Medya: Alya Yılmazer
16. B Ö L Ü M
————"Kız Ayşegül! Saliha'nın kızı Alya ile senin oğlanı diyorlar doğru mu bacım?"
Bacımını yesinler.
Bu mahalleli var ya... Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyorlardı sonra da arkandan olmadık laflar söylüyorlardı.
Açık penceremden esen ılık rüzgar, perdemi dönerek açılan bir etek gibi dalgalandırıyordu. Yine oturmuş, gelmiş geçmiş ne varsa yorulmadan tekrar eden mahallelinin 'sohbetini' duyabiliyordum.
"Nasıp kısmet bu işler canım. Sen yorma o güzel aklını bizim çocuklara," diye işittiğim Ayşegül teyzeyi karşımda olsa alıp alnından öperdim.
"Senin oğlan herhalde tüm mahalledeki kızlara mavi boncuk dağıtıyor," diyen kişinin sesini pek seçemedim. "Necmiye'nin kızı Aylin'le de bir ara sanki bir şey vardı, şimdi de Alya. Bu nasıl bir iş Ayşegül?"
Ulan sizin ben.. Öfke yavaştan nüksederken yatağımdan kalktım ve uçuşan perdenin ardından sokağa baktım. Ayşegül teyze yanında az önce konuşan Şengül'e öfkeyle bakıyordu.
"Sen benim oğluma ne demeye çalışıyorsun kadın? Necmiye neymiş ki, kızı ne olsun. Benim oğlum o kız yüzünden neler işitti. Bir de utanmadan lafını ediyorsun. Oğlumu sizin leş ağzınıza sakız etmem. Haddinizi bilin!" Sözünü bitirdi ve ayaklandı. Bizim eve doğru gelmeye başladığında zili çalmadan kapıyı açtım.
Karşımda kızgınlıktan nevri dönmüş Ayşegül teyzeye ne yapacağımı pek bilmez bir halde hafifçe gülümsedim. Beni gördüğü yoktu doğrusu. "Merhaba kızım," derken bile yüzüme bakmadan içeriye annemin yanına geçti.
"Ah Ayşegül? Hoş geldin canım." Annem şaşkınlıkla onu karşılarken bana ne oldu dercesine kaş göz yaptı. Omuzlarımı çektim ve yavaş adımlarla salondan çıkarken, "Hiç hoş gelmedim Saliha," demesini duydum.
Uyuşuk bir şekilde hazırlanırken içeriden konuşulanlara kulak kabarttım. "Kendini bilmez densiz! Yok, yok Saliha bu böyle olmayacak." Cebime telefonumu tıkıştırırken daha fazla bu can sıkıcı muhabbeti dinlemek istemiyordum. Annem "İnsanları susturmak, memnun etmek imkansız bilmiyor musun?" diye yatıştırıyordu.
Evden sessizce çıktım ve kaldırımda yürürken Leyla'yı aradım. Birkaç çalışta açıldı. "N'aber Cihan'ın yıldızı?" diye kıkır kıkır güldü. Bu laf hoşuma gitse de sustum.
"Dışarı çıktım Leyloş. Sen ne yapıyorsun?" Birkaç hışırtı sesi duydum ardından, "Hazırlanıyorum. Aslında ben de seni arayacaktım. Akşam için Meryem çağırdı. Çoktandır görüşmüyoruz zaten. Oturup iki laflarız dedik," dedi. Bana da uyduğu için sözleştik ve Leyla'nın evine doğru yürüdüm.
"Hoş geldin görümce bozuntusu!" diye coşkuyla kapıyı açtı. Kahkaha attım. "Ne görümceliğimi gördün?" dedim içeriye girerek. Birlikte odasına girdik.
Ne kadar değişikti... Geçen haftalar daha Kağan abi bu evde yaşarken şimdi eşiyle birlikte başka bir evde yaşıyordu. Leyla ve ben de aynı şekilde son günlerimizi geçiriyorduk. Doğup büyüdüğün yuvayı terk etmek çok değişikti.
"Otur bakalım canısı. Nedir suratından düşen bin parça." Dudaklarına parlatıcıyı sürerken aynadan baktı bana. "Hiç!" dedim aklıma gelenle çıkışarak. "Mahalleli işte, işi gücü bırakmış Cihangir'i konuşuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Şahidim
Teen Fiction"Seviyorum lan!" Kükreyişi kaldırımlarda değil, kalbimde yankılandı sanki. İçim titredi, beynim sarsıldı ama yinede yerime mıhlanmış gibi hissettim. "Var mı lan? Seviyorum. Suç mu?" dedi yağmurun altında ve bana iki adım yaklaştı. "Suç!" diye bağıra...