Medya: Alya Yılmazer
Şarkı: Sezen Aksu - Ben Sende Tutuklu Kaldım
9. B Ö L Ü M
————"Alya!"
Hay Alya kadar taş düşsün başınıza ya.
"Kalk kız şu tabağı geri Ayşegül teyzenlere götür. Kurabiye yaptıydım verirsin." Oflayarak izlediğim diziyi durdurdum ve yerimden kalktım.
Güneş çoktan batmıştı ve yine abim değil ben bir şeyler için görevlendiriliyordum. Mutfaktan gidip üstü örtülü tabağı kaptım. Cihangirlerin evine doğru yürürken en son olanlardan sonra onu görmek tuhaf hissettirecekti. Heyecanım parmak uçlarıma tırmandı.
Kapılarının önüne gelince zile bastım. Kapıyı açıldı ve gözleri kara, hareleri parlak adamın derin bakışları beni buldu. Yüzüne yayılan gülümseme beni etkisi altına alarak, gülümsettirdi.
"Hoş geldin," diyen kadife sesiyle birlikte utandığımı hissettim. Hoş geldin demişti sadece evet, ama ben iki gün önce olanları düşünüyordum. Saçlarımı kulağıma ardına iterek konuştum. "Hoş buldum."
"Gelsene," dedi içeriyi göstererek. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. Sakin olmalı ve normal davranmalıydım. "Bir kızardın sanki sen?" dedi muzip bir tavırla. Eğlenen hareleri bütün duygu geçişlerimi inceliyordu.
"Şey, ben girmeyeyim," dedim saçımı kaşıyarak. Sokağa baktım sonra kaçamak bir bakışla gözlerine. Bu onu daha da güldürdü. "Annem kurabiye yapmıştı. Malum tabak boş gönderilmez," dedim tabağı uzatırken." Konuya hiç hakim değilmiş ya da gözü körmüş gibi ona açıklama yaptığımda, bunun çok saçma olduğunu anlamıştım. Kendisi tekrar gülünce yüzüne baktım.
"Benim ellerim çok ağrıyor inan," dedi numaradan ve ellerini gösterdi. Anlamsız geçen bir saniyenin ardından, "Gel içeri bıraksana sen," dedi. Eliyle içeri geçmemi gösterirken bile hâlâ muzipçe bakıyordu.
Yanından geçerek içeri girdiğimde hızlıca kapıyı örttü ve beni takip etti. Onu etrafımda bu şekilde görmek tuhaf ama güzeldi. Buna yavaşça alışıyordum artık.
"Ay hoş geldin, kuzum benim. Ne zahmet ettiniz," diye içtenlikle beni karşılayan Ayşegül teyzeyi selamladım. "Geç otur biraz," dedi beni davet edip önüme bir bardak çayı koyarak.
Ben teşekkür ederken, Cihangir de karşıma oturdu. Gülümsemesi o kadar etkileyiciydi ki, ona bakınca durduk yere gülesim geliyordu.
"Annenler ne yapıyor kızım?" Ayşegül teyzeyle konuşurken evin atmosferini inceledim. Sakin ve sessizdi. Cihangir'in babası zaten babamla çalıştıkları için evde yoktu. Muhtemelen ben gelmeden önce birlikte televizyon izliyorlardı.
"Biz de Cihan'la bir film seyrediyorduk. İstersen kal sen de izle bizimle, bitince gidersin. Cihangir senin götürür." Sözüyle birlikte gözlerim hızla kara gözlerine kaydı. O memnuniyetle gülümsüyordu.
"Yok Ayşegül teyzem, annem bekler," dedim hızlıca reddederek. Cihangir benim bu hazır cevaplılığıma göz devirirken annesi nasıl istersen öyle diyordu.
"Ben artık gideyim, çok geç oldu." dedim. Ayşegül teyze içtiği çayı bırakıp ayaklandı. "Cihangir çocuğum, götürüver Alya'yı evine kadar. Geç oldu, tek yürümesin." Çaktırmadan onun tarafına baktığımda, büyük bir memnuniyetle göğsünü şişirdi ve ayağa kalktı. "Olur tabii ki, bırakalım." dedi.
Tabii ya Cihangir'in canına minnet annesi. Ayıp ettin bak.
Önüne düştüm ve birlikte çıktık evden. Sokak lambaları yanıyordu ve biz aramızda biraz mesafeyle yürüyorduk. Siyah saçlarından elini geçirdi ve sessizliği bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Şahidim
Fiksi Remaja"Seviyorum lan!" Kükreyişi kaldırımlarda değil, kalbimde yankılandı sanki. İçim titredi, beynim sarsıldı ama yinede yerime mıhlanmış gibi hissettim. "Var mı lan? Seviyorum. Suç mu?" dedi yağmurun altında ve bana iki adım yaklaştı. "Suç!" diye bağıra...