GÜNDÜZ OLSUN
Bana doğruyı söyle deniz,
Bir kastın olacak şüphesiz,
Kış yaz bu sahile çarpmaktan.
Balıkların başı için,
Nedir alıp veremediğin
Bu güzel, bu yosma topraktan?
Uğrunda serden geçtiğimiz;
Ne ateşlerden geçtiğimiz!
Bunca yıl oldu bunca asır,
Eksilmedi sesindeki sır,
Ey deniz! Ne demek istersin ?
Bırak muamma konuşmayı,
Çıkar ağzındaki baklayı,
Bahtımız aydınlanıversin!
Gündüz olsun hilkatte gündüz!
Ne halimiz varsa görürüz.CAHİT SITKI TARANCI
Aslında o sabah herşey güzel başlamıştı. Güzel güneşli bir güne uyanmıştım. Odamdan çıkıp annemin o bal yanaklarından öpmüş elleri ile hazırladığı o lezzetli kahvaltıyı yapmıştım. Ama günün sonucu tam bir hüsrandı.. Şimdi ise hastanenin koridorun da yanımda kardeşim ile birlikte oturmuş bir elim onun elini sımsıkı kavramış bir şekil de öylece içim boşalmışcasına oturuyordum. Sadece oturuyordum öylece hiç bir şey yapmadan. Annem benim nur yüzlü cennet kokulu annem.. Şimdi içeri de canı ile cebelleşiyordu. Hem de ne için bir hiç uğruna! Ne umutlar ile gelmiştim oysa ki bu şehire, eski hayatımız dan yaşamımız dan kaçıp kurtulmuşduk değil mi ? Tam bir salaktım ! güzel şeyler düşünmek hayal etmek benim için hiç olmamalıydı. Ben güzel düşünmeyi o adamın beni o serseri herife mecbur bırakmaya çalışması ile bırakmamışmıydım. Demek ki hala daha akıllanamamışım. Hala iyi düşünmeye çalışıyordum. Ama en ufak bir gevşekliğim anneme aileme zarar getirdi.
Aklımdan o kadar çok düşünce aynı anda geçiyordu ki ama duygularım sanki alınmış gibiydim. Hiç bir şey yoktu sanki içimde. Ne bir göz yaşı, ne bir mimik.. Karşımda oturan adama gözlerimi çevirdim bakışları yerdeydi. Benim ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını kaldırmadan gözleri gözlerime değdi. Ne düşünüyordu acaba ? Mahallelerine belayı getirdiğimizi mi ? Ama o kahramandı değil mi ? Böyle şeyler düşünmemeliydi. Göz göze baktığımız anlar da aklım yine bu sabah olanlara gitti yalnızca onun gözlerine bakakaldım.
Her şey güzel başlamıştı demiştim ya evet aynen öyle olmuştu o kadar güzeldi ki. İzinli olduğum için erken kalmak gibi bir gayem yoktu ve güzelce yatıp dinlemiştim. Annem de beni 10.30 da kaldırmıştı. Asker düğünü olalı 2 hafta geçmişti ama sanki o asker bizim evden gitmiş gibi bir telaş içerisindeydi annem gerçi hoş bütün mahalle öyleydi. 2 gün önce askerimizi geçirmiştik. Ve açıkçası çok yorulmuştum. Bu gün de izinli olmam beni dinlendirmiş, Güzel bir kahvaltı masasına oturmuştuk. Mustafa ile olan atışmalarımız ve annemin de bizim ile uğraşmaları, gülüşmelerimiz, muhabbetlerimiz derken nerdeyse 1 saat kavaltı yapmıştık.
Ortalığı toparlayıp annemle kendime birer keyif kahvesi yapmıştım. Mustafa da arkadaşlarının yanına gitmişti. Yani rahatça annem ile dedikodu yapabileceğimiz muhabbet ediceğimiz o saatler içerisindektik. Tam kahvemizi içmiş muhabbete devam ederken telefonum çaldı. Arayan iş yerimden Ali abiydi yani patronum. Evraklarda bir eksiklik varmış ve bazı makbuzları da bulamadığını gelip gelemiceğimi sordu. Bende gelebileceğimi söyledim ve hazırlanıp annem ile vedalaşıp çıktım. Böyle olacağını bilsem hiç gidermiydim. Hiç adım atarmıydım o kapıdan dışarıya.. Anneme alel üstü veda edip çıkarmıydım...
Sarılırdım herşeyden korumak istercesine asla bırakmazdım onu tek başına. Ne yapar eder yanın da kalırdım. Ama olmadı işte bazı şeyleri bilemediğimiz gibi kaderin de önüne geçilmiyormuş demek ki. Yol da ağır adımlar ile yürüyüp güzel havayı ciğerlerimi çekerek gidiyordum iş yerine. Okulun orada ki parka geldiğimde o günkü yani düğünde ki tayfada oradaydılar. İlk gördüğümde mahallenin ağır abileri filan deyince merveler kabadayı gibi ipsiz sapsız çocuklar diye düşünmüştüm ama düşündüğümün tam tersi hepsi işinde gücünde yardım sever gençlerdi bu iki hafta içinde asker beyin evine çok sık gittiğimizden ve onlarında bizim gibi yardıma diye gelmelerinden tanımıştım onları kendi içlerinde çok neşelilerdi. Gerçi mahalleliye karşıda saygılı ve esprili bir yaklaşımları vardı hele Tahsin'in doktor olduğunu öğrendiğim de çok şaşırmıştım. Onda hiç öyle bir tip yoktu daha çok sanki spor salonu işletmecisiymiş gibi bir hali vardı. Dev gibi birşeydi. Bu iki hafta için bir çok kez yan yana gelme fırsatımız olmuştu ve ben daha omuzlarına anca gelebiliyordum! Neyse.. Tahsin'in doktor olması beni çok şaşırttığı gibi onun yaşlıların yanına gelip oğlum benim buralarım ağrıyor demesine bile ters tepki vermeden güzelce ilgilenmiş hatta esprili yaklaşması kalplerini kırmadan onları uyarması beni etkilemedi dersem yalan söylemiş olurum. Dışarıdan çok sert bir yapıdaymış gibi bir görüntüsü vardı hatta o düğün günü yanına giden kızlara taviz vermez bir şekilde sert davranması bana bunu düşündürmüştü ama hiçte öyle değildi. Gözlerimiz ara ara iş yaparken çakışıyordu ama öylesine bir şey olduğu için önemsenicek bir şey değildi. Kızların adını şuan için unuttum ama çok da önemsemiyordum zaten. Bir kaç sefer onlarda gelmişlerdi söz de yardıma diye ama bize yardım etmek yerine çocukların dibinden ayrılmamışlardı. Neyse...
![](https://img.wattpad.com/cover/165139459-288-k688748.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLÜK( Askıda )
Romanzi rosa / ChickLitKamyon verilen adrese gelmesi ile durmuş içinden çıkan üç nakliyeci arabayı boşaltmak için çalışmalara başlamışlardı. Arkadan gelen ufak arabadan önce orta yaşlı bir kadın çıkmış ve acele adımlar ile yeni yuvasının kapılarını ardına kadar açıp çalış...