Medya: Alya Yılmazer
14. B Ö L Ü M
————Peş peşe ekranıma düşen bildirimleri boş verdim ve telefonumu sessize aldım. Oturduğum koltukta ona döndüm ve kafamı koltuğa yasladım.
Alnına dökülen birkaç tutam ipeksi, siyah saçlarından başladım gözlerimle sevmeye. Onun o aşık olduğum güzel gözlerini çevreleyen, siyah, yandan kıvrımı ve uzunluğu belli olan kirpiklerini sevdim. Düz burnu ve sakallarının çevrelediği dolgun dudaklarından, keskin çene hatlarına kadar severken ağzının kenarıyla güldüğünü gördüm.
Hâlâ kucağında tuttuğu elimi, varlığını hatırlatarak sıktı ve o çok sevdiğim gülüşüne ait gamzesini göstererek bana baktı.
"Bakmalara doyamadın," dedi sırıtarak. Dağınık saçlarına ve gözlerine baktım sırıtarak. "Yasak mıydı?" dedim muzipçe.
"Yasak," dedi eğlenerek. Bir gözü yolda diğeri ara ara bana bakıp beni utandıracak şekilde güzel bakıyordu.
"Öyle mi? Ama bakma iznim vardı benim. Ne yapacaksın, ceza mı keseceksin?" dedim bilmiş bir edayla ve kıkırdadım. Kısık kahkahası öyle hoştu ki, bu anı içime sindirerek, kaçırmadan seyrettim.
"Bak sen!" dedi uzatarak. Kaşı bilmişlikle havalandı ve sırnaştı. Dudaklarındaki gülümseme her şeye bedeldi. "Seni çok kötü yaparım, küçük hanım."
Kahkaha attım. "Tabii, tabii. Kıyamazsın zaten," dedim gözlerimi devirerek. Dudaklarını büzdü, "Demek öyle ha? Ben sizi çok şımartmışım, çok," dedi uzatarak efkarlı efkarlı. "Tabii, karşılığında bir şey alıyor muyum? Yok, nerdee!"
Korkmalı mıydım?
"Bu bir tehdit mi Cihangir bey?" Kafamı yandan yandan ona yaklaştırırken park etti ve arabayı durdurdu.
Kafasını yüzüme çevirdi. Yaklaştığım için aramızda yarım karışlık bir mesafe vardı. Gözleri önce yüzümü turladı. Saçlarıma, dudaklarıma, ardından gözlerime baktığında dudağının kenarında bir gülümseme vardı.
"Nasıl anlamak istersen," dedi ve burnu burnuma değecek kadar yakınıma girdi. Yakından girdap gibi kapıldığım gözlerine ve kokusunun yan etkisiyle nefesimi tuttum. Siyahları, gözlerimden dudaklarıma düştü. Ardından gözlerini kapattı ve sol dudak kenarımdan öptü. Nefesim boğazımı zorlarken, kalp çarpıntımı duyacak diye ödüm koptu. Tüy gibi kondurduğu öpücüğün izleri yanağım ve dudak kenarımda karıncalanma hissi yarattı.
Hafifçe geri çekildi, gözlerini açtı ve öptüğü noktaya sayamayacağım saniyeler kadar baktıktan sonra gözlerini kaldırdı ve bana baktı. Şaşkınlıktan surat ifadem ne haldeydi ki onu yeniden böyle gülümsettirmiştim, Allah biliyordu.
"İnelim mi?" Fısıltısıyla sessizce kafa salladım ve arabadan indik. Eteklerimi düzeltirken yanıma geldi ve içimi ısıtan elini elime sardı. Diğer herkesin arabalardan indiğini gördüğümde, biz Cihangirle mekana giriyorduk.
Çalan şarkılar, dans eden birkaç kişi ve kendi halinde sohbet edenlerle vakit geçerken gelin hanım üzerine gelinlikten çok daha rahat beyaz bir elbise giymişti.
Terasta açık havada, saçlarım havada hafif uçuşurken Cihangir'e baktım. Kravatını çıkarmış, üstten ilk iki düşmesi açık, kolları yukarı kıvrılmış ve saçları iyice dağılmıştı. O kadar karizmatikti ki, ona benim gibi bakan var mı diye etrafa baktım.
O masada hararetle konuşan Leyla ve abimle konuşurken, kız tarafından da birkaç kişi dahil olmuştu konuya. Masada bazıları alkol tüketirken Cihangir ve abimler çay içiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Şahidim
Teen Fiction"Seviyorum lan!" Kükreyişi kaldırımlarda değil, kalbimde yankılandı sanki. İçim titredi, beynim sarsıldı ama yinede yerime mıhlanmış gibi hissettim. "Var mı lan? Seviyorum. Suç mu?" dedi yağmurun altında ve bana iki adım yaklaştı. "Suç!" diye bağıra...