Sohbet

19 5 22
                                    

Gizem ilgi çekiciydi. Çözümlenemeyen her şey biraz öyleydi. Sebebini bilmediğiniz ve hoşunuza gidebilecek hareketler rahatsız etmek yerine ilginizi çekiyordu.

Bende şu an cezbedici davranışların etkisindeydim. Olduğum yerde kalakalmıştım. Başımı arkaya çevirdiğimde bana bakarak arabasına binen ve asfaltı inletircesine gaza basan bir Engin görüyordum.

Numaramı nerden bulmuştu? Ah! Çok yanlış bir sorgulama yaptığımın farkındaydım. O ve onun gibi adamlar için bu çok basit bir olaydı. Peki ya karşımdaki binada oluşu? Onu oradan çıkarken gördüğümde olanlara anlam verememiştim ve hala daha oradaki varlığına mantıklı bir açıklama büründürebilmiş değildim.

"Kimden geldi?"

Ayça'nın sorularıyla baş edecek gücü şu an kendimde hissedemiyordum.

"Operatör mesajları"

Pek inandırıcı olduğumu düşünmüyordum ama oda şu an beni yormak niyetinde değildi. Koluma girdi ve birlikte bizi bekleyen siyah servetimize doğru ilerledik. Babamın da desteğiyle arabaya adım attığımda koltukla buluşan bedenimin yeterince yorgun olduğunu kasılan bacaklarımdan anlamıştım.

"Okula devam etmeyi düşünüyorsun değil mi tatlım?"

Halam herkesin aklında olan ama düşünmek için ertelediği bir konuya değinmişti. Başımı onu onaylarcasına sallayarak "Evet" diyebildim.

En önemli şeylerden birini atlıyorduk aslında. Ben bir sanatçıydım ve kendimi son zamanlarda fazlasıyla küçümsüyordum. Eğitimime ara verdiğimde kendime tahmini bir süre biçmemiştim ama galiba bu zamanı yeterince tüketmiştim. İsteyip istemediğimi sorgulamakta haklı mıydım bilmiyorum ama sanırım ellerimi yeniden boya kalıntılarıyla görmeyi özlemiştim.

"Önden beni bırak Harun. Araba Yaşar beylerde kalsın."

'Ne gerek var?' anlamına gelen ifadeyle halama bakan babamın elini avuçlarına alarak gözlerini kapatan halamın düşüncesi inceydi. Levent Kantarcı ile evli olup onun kabalığından eser taşımamak 'üzüm üzüme baka baka kararır' ata sözünü yalanlıyordu.

Olumlu anlamda başını sallayan şoföre dikkat kesilmiştim. Hiç sesi çıkmıyordu. Her söylenen söze itaat etmek doğasındaki bir özellik gibi görünse de ben Levent'in adamı olmanın ona bu çaresizliği sunduğunu biliyordum.

Onun yanında çalışan herkes kendilerine dair durumlara kör, sağır ve dilsiz gibi davranıyordu. Ama ben bu kuralı bozacaktım. Halama ve etrafımdaki herkese onun sakladığı yönünü gösterecektim. Gittikçe artan kötü hislerimi perçinleyen hareketler beni her defasında daha da emin hale getiriyordu. Doğru çıkan tespitlerim bu sefer yanılmış olamazdı. Sadece biraz daha zamana ve bilgiye ihtiyacım vardı.

Halamı bırakırken önünde durduğumuz şeyin ev olduğunu anlamam bir kaç saniye sürmüştü. Bizimkisine saray yavrusu demiştim ama bu sarayın tam olarak kendisiydi. İhtişamın tanımıydı.

"Görüşürüz" diyerek arabadan inen halamı evine girene kadar beklemiştik. Bu kesinlikle Harun'a öğretilmiş bir hareketti.

Eve geldiğimizde babam önden gidip kapıyı açtıktan sonra Ayça ile birlikte koluma girip odama çıkmama yardım etmişlerdi. Damarlarıma bırakılan ilaç her ne kadar vücut değerlerimi yerine getirse de ben hala halsiz hissediyordum.

Yatağıma uzandığımda istemsizce kapanan gözlerime vuran gün ışığı başımı diğer tarafa çevirmeme neden olmuştu.

"Atıştırmalık bir şeyler yaptırdım. Hiç değilse şimdilik bunları ye güzelim. Akşama leziz bir sofra kuracağımdan emin olabilirsin."

Güz GülleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin