Saniyeler

599 36 18
                                    

Betty' den...

Geçici olarak bir dağ evi kiralamıştım, işlerim düzene girene kadar burada kalmaya çalışacaktım ama olaylar hiç tatmin ettiğim gibi olmadığından burada 1 gece bile kalmayı başaramamıştım. Her şey akşamüstü patika yoldan arabam ile geçerken başladı. Dağ evine doğru arabam ile patika yoldan ilerliyordum ve eve oldukça yaklaşmıştım ve çalılıkların arasında bir hareketlenme fark ettiğime emindim. Tabi ki  bir ormanın yanı başında bunun olmasından daha doğal bir şey yoktu.

Beyaz bir hayvan olmalıydı ya da beyaz sweatshirte sahip bir genç mi demeliydim ?

Dağ evine ulaştığımda zaten kalacağım oda ile birlikte mutfak ve oturma odasını temizlettirdiğimden, ilk geldiğimde çöplükten farkı olmayan evi şimdi pırıl pırıl bir vaziyette bulmuştum. Hızla eşyalarımı yerleştirip oturma odasına geçtim ve manzarayı görmek için geniş terasa çıktım. Yerler pırıl pırıl olduğundan terasın tam ortasında iki büyük damla kırmızı bir madde görmem zor olmadı. Bu madde kesinlikle kandı. Önemsememeye çalışarak garibime giden durumu kendi kafamda sonlandırmaya çalıştım. 

O gün nerede kalırsam kalayım, teras gibi yerleri uyurgezerliğin etkisiyle dışarı atlamak tehlikesine karşı kilitlerdim. Yine kilitleyip içeri girdim. Uyurgezerliğimin bir gün hayatımı kurtaracağı asla aklıma gelmezdi. Bir film açıp izlemeye koyuldum. Filmin yarısına ulaşamadan bir tıkırtı sesi geldi. Sabahtan beri üçüncü anlık şüphelenişim olduğundan iyice paranoyak olduğumu düşünerek kendime kızmaya başlamıştım ki çok geçmeden aynı sesi ikinci kez duymamla irkildim. Mantıklı olabilecek bir davranışta bulunarak terasın camdan kapısına baktım ve gördüğüm şey  karşısında hayatımın en büyük şokunu yaşadığıma emin olmuştum. Kana bulanan sweatshirtü ve bıçağı, onu dünyanın en korkunç gülümsemesine eklenerek ürkütücünün de ötesinde olan biri haline getirmişti. Bana korkunç bir şekilde gülümserken sesi camın ardından boğuk geliyordu:

Uyku vakti!

Bir anlık korkuyla donup kalmıştım ama uzun sürmedi ve hemen yerimden fırladım. Hızla koşup dış kapıların kilidini kontrol ettim ve mutfaktan bir bıçak alıp evin en uzak köşesinde bulunan odaya girip kapıyı kilitledim ve polisi aradım. Heyecandan her ne kadar konuşmam zor olsa da güç bela durumu anlatıp bir ekip gelene kadar hatta kalmam gerektiğini öğrendim. Bulunduğum durumda yapabileceğim en mantıklı şeylerden birini yapıp kilitlediğim kapının arkasına odada gördüğüm eski büyük sandığı koyup üzerine bulduğum bütün ağır şeyleri yığdım. Bir cam kırılma sesi geldi. Terasın kapısını kırmış olmalıydı. Nefes alış-verişlerimi kontrol edemiyordum ve adımlar gittikçe yaklaşıyordu. Sonra o sesi duydum:

Uyku vakti !

Artık hıçkırıklarımı tutamıyordum ve pes etmek üzereydim ki tam o sırada umudumu geri getirecek bir kız sesi duydum:

Asla uyumayacak!

Ben neler olduğunu anlamazken polis sirenlerinin sesi çoktan duyulmaya başlamıştı bile. Polisler beni almaya geldiğinde etrafta kimse yoktu.

 İfademi verirken ''asla uyumayacağımı söyleyen kız her kimse o benim hayatıma saniyeler ekledi ve o saniyeler de benim hayatımı kurtardı'' demeyi ihmal etmedim...


Jane The KillerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin