zayıflık demek." John kafasını sallayarak onu onayladı. "Ve sen Sherlock... Belki de sandığından daha zayıf düşüyorsundur."
Yıllardır tanıdığı hazır cevapların ustası olan Sherlock, o gün o lafına hiçbir cevap verememişti. John her ne kadar neyden ve neden kaçtığını anlayamasa da bu tutumunun uzun sürmeyeceğini biliyordu.
Bayan Hudson aynanın karşısında küpesini takarken homurdandı. "Yapma John, onu karşılamak istemek çok mu?" John kafasını sallayıp yaslandığı duvardan çekildi. "Peki o zaman biraz acele edin ki biz onu karşılayalım derken o bizi karşılamasın." Bayan Hudson son bir kez aynanın karşısında kendine baktı. "Tamam tamam, hazırım. Nasıl görünüyorum. " John sırıttı. "Eski bir dostu değil de ölümden dönen kocanızı karşılayacak gibi görünüyorsunuz. Yani müthiş şıksınız." Bayan Hudson adeta bir genç kız edasıyla gülümseyerek yanından geçti.
Dışarı çıktıklarında kapının önünde ifadesiz suratıyla bekleyen Sherlock'u gördüler. "Heyecanlısın ha?" Dedi John dalga geçercesine. Sherlock göz devirdi. "Heyecanlanmaktan kastın Bayan Hudson gibi saatlerce 3 çift ayakkabı arasında seçim yapamamaksa haklısın, ben heyecanlı değilim." Birbirlerine sırıtıp bekleyen taksiye doğru yürüdüler. Sherlock ön koltuğa binerken John Bayan Hudson'ın binmesine yardım edip yanına oturdu.
"Çiçek aldın mı Sherlock?" Diye sordu Bayan Hudson. Sherlock gözlerini kıstı. "Ne için?" Dedi anlamazdan gelerek. Bayan Hudson bıkkınlıkla iç çekti. "Sana defalarca kez çiçek almanı söyledim Sherlock!"
"Pekâlâ..." Dedi Sherlock nefesini üfleyerek. Taksi şoförüne "Biraz durabilir miyiz?" Dediğinde şoför taksiyi kaldırıma yaklaştırıp durdu. "Uhm Sherlock..." Dedi John şüpheli bir ses tonuyla. "Etrafta hiç çiçek dükkanı göremiyorum."
Sherlock onu takmadan arabadan inip kaldırım kenarında açan çiçeklere doğru yürüdü. Küçük bir buket olacak şekilde çiçekleri tutup çektiği anda hepsi köküyle birlikte eline gelmişti. Bayan Hudson şaşkınlıkla taksiye dönen Sherlock'a bakarken John sadece göz devirmekle yetindi.
Yerine geçen Sherlock sırıttı. "Hazırız." Taksi şoförü daha fazla tuhaf bakışlarına devam etmeden arabayı sürmeye başladı.
---
Sherlock bekleme alanında Bayan Hudson ve John ile beklerken uçakların iniş yapmasını izliyordu. "Neden bu kadar gecikti?" Dedi John etrafa bakarken. Sherlock sessizce dikilmeye devam etti. O da gecikmeyi fark etmişti. Ve altından iyi bir sebep çıkmasını umuyordu.
Sherlock'un sessizliği John'u daha çok geriyordu. "Endişelenme. Eminim olağan bir rötar söz konusudur." Gözlerini pistten ayırmadan konuştu Sherlock. "Endişeli değilim John." John gülümseyerek kafasını salladı. "Doğru. Bazen umursamaz bir pislik olduğunu unutuyorum. Benim hatam." Birbirlerine bakıp gülümsediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sherlock | it is what it is.
أدب الهواةAniden ortaya çıkan bir kadın Sherlock'un ve John'un başına ancak bu kadar dert açabilirdi. *Kapak tasarımı @prof-graph 'a aittir. Teşekkür ederim.