1. B Ö L Ü M

124K 2.8K 1.9K
                                    

Tarihinizi buraya yazabilirsiniz💫

Medya: Alya Yılmazer

1. B Ö L Ü M
————


Bizim mahalle tam bir cümbüş...

Normal güne uyanmak ne mümkün?

Sabahları karşı komşu Ayten ablaların evinden küçük, ikiz kızların hemen hemen her gün son ses açtığı müzik, bütün mahalleyi inletirdi.

Eskici mükemmel sesiyle sokakta bağırırken, patates soğancı, o asla ne dediği anlaşılmayan anonsunu yapardı.

Seksek oynayıp, ip atlayan kızlar ve top oynayan oğlancıklar... Bazen zillere basıp kaçan afacanlar ve terlikleriyle peşlerinden kovalayan ev sahibe teyzeler...

Ve tam o sıra da, karşı kaldırımda, banka kurulmuş, ev işlerinin yanı sıra, hayat felsefesi haline getirilen bir rutin gerçekleştirilir. Zincir gibi dip dibe oturan teyzeler, evvelki geceden ertesi sabaha kadar, kırk yıl görüşmemişçesine sohbet edip, çekirdek çitler, 'şöyle bi' keyif' yaparlardı.

En son haberler.
En güncel dedikodular.
Ve ansiklopedi misali hafızalar.

Onlar dediyse yüzde yüz doğru olmalıydı. Amanın, sakın aksini iddia etmeye kalkışmayın bile! Dillerine düşer, bitmeyen çile çekerdiniz.

Pekala, bu mükemmel mahallemizde ne eksik dersiniz? Ah, tabii ki de gençlerimiz. Kambersiz düğün olur muydu?

Genç, delikanlı, az buçuk kabadayılık, bir tutam serserilik ve çokça soytarılık. Özellikle işin içine abim karışınca, az değil üç buçuk atardınız.

Olumsuz özelliklerin yanı sıra olumlu olarak; yaşlılara yardım eder, çocuklara göz kulak olurlardı. Kısacası, mahalleye ve esnafa güven aşılama konusunda bir numaraydılar. Bu konuda bakınız, hepsi 'pırlanta gibi çocuk' idi. Bunu her adımda mutlaka duyardınız. Teyzelerin, amcaların gözlerini boyadıkları yetmezmiş gibi günümüz türk yapımı, dizi sektöründen fırlamışcasına, mahallede yabancı kimse oldu mu iki kaş, bir göz ile 'sen hayırdır' diyerekten o kimselerin ifadesine başvururlardı.

Tabii, bir doğru üç yanlışı götürmüyor ki; hal böyle olunca geri kafalı müthiş mahallemde, biz genç kızlara mahalleyi dar etmeden yapamasınlar. İki rahat adım yürütmez, asılan veya sarkanı bir kenara, ufacık bir soru soran olunca bile enselerine yapışıp kenara çekerlerdi. Havalı olduklarını filan zannediyorlardı galiba. Bana göreyse sadece şovdu. Kime neyi ispatlamaya çalışıyor, kime hangi havayı atmayı deniyorlardı?

Bunları düşününce bile içim kararıyor ve göz deviriyordum.

Haa, bu arada tanışmadık, ben Alya.

Şeref ve yüksek yer demekmiş. Babam koymuş ismimi. Çünkü en sevdiği kızıyım. Zaten iki kardeşiz, çaktırmayın.

Babam için şerefli olmaktan ibarettir yaşam. Şereften maksadı bildiğimiz ile sınırlı değil. Onun için, aklın başında olacak, onurlu, gururlu kimse olacaksın. İşini hakkıyla yapacak, namusunla kazanacaksın. Hakkını yedirmeyecek ve yemeyeceksin. Ve daha nice ilkeleri var böyle devam eden. Der ki, 'şerefinle yaşa ki itibar göresin, saygın olasın ve anılasın.'

Babamın bu ilkesini tabii ki yaşına, hayat tecrübesine ve insanlarla olan tutumuna bağlamadan edemezdim. Fakat bunun zamanla mahallenin ortaya çıkarttığı bir içgüdü, bir etkileşim olduğu da aşikardı. Bunu ilerleyen zamanda zaten görecektiniz.

Yıldızlar ŞahidimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin