Medya: Cihangir Tepeli
20. B Ö L Ü M
————"Nasıldı finallerin?" Leyla masanın üzerindeki davetiyeleri zarflamaya yardım ederken bende sıkıntıyla hazırlanan listedeki isimleri üzerine yazıyordum.
"Bok gibi?" dedim başka ne bekliyorsun der gibi. Hafifçe güldü ve elindeki zarfı bana uzattı. Neyse ki bu senenin dönemi de bitmişti ve üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. Düğüne de son dört hafta kalmıştı. Öylesine bitik ve yitik hissediyordum ki şimdiden, her güne ayrı hazırlık yapılıyordu.
Yazdığım ismi bitirmemle omuzuma konan elleri hissederek irkildim. Kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacaktım ki gözlerime kapandı parmakları. Soluduğum kokusuyla kim olduğunu anlamak zor değildi tabii. Leyla'nın kıkırtısını duydum.
Parmaklarımı, gözlerimdeki ellerinin üzerine koydum. Elinin tersindeki damarlarını okşayarak parmaklarına dokundum. Yüzük parmağındaki alyansa denk gelince gülümsedim. Bizim alyanslarımız. Kafamı arkaya atarak tersten yüzüne baktım. Avuç içlerini öptükten sonra elleri boynuma düştü.
"Hoş geldin," dedim gülümseyerek. Siyah gözleri ışıldadı. Arkaya attığım kafamla birlikte salınan saçlarımı yakaladı ve şakağıma bir öpücük bırakarak yanıma oturdu.
"Hoş geldin enişte. Burak nerede?" İti an çomağı hazırla misali gıcıklar prensi abim büyük bir sırıtış ve yavan yürüyüşle balkona girdi. Yanağımdan aldığı makas, yanağımın yarısını kopartırken,bırakması için eline vurdum. Kıs kıs güldü ve kendini Leyla'nın yanındaki boşluğa attı. Asık suratla yanağımı sıvazladım.
"Kopartsaydın," diye çıkıştım. O Leyla'yla oynaşmaya çoktan başlamıştı ama. İyice sinirim bozuldu. Yanağıma yumuşakça dokunan parmakların sahibine döndüm. İçimi kaplayan kasvet yavaştan güneşli havaya dönüşürken kara gözleri şefkatle parlıyordu.
"Öpeyim de geçsin mi?" dedi. Dudakları yanağıma naif bir buse bıraktı. Baş parmağı yanağımı okşadı, ardından başımı göğsüne yatırarak saçlarımın uçlarıyla oynamaya başladı. Bu beni anında mayıştırırken kucağında öylece duran diğer elini avuçlarımın arasına aldım. İnce ve benden uzun parmaklarını okşadım. Mavi ve yeşil rengindeki damarlarını saklayan esmer tenine yüzük parmağındaki gümüş çok yakışıyordu.
Yüzüğü takmasının sebebi bendim ve bu hastalıklı bir şekilde hoşuma gidiyordu. Güldüm kendi kendime.
"Kalkın bakayım. Oturmuşlar sarmaş dolaş," diye bahçeye giren ve cık cıklamaya başlayan annemle birlikte tıpkı geriye sarılan bir kaset gibi tüm gülüşüm resmen yok oldu ve Cihangirden ayrıldım.
"Çek sen de patilerini Leyla'nın üzerinden." Abimin gözleri kocaman açıldı "Anne aşk olsun!" Leyla gülerek geri çekilirken annem "Olsun tabi, olsun." diye dalga geçiyordu.
"Akılsız kızlarım benim!" diye söylenen anneme baktım. Esefle bana bakıp kafa sallıyordu. Sonra Cihangir'e döndü. "Çocuğum bak yol yakınken istersen bir daha düşün?" dedi resmen. Hiç de beni umursamadan hem de. "Leyla senin için de diyorum."
"Anne tamam," dedim şakanın tadı kaçarcasına. Ayağa kalktım ve eve girdim. Günlerdir Cihangir'le bana yürüyorlardı bu konudan. Ve artık yeterdi. Eşeğin aklına karpuz kabuğunu sokacaklardı en sonunda.
"A ah! Ayol ne dedim şimdi ben?" diye söylensede kulak asmadım hiç. Arkamdan içeri gelip "Kız ne dedim de alıp başını gidiyorsun sen öyle? Şaka ettiydim kızım." Sesi gittikçe durgunlaşırken ceketimi giydim ve telefonumu kaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Şahidim
Teen Fiction"Seviyorum lan!" Kükreyişi kaldırımlarda değil, kalbimde yankılandı sanki. İçim titredi, beynim sarsıldı ama yinede yerime mıhlanmış gibi hissettim. "Var mı lan? Seviyorum. Suç mu?" dedi yağmurun altında ve bana iki adım yaklaştı. "Suç!" diye bağıra...