Peygamberimizin Selâmlaşma Âdâbı

40 5 0
                                    

Dinimize göre selamlaşmak ve selamlaşma adabı nasıl olmalıdır?

İslâm dîninin mü’minler arasında tesis etmeye çalıştığı muhabbet ve ihtiram vâsıtalarından biri de selâmlaşmaktır. Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) bu husûsu şöyle ifâde etmiştir: “Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de îmân etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir işi size haber vereyim mi: Aranızda selâmı yayınız.
(Müslim, Îmân, 93)

Selâm kelimesi, dünya ve âhiret sıkıntılarından kurtulmak ve esenliğe kavuşmak anlamına gelmektedir. Binâenaleyh mü’minler selâmlaşırken birbirlerinin dünya ve âhiret mutluluğunu istemektedirler. Yukarıda zikredilen hadis-i şerîfin bildirdiğine göre selâmlaşma, huzur ve sukûnun kaynağı sayılan îmân ve muhabbet gibi iki hakikatin mevcudiyetiyle çok yakından alâkalıdır. Aynı zamanda “es-Selâm” Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Yani O, her çeşit noksandan sâlim olan, kullarını her türlü tehlikelerden selâmete çıkaran ve cennetteki bahtiyar kullarına selâm verendir.

SELAM İLE İLGİLİ AYETLER

Selâm, Müslümanlar arasında bir parola niteliği taşımaktadır. Nitekim âyet-i kerîme’de: “Size selâm verene «sen mü’min değilsin.» demeyin!” (en-Nisâ 4/94) buyrularak söz konusu duruma işâret edilmektedir.

Ayrıca dünyada mü’minlerin birbirlerine verdiği selâmın âhirette de câri olacağı, hatta Allah Teâla ve melekler tarafından kendilerine selâm verileceği anlaşılmaktadır. Mevzuyla alâkalı bazı âyet-i kerimelerde şöyle bildirilmiştir: “Onlar orada (cennette) boş bir söz işitmezler; ancak «selâm» sözünü işitirler.” (Meryem 19/62)

Onlara çok merhametli Rabb’den bir de selâm vardır.
(Yâsîn 36/58)

Melekler bütün kapılardan yanlarına girerler ve; «Sabrettiğinizden dolayı size selâm olsun!...» derler.
(er-Ra‘d 13/23-24)

SELAM NASIL VERİLİR?

Allah Resûlü’nün sünnetine göre “es-selâmü aleyküm” yahut “es-selâmü aleyke” gibi ifâdelerle selâm verilmekte, “ve aleykümü’s-selâm” yahut “ve aleyke’s-selâm” şeklinde de mukâbelede bulunulmaktadır.

Ayrıca bu tâbirlerin sonuna “ve rahmetullâhi ve berekâtüh” ziyâdesinin getirildiği de görülür. Diğer dinlere mensup kavimlerin selâmları ise genellikle bazı işaretlerledir. Meselâ hıristiyanların selâmı elini ağzına koymak, yahudilerinki parmakla işaret etmek veya baş eğip bel kırmak, mecusilerinki eğilmek şeklindedir.

Câhiliye Arapları ise selâmlarında “sabahınız hayır olsun”, “sabahınız aydın olsun”, “akşamınız hayır olsun” gibi ifâdeler kullanırlardı. Doğrusu bunlarla günümüzde kullanılan “günaydın”, “tünaydın” gibi sözler arasında bir benzerlik vardır. Gerçi söz konusu tabirler çirkin bir muhtevaya sâhip değildir. Ancak bunlar, İslâm’ın emrettiği selâmın yerini tutması mümkün olmayan ifâdelerdir. Müslümana yaraşan ise Fahr-i Kâinât (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) Efendimiz’in getirdiği selâmlaşma şekil ve âdâbına uymaktır.

DİNİMİZDE SELAMLAŞMA ŞEKLİ NASILDIR?

Dînimizde, kimin kime ve neye göre selâm vereceği Peygamber Efendimiz (صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) tarafından şöyle açıklanmıştır:

Küçük olan büyüğe, binitli olan yaya yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olanlar da çok olanlara selâm vermelidir.
(Buhârî, İsti’zân, 5-6)

✔️Kısasun Enbiyâ (Peygamberlerin Hayatı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin