jeongguk 28, taehyung 29
- - - - - - - - - -
gözyaşlarını tutamadan hızla koşuyordu. öğrendikleri onu büyük bir yıkıma uğratmıştı.
senelerdir bildiği bütün doğruların bir anda yalana dönüşmesi, kimi yıkmazdı ki?
gökyüzündeki şiddetli gürültüyle yağmur hızlanmış, şimşekten korkacak vakti kendinde bulamayan genç ise hıçkırarak koşmaya devam etmişti. elleriyle ceketinin önünü kapatmaya, güçlü rüzgarın göğsüne ulaşmasını engellemeye çalışmıştı.
yağmur saçlarını sırılsıklam etmiş, gözyaşlarına karışmıştı. gözlerini sık yağan yağmurdan ötürü güçlükle açabiliyor, zar zor önünü görüp yürüyebiliyordu.
henüz üzerinden birkaç saat geçmiş olan konuşma, aralıksız bir şekilde zihninde yankılanıyordu.
"onlar öldü."
jeongguk ağzından gürültülü bir hıçkırık kaçırdı. eliyle engellemeye çalışsa da, başarısız olmuştu.
evlatlık olduğunu elbette biliyordu. bilmesi gereken yaşında iseul ona her şeyi teker teker açıklamıştı. fakat bazı şeyleri onun için daha kolay kılmak istemişti.
ailesinin talihsiz bir kaza sonucu hayatlarını kaybettiğini, onun da küçücükken bir çocuk yurduna bırakıldığını söylemişti. peki o kazadan tek canlı kurtulabilen küçücük bir çocuk muydu? genç adam buna nasıl inanabilmişti?
bugünse bütün gerçekler bir anda yüzüne vurulmuştu. seneler önce, henüz jeongguk 16-17 yaşlarındayken ailesi hala hayattaydı. onlar ölmemişti. onlar jeongguk'u kendi istekleriyle bırakmışlardı.
ancak tam olarak da iseul'un anlattığı gibi, tatil için başka şehire giderken, babası bir kavşakta direksiyon hakimiyetini kaybediyor ve ikili o kazadan sonra hayatlarını kaybediyorlardı.
senelerdir ziyaret ettiği, senelerdir güller bıraktığı o mezarlığa doğru koştu genç adam. kalbi hala sızlıyor, sıkışıyor ve bu yüzden de canı yanıyordu. etrafındaki herkes olan bitenden haberdarken, kendisi öz anne babasından bir haberdi.
mezarlığa ulaşır ulaşmaz duraksadı, tereddütle yaklaşmaya başladı karanlık bölgeye. yağmur biraz bile olsa yağmayı durdurmamıştı ancak rüzgarın hızı azalmıştı.
titrek dizleri ve her an yere yığılabilecek olan gövdesiyle, tel ile çevrili yere giriş yaptı. upuzun otlar ve çiçekler karşıladı genç adamı. bazıları omuzlarına kadar uzanabilen, çiçek ve otlar.
bir elini yanındaki tele atarak tutundu, yürürken de elini tellere sürmeye devam etti. sanki bir şeyleri hissetmeye ihtiyaç duyuyormuş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childhood
Fanfictionbüyüsek de çocuğuz, çocukluğumuzla büyürüz. - ilk 150220, son 190521