jeongguk 12, taehyung 12
- - - - - - - - - -
heran ve taehyung, koreye gidebilmek için, fransa'dan kalkan ilk uçağa yetişmeyi başarmışlardı. taehyung, jeongguk'u ve iseul teyzesini göreceğinin sevinciyle gülümsemesini gizleyemezken, heran da aynı şekilde onları göreceği için oldukça heyecanlıydı fakat pek belli etmiyordu.
yaklaşık on üç saat gibi bir sürenin sonunda, koreye varmışlardı. taehyung, normalde bu kadar saat bir uçakta oturduğu için oldukça yaramazlaşır ve huysuzlaşırdı ancak konu bu sefer farklıydı.
özlediği arkadaşını uzun bir sürenin ardından görecekti.
saat akşam dokuza geliyordu. geç kalmamışlardı. tam doğum gününde eve varacaklardı. üç saatleri kalmıştı, heyecandan karnı kasılsa da, yüzünde mimik oynamıyordu heran'ın.
-
iseul, elindeki pastanın mumlarını söndürmemeye dikkat ederek, salona doğru ilerliyordu. klasik şarkı, güzel ve naif sesinden duyulurken, jeongguk ise burukça gülümsüyordu. bu zamana kadar bütün doğum günlerinde, taehyung yanındaydı ve şu an olmayışı onu çok üzüyordu.
her pastasını taehyung üfler, sonra biraz boğuşur ve yorulmalarının ardından barışıp beraber uyurlardı. aklına doluşan anılara dalmışken, annesinin sesiyle dönmüştü gerçeğe;
"dilek dile ve üfle bakalım."
iseul pastayı masaya, jeongguk'un önüne bıraktığında şirince sordu küçük çocuğa. jeongguk, birkaç saniye gözlerini kapatıp, tek nefeste tüm mumları üfledi. annesiyle beraber alkış çaldıktan sonra, iseul pastayı kesmek için tekrar onu mutfağa götürdü. jeongguk ise kaldığı masada dileğini düşünüyordu.
gerçekten dileği gerçekleşip, taehyung gelebilir miydi?
o sırada mutfağa giden iseul, belini tezgaha dayamış bir şekilde tekrar tekrar saatini kontrol ediyordu. çünkü hâlâ heran'ın gelip gelmeyeceğini kestiremiyordu. heran bir şeyi yaparım derse yapardı ama bu seferki, biraz mümkün olmayan bir sözdü.
ailesi, ona izin vermeyebilir ve gitmelerine izin vermeyebilirdi. belki de ailesiyle ilgili bir sorun olmasa bile heran, kendi isteğiyle gelmezdi. acaba öylesine mi yaptı diye düşünmekten alıkoyamadı kendini iseul.
yine beni kandırdı mı?
düşünceler aklını o kadar karıştırmıştı ki, birçok kez çalan kapı zilini duymamıştı. jeongguk ise annesini beklememesi gerektiğini anladığında kapıya koşup;
"kim o?"
boyu kapı deliğine bakabilmek için henüz kısa olduğundan dolayı sorarak cevap almayı tercih etmişti. küçük çocuk sorusundan sonra, kulağını kapıya yaslamış, cevabını beklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
childhood
Fanfictionbüyüsek de çocuğuz, çocukluğumuzla büyürüz. - ilk 150220, son 190521