1.bölüm- 'Endişe'

15.9K 558 407
                                    

Burada olmak garip 🤭
Başlama tarihinizi yazmanızı istiyorum❤ Yazdınız mı?😂 İyi okumalar o zaman❄

Eunha
_________

Soğuk bir kış gününü oluşan manzarayı hiçbir şeye değişemezdim sanırım. Balkonda oturup etrafı seyretmek rahatlatıyordu. Kar tanelerin düştüğü yeri beyazlatması ve ağaçların yapraklarında yarattığı o etki...

Küçükken aklıma takılan garip sorular oluyordu hep. Kar tanelerinin farklı boyutlarda olduğunu söylerlerdi hep. İnanmamıştım, gerçek miydi? Şuan herşey farklı gibi. Ola da bilir. Herşeyin milyonlarca türü varken neden kar tanelerinin de olmasın ki?

Tenime değen soğuk rüzgar titrememe sebep olmuştu. Ellerim kızarmaya başlamıştı bile, ama şuan bulunduğum ortam daha çok hazz veriyordu. Elimi istemsizce karnıma koymuştum. İçimdeki daha 2 aylık minik bu manzarayı hisseder miydi?

Aklımdan geçen saçma sapan düşünce bulutunda kaybolurken yüzümde anlamsızca bir gülümseme oluştu. Burnum kızarırken fazla soğuk olduğundan nefes almam zorlaşmaya başlıyordu. Yavaş hareketle ayağa kalkarak içeri geçip üzerimde ağırlık yaratan paltomu çıkarttığım zaman biraz da olsa rahatlamıştım.

Yatağın üzerinde duran Jungkook'un kıyafelerini alarak yerine koyduğumda donuk bakışlarla etrafa göz gezdirdim.Daha biraz önce evdeydi, bir şey demeden mi gitmişti? Derin bir nefes alarak ortalığı toplayıp salona indim. Artık burada olmadığından emin olmuştum.

Cebimden çıkardığım telefonumda onun numarasını tuşlayarak beklemeye başladım, ama aramaya cevap vermiyordu. Gitgide içimde artan endişe hissi güçlenirken inatla aramaya devam ediyordum. En son aramamda pes ederek açmasını beklemeden kapatmak istedim, ama karşı taraftan gelen ses az bile olsa sakinleştirmişti.
"Efendim?" dedi soğuk sesle.

Bense her zamanki gibi sakin kalmaya devam etmiştim. "Haber vermeden gitmişsin".
"Gerek duymadım" diye yanıt verdiğinde kaşlarımı çattım.
"Anlamadım"
"Eunha, işlerim var"
"Peki" diyerek telefonu kapattım. Fazla konuşmama gerek yoktu.

Son zamanlarda sergilediği garip davranışları anlamakta zorluk çekiyordum. Normalde her konuşmasında içimi ısıtan sıcacık gülümsemesini sergilerken bir kaç zamandır soğuk tonla yanaşıyordu. Bir şey mi oldu diye düşünmeden edemiyorum.

Telefonu koltuğa bırakıp mutfağa geçtim. Sanırım minik fazla acıkmış olmalıydı ki, kendimi bir kaç gündür yemek yememiş gibi hissetmeye başlamıştım. Buzdolabından küçük bir şeyler atıştırdıktan sonra akşam için yemek hazırlıklarına başlamıtım. Neredeyse akşam olacaktı ve ben onun sevdiği yemekleri yapmayı düşünüyordum. Umarım bu onun moralini az da olsa düzeltir belki.

Anlık bir hevesle çıkardığım malzemeleri hazırlarken bir yandan da dışarıyı seyretmeyi ihmal etmiyordum. Aradan geçen 1 buçuk saatin ardından güçsüzleşmiş gibiydim sanki. Sanırım bu minik bana fazla zorluklar yaşatacaktı. Neredeyse 2 şişe su içmiştim. Buna da hayret etmeden duramamıştım. İşimi bitirdikten sonra etrafı temizleyerek mutfaktan çıktım.

Ayaklarım sanki yürümek istemiyormuşcasına bana zorluk yaşatırken koltuğa kadar geldiğimde yorgun bedenimi üzerine atmıştım. Yüzüme düşen saçlarımı arkaya atıp bozulmuş olan topuzumu tekrar yaptıktan sonra televizyonu açtım. Jungkook gelene kadar yemek istemediğimden vaktimi geçirmeliydim.

~

Saat 1 ve hava çoktan kararmıştı bile. Televizyonu kapatarak ayağa kalkıp salonda geziniyordum. Midemdeki sesler gitgide artarken ben onu beklemekte ısrar ediyordum. Hafiften gelmeye başlayan uyku ayakta durmamı şimdiden zorlaştırıyodu.

Onu aramak istedim, sonraysa bu kararımdan vazgeçmiştim. Biraz daha bekleye bilirdim. Tekrar koltuğa geçip kollarımı birbirine kenetleyerek beklemeye devam ettim. Uykunun beni esir almasına izin vermek istemediğimden her an kapanmaya hazır gözlerime karşı direniyordum.

Kapı açılma sesiyle kafamı çevirdiğimde onu görmemle hemen ayağa kalkmıştım. Oysa çok yorgun alacaktı ki, bana bile bakmadan yukarı çıktı. Boş bakışlarımı ona yönlendirirken bir taraftan da anlamaya çalışıyordum. Bir süre bekleyip odaya çıktığımda üzerini değiştirerek yatakta oturup telefonuyla ilgileniyordu. Parmakları ekranda hareket ederken arada sırada durmadan gülümseyen yüzü dikkatimi çekmişti.

Yüzüne yerleştirdiği eşsiz gülümsemesi tekrar çıkarken benim geldiğimden habersizdi anlaşılan. Derin bir nefes alarak kapıyı kapıyı kapatıp yanına yaklaştım, oysa geldiğimi hissederek kafasını kaldırıp bana bakmıştı. "Dinliyorum" dedi ciddi tonda. Bunu söylerken de deminki halinden eser kalmamıştı. Parmaklarımı birbirine geçirerek yavaş tonda konuştum.
"Birlikte yeriz diye düşünmüştüm"

Yatağa yaslanarak suratına daha önce görmediğim ifdeyi yerleştiirdi.
"Üzgünüm, geciktim"
"Ne oldu?" Sesim biraz kısık çıktı sanki. Oysa her zamanki tavrını bozmadan kaşlarını çattı.
"Hiçbir şey, sadece gelmek istemedim Eunha"
Duyduğum şeyle zoraki şekilde gülümsememe engel olamadım.
"Neden?"
"Yemeğini ye, aç olmalısın"
"Aslına bakarsan" dedim duraksayarak, "bir şeyler yedim"

Kafasını sallayarak telefonuna odaklandığında tekrar gülümsemeye başlamıştı. İçimi kaplayan hissin ne olduğuna anlam veremezken tekrar salona indim. Onu anlayamıyordum.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın❤ Bir de beni takip et desem🙃

İnstagram: @ikpopsite

KABUS•JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin