Gidiş

52 13 6
                                    

İnsanlar için bazı şeyleri unutmak kolaydır. Acı çekmemişseniz daha doğrusu kalbiniz derin yaralara ev sahipliği yapmamışsa yaşanmışlıkları ardınızda daha kolay bırakabilirdiniz. Ya biz? Bizim yaşadıklarımız.. Her düşüncede zihnimde canlanan anılarım.. Evet çok zordu ama en zorunu, asla yapamayacağımı düşündüğüm şeyi başarmıştım. Kötü günlerime, geçmişime veda etmiştim.

Tekrar içten gülmek nasıl birşeydi? Acaba bunu gerçekten yapabilecek miydik? Hayata yeniden tutunabilecek gücümüz varmıydı? Sorularım çoktu lakin yaşayıp görmekten başka şansım da yoktu.

Akşama doğru eve döndüğümde babam nereye gittiğimi tahmin etmiş olacaktı ki mutfakta yemek masasının ucunda öylece oturuyordu.

"Ben geldiimm.."

"Hoş geldin tatlım. Gel bak burada ne var.."

Masada duran tavuğa hayranlıkla baktım. Bunu kesinlikle babam yapmış olamazdı. Evet babam kahvaltı hazırlama konusunda iyiydi. Kahve konusuna girme gereksinimi bile duymuyordum çünkü onda çok başarılıydı. Ama akşam yemeklerini genelde ben yapardım. Yada en kolayından ne bulursak onu yerdik. Zaten 2 kişinin yediğinden ne çıkardı?

Babam tuhaf bakışlarıma dayanamamış olmalıydı ki muzip bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"İtiraf ediyorum yemeği yaktım ve bunlar Ayça'nın marifetleri."

Gülümsememe engel olamadım. Benim hamarat kardeşim.. Yalnız büyümek ona herşeyi öğrenme zorunluluğu kılmıştı. Tanıdığım herkesten çok daha güzel yemek yapardı. Ah! Kurabiyelerini es geçemezdim. Yıllar önce onlara 'dostluk kurabiyeleri' adını vermiştik ve her mutlu anımızda Ayça ben istemeden keyifle yapardı. Bende afiyetle yerdim. O kadar uzun zaman olmuştu ki o tarifsiz lezzeti tatmayalı. Tamam yemek yapabiliyordum ama genelde yumurta ile ne yapılabiliyorsa ortaya her akşam farklı birşeyler çıkartıyordum. Zavallı babamında hiç sesi çıkmıyordu.

Gülerek babama döndüm.

"Tahmin etmem zor olmadı."

"Tabi ben yaptım. Baksana mutfağa savaş alanı gibi. Yemek benim, düzen senin uzmanlık alanın karışmasın da.. E toplarsın artık dimi benim canım kardeşim?"

Yukarıdan söylenerek inen Ayça yanıma gelip yanağımdan kocaman öptü. Evet harika yemekler yapıyordu ama etrafı çok dağıtıyordu. Ve toplamak her seferinde bana düşüyordu.

"Bir kere de derli toplu bırak şu mutfağı kızım ya!"

Konuşmamın arasında masadaki tavuktan bir parça ağzıma attım ve istemsizce gözlerimi kapadım. Aman Allahım! Bu nasıl bir lezzetti böyle. Bu kız bu işi gerçekten biliyordu.

"Dilediğin kadar dağıtabilirsin küçük hanım. Yeter ki böyle yemekler yap sen ben hep toplarım."

Babam dahil hepimiz kıkırdamamıza engel olamamıştık. Uzun zamandan beri ilk defa bu kadar içten gülmüştük. İyi hissediyordum. Dostumun ve babamın yüzündeki sahici gülümseme içime umut tohumları serpiştirmişti. Geçmişimiz, burada bıraktıklarımız karanlıktı ama bundan sonra yaşayacaklarımızı güzel bir çizgiye dizebilirdik. Bu gerçekten insanın içini ferahlatabiliyordu. Ama bu ferahlama hissinin yanında şu an beni ele geçiren başka bir his vardı. Midem.. Tüm gün boyunca sanki içerisine bir lokma yemek düşmemişcesine gurulduyordu. Bence bu Ayça'nın midemdeki etkisiydi.. Masadaki tavuğa her bakışımda iştahım artıyordu. Yüzümüze ve hareketlerimize yansıyan bu güzel düşünce sayesinde Ayça'nın haklı ve gururlu bakışlarının etkisi altına girmiştik.

"Yesek mi artık?"

Ağzına attığı lokmayla beraber konuşmaya çalışan babam ilk taşı attı ve hepimiz sandalyelerimizi çekip masaya oturduk.

Güz GülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin