Sonbahar

219 17 14
                                    

Karanlık..

Tanıdığım korkunç yüzler, beynimde yankılanan çığlıklar.. Üzüntü, endişe, panik, gözyaşı... Umudun içinden çıkıp gelen, beni bu kabusun içinden çekip çıkaran kızıl saçlı, ela gözlü melek..

Yine kabusla uyanmıştım! Terlemiş bedenimi zar zor yataktan kaldırdım. Gözlerim yarı açık yarı kapalı şekilde terliklerimi bulmaya çalışırken dengemi kaybederek ufak bir gümbürtü çıkardım ve pencerenin önüne doğru sendeleyerek yürüdüm. İzin günümde neden bu saatte uyandığımı sorgulamak üzereydim ki kabusların gün seçmediğini hatırladım. Pencerenin yanında duran aynalı dolabımın üzerindeki saati elime alıp yakından baktım. Saat sabahın sekizi olmasına rağmen odam karanlıktı. Çünkü yıllar önce odama simsiyah perdeler diktirmiştim. Hep benim ışıktan uyuyamama prensibim yüzündendi. Işık ve ses bana göre değildi. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım bir türlü uyuyamıyordum. Ama karanlıkta uyumak uzmanlara göre daha sağlıklı değil miydi? Değilse de bence öyleydi..

Dağılmış saçlarıma parmaklarımı geçirdim ve onları daha da karıştırarak perdemi açtım. Aniden etrafı kaplayan aydınlık gözümü alsa da yavaşca pencereyi araladım. Sanırım sabahları şu pencere başında geçirdiğim beş dakikada hissettiğim huzura son sıralar günümün hiçbir anında rastlayamıyordum. Daha ilk nefeste temiz havayla dolan ciğerlerimde hissettiğim coşku ile gözlerim kapalı bir şekilde hemen yeni bir nefes daha çektim. Sonrasında pencereye kollarımı yasladım ve kulağımı etrafa vererek bugün de hayat denen şarkının ritmini dinlemeye başladım. Ardından aralanan gözlerim ile bu müziğin yaratıcılarını izlemeye koyuldum.

Her gün yenisi başlayan bu sinir bozucu günlerde sizi rahatlatabilecek tek şey buydu sanırım. Temiz hava, kuşların söylediği huzur kokan şarkılar, başının üstünde tepsisini taşıyan simitçiler ve yolun karşısındaki kaldırımda yürüyen işine ya da gideceği yere yetişmeye çalışan genç yaşlı insanlar.. Annelerinin ellerini sıkıca tutmuş, okula geç kalmamak için hızlı adımlarla yürüyen, diğer eliyle hala dağıtamadığı uykusunu açmaya çalışıp gözlerini ovuşturan çocuklar.. İşte İstanbul'un en huzurlu sokakları! Şehrin kalabalığının içinde kendi yalnızlığını yaşayan biri olmadığım ve herkesin ev diye nitelendirdiği benimse soğuk beton yığını olarak gördüğüm apartman dairelerine hapsolmuş hayatlardan birini yaşamadığım için yeniden şükrederek istemsizce gülümsedim.

Gülümsemek.. Pek fazla kullanmadığım bir tabirdi. Son sıralar yaşadıklarımızdan olsa gerek sürekli kabuslarla uyanıyordum. Hep aynı sesler, sizi hapsedebilecek bir karanlık ve hep aynı yüz... Annem...

O berbat günden sonra herşey alt üst olmuştu. Annenizi, varlığının anlamını bile kelimelere sığdıramadığınız, hayatta sahip olduğunuz en değerli insanı kaybetmek büyük bir tramvaydı. Hala evinizdeki koridorlara onun kokusunun yayıldığını, bahçenizde onun kahkahalarının yankılandığını hayal ederek yaşamak, yokluğuna alışmaya çalışmak, daha doğrusu o olmadan yaşamak çok zordu. Ömrümüzün en uzun sonbaharını yaşıyorduk. Dallarımızda dökülecek yaprak kalmamıştı artık. Bizim için 'gerçek' kelimesi annemle hayat bulmuştu. Onun gidişiyle sahip olduğumuz tüm gerçek hisleri bir anda yitirmiştik. Yaşadığımız her şey anlık ve gelip geçiciydi. Sürekli duygu değişimleri yaşıyorduk. Tıpkı az önce dışarısını izlerken yüzümde beliren gülümsemenin gerçek bir anlam taşımayışı ve anında karamsar duygulara bürünebildiğim gibi... Ben bunları düşünürken duyduğum sesle irkildim.

"Hazan!"

Babam... Yine erken kalkmıştı. Annemden sonra evin tüm işlerini beraber üstlenmiştik. Ama babam bu konuda kendine daha bir sorumluluk yüklemişti. Her gece söylememe rağmen sabah uyanma saatimizden çok önce kalkar, ilk önce annemin çiçeklerini tıpkı onun gibi sulardı. Sonra da kahvaltı için mutfağa girerdi. Annemden önce yumurta kırmayı bile beceremeyen biri olan babam son aylarda yeterince tecrübe kazanmıştı. En azından artık omlet yapabiliyordu.. Ben de elimden geldiğince ona yardım etmeye çalışıyordum. İşten geç geldiğim günler yorgunluktan uyuyakalmazsam yapılacak ufak tefek şeyleri hallediyordum. Becerebildiğim kadarıyla tabi...

Güz GülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin