3. B Ö L Ü M

57K 2K 443
                                    

Medya: Alya Yılmazer

3. B Ö L Ü M
————

"Siz bizi mi dinliyorsunuz?" diye yerimden fırladım. İkisi de tam bir şey diyecekti ki Leyla araya girdi. "Utanmıyor musunuz genç bir kızın odasına öylece dalmayı? İnsan bir kapı çalar. Bu kadar mı medeniyetten uzaksınız?"

Leyla'nın bu ani parlayışı üzerine ben şok geçirirken, abim, sert yüz hatlarıyla tam onun gözlerinin içine bakıyordu. Burun buruna gelmiş, burunlarından soluyordu ikisi de.

"Tamam," diye girdi araya Cihangir abi. "Sakin olun gençler. Bu ne gerilim." Ortamı yumuşatmaya çalışmıştı fakat etkisi tartışılırdı. Ben de Leyla'yı kendime doğru hafifçe çektim.

"Siz ne için geldiniz pardon?" dedim. Cihangir abiye baktım. "Sen işe gitmemiş miydin?"

Yüzünde anlamadığım bir şekilde oluşan hoşnut bir ifade vardı. Beni çıkmaza sürerken, o derince gülümsedi. "Gitmiştim," diye fısıldadı.

"Biz," dedi abim gür bir sesle dikkati toplarken. Gözlerini hâlâ Leyla'dan ayırmamıştı. "Sizi dinlemiyorduk!" dedi. Anlaşılan aşıklık, alıklık da yapıyormuş. İstemeden gülmüştüm.

Cihangir abi de çaktırmadan güldü. "Biz aslında sizi çağırmak için rahatsız ettik. Bir dışarı çıkalım, sizi gezdirelim dedik."

"Olur," dememle Leyla aynı sıra da "Olmaz!" demişti.

"Nedenmiş?" diye inatlaştı abim onunla. Bense bu tartışmanın gidişatını çok iyi tahmin edebiliyordum. Cihangir abiye kaş göz işareti yaparak dışarı çıkmasını söyledim. Ben de peşinden çıkarken Leyla en son abime laf sokuyordu.

"Bu var ya, şimdi sabaha kadar bitmez," dedim içeriyi gösterirken. Güldü ve kirli sakalının çevrelediği beyaz dişlerini ortaya çıkarttı. Hafifçe tebessüm ettim ve gelmesini söyleyerek mutfağa doğru ilerledim.

"Kız! Bir hoş geldin yok mu?" Ayşegül ve Fatma teyze salonda oturmuş bana bakıyordu. "Ah, şey... Hoş geldiniz tabii, ben daha yeni gördüm sizi Fatma teyze." Hayır sen beni gördün de, ben selam vermeden mi geçtim? Görmedik de selam vermedik değil mi? Hemen var mı yok mu diye laf sokmalar...

"Hoş bulduk kızım," diyen Ayşegül teyzeye gülümsedim. İşte minnoşluk, işte feraset!

"Kız Ayla, sana aşk olsun. Gerçekten bak," Fatma teyzenin konuşmasıyla hayıflandım. Allah bilir şimdi ne söyleyecek de olay çıkacaktı, hiç mi hiç merak etmiyordum. Sıkıntıyla arkamda dikilen kara gözlere baktım. Başa gelen çekilir diyen
bakışıyla yanımdan geçti ve tekli koltuğa oturdu.

"Sordum, soruşturdum. Tek tek kapıları çaldım ama yok! Aşağı mahallede hiç kavga, dövüş olmamış son günlerde." Bu kadın ne anlatıyordu ya?

"Ayol sen dün demedin mi bana aşağıda kavga olmuş diye?" Aklıma kapının önünde laf olsun diye uydurduğum sözde dedikodu gelince gülmeye başladım.

Benim gülmemle jetonu düşen Fatma teyze kaşlarını çattı. "Ama gerçekten aşk olsun ya! Yine mi kandırdın sen beni? Gerçekten teessüf ederim Aylacığım."

"Ay Fatma şu kızın adını bir öğrenemedin sen de. Ayla değil, Alya yahu." Ayşegül teyze bana göz kırparken ben hâlâ gülüyordum.

"Cihangir çocuğum bak, bu kız var ya! Bu kız çok fena," diyordu Fatma teyze aldırmadan. Gözlerim Cihangir abiye kayınca onun da alttan alttan güldüğün fark ettim. Göz göze gelince, yüzünde oluşan ifade çok manidardı.

Yıldızlar ŞahidimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin