jeongguk 11, taehyung 12
- - - - - - - - - -
"taehyung, ben gitmenizi istemiyorum."
jeongguk, minik parmakları arasındaki oyuncağını sıkı sıkı tutuyor, sulu gözleriyle ayaklarına bakıyordu. taehyung ise arkadaşının böyle ağlamasına ağlamasına dayanamıyor, o da usul usul ağlıyordu.
"ağlıyor musun? bebek misin sen?"
taehyung burnunu çekerek sorduğunda, küçük olan gözlerini büyüğüne çıkardı. sonra ise kısıkça kıkırdadı.
"sen kendine bak! pis taehyung!"
uzun bir süre önce herkes tarafından terk edilen genç kadın, ailesinin yanına dönmek zorunda kalmıştı. oğlunun ve kendisinin geleceği için yapabileceği en mantıklı hareket buydu heran'ın.
"iseul, geri döneceğiz. üzülme artık lütfen."
çocukları ayrı, kendileri ayrı üzülüyordu bu duruma tabii. bir yandan çok yakın dostlardı, birbirlerine sürekli bağlı kalmışlardı bunca zaman. bir yandansa iseul, ailesinin kendisini reddetmesine sebep olan bu kadının gidişine oldukça kahroluyordu.
"hala yapabiliriz heran. hala gitmeyebilirsiniz. hala bizi bırakmayabilirsiniz."
dolu gözleriyle karşısındaki kadına bakıyor, avuçları arasındaki elleri sıkıyordu. kim sırılsıklam aşık olduğu birinin gitmesine izin verirdi ki?
"kendim için değil, taehyung için yapmak zorundayım bebeğim. kendime onu en güzel okullarda okutacağıma dair söz vermiştim, her imkanı sağlayacağım ona. bunu burada yapamıyorum. sen de ailene geri dön artık, onları cezalandırmaktan vazgeç."
heran, ağlayan kızın yanaklarını okşamış ve sarılmıştı beline vakit kaybetmeden. iseul olayın şokunu hala atlatamamışken, sarılışına karşılık bile verememişti. ne diyecekti ki? sana aşık olduğum için beni reddettiler, beni bir daha asla kabul etmeyecekler mi?
bir süre daha birbirlerine sarılıp ağlamışlardı. heran konuşamıyor, sadece dostunun saçlarını okşuyordu. gitme vakti geldiğinde, jungkook ve taehyung'un ağlamaları şiddetlenmiş, birbirlerine kenetlenmişlerdi. yaptıkları sonucu değiştirmese de, son kez sarılmışlardı işte birbirlerine.
jeongguk ile iseul, dostlarını yolculadıktan sonra evlerine dönmüştü. jeongguk eve girdiği anda odasına koşup kapısını kapattığındaysa, iseul tepki verememişti bu duruma. ne diyebilirdi ki? kendisi bile bu yaşında kafasını yastığa yüzünü gömüp, bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamak istiyordu.
heran, küçüklüğünden beri yanındaydı. beraber büyümenin hayalini kurmuşlardı hep. hayatlarının her anında beraber olmak istiyorlardı, en iyi dostlar gibi. tâ ki bir gün iseul duygularını öğrenene kadar. on yedi yaşındayken, yönelimiyle birlikte duygularını da keşfetmişti.
genç kız ilk önce, herkesin yapacağı gibi, annesine danışmak istemişti. olanı biteni annesine anlatmak, çok cazip bir fikir gibi gelmişti. yanılmıştı.
maalesef ki beklediği bir tepkiyi alamamıştı, hatta beklediğinden çok daha kötüsüydü. çok daha büyük bir kavga ve yasaklar başlamıştı hayatında.
aile içinde kavgalar ve gürültüler gittikçe büyürken geçen birkaç sene sonunda, heran'ın evlilik haberi gelmişti. iseul, bu ani haber karşısında ne yapacağını bilememiş ve bu sefer anlatabileceği bir anneye de sahip olmadığı için, gitmek istemişti herkesten.
ayrı bir eve çıkmıştı. herkesten uzaklaşmak için. kafasını toparlayabilmek için.
bir evin giderleri, haliyle öğrenci olan onu çok zorlamıştı. hem okuyor hem çalışıyordu. heran, gerektiğinde ona yardım da ediyordu fakat iseul, sebepsizce onu affedemiyordu. birçok kez barışmak için çabalamıştı heran, arkadaşının neden böyle yaptığını bilmese bile. fakat iseul değişmemekte kararlıydı.
barışmaları oldukça çok zaman almış olsa da, nihayetinde eski hallerine dönmüşlerdi. heran kendini bir şekilde affettirmiş, iseul ise kendi duygularını görmezden gelmeye karar vermişti.
tekrardan geçen uzunca bir sürenin ardından heran, bir gün elinde bir testle gelince, işler yeniden sarpa sarmıştı. iseul, eski -ama hâlâ devam eden- aşkının hamile olduğunu öğrenmişti. hem mutluydu, çünkü o mutlu olacaktı, hem de kızgındı, çünkü o heriften yapmıştı çocuğu. iseul, heran'ın eşine hiç güvenmiyor, hatta ondan nefret ediyordu.
tahmin ettiği gibi, o adam kendi eşini ve öz oğlunu yarı yolda bırakacaktı. fakat bundan kimsenin haberi yoktu.
taehyung ismini verdikleri bebek doğduktan yaklaşık iki sene sonra, iseul da evlat edinmeye karar vermişti. hayatında bir erkekle bir birliktelik yaşamayacağını biliyordu ve bu yüzden, henüz yaşı gençken kimsesiz bir çocuğa yardım etmek istiyordu.
belirlediği bir gün gittiği yurtta, adının jungkook olduğunu öğrendiği güzel yüzlü çocuk, ona öyle güzel gülümsemişti ki. sadece ön ve alt dişleri çıkmış bir yaşındaki çocuk, parlayan gözlerle bakmıştı iseul'a.
sonuç olarak artık bir oğlu vardı. aynı heran gibi, o da artık bir anneydi. heran, ailesiyle görüşmeyen bu kadının, görüşmemesinin nedenini anlamıştı fakat bunu ona söylemeyecekti. iseul ne kadar saklamaya çalışsa da, her şey gün gibi ortadaydı.
ona olan aşk dolu bu bakışların farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childhood
أدب الهواةbüyüsek de çocuğuz, çocukluğumuzla büyürüz. - ilk 150220, son 190521