Hoseok, aralık bıraktığı pencereden kafasını içeri sokarak etrafına bakındı.
Şuan saat kaçtı bilmiyordu fakat güneş doğalı çok olmamıştı. Gece, her doğum gününde yaptığı gibi parkın sonundaki büyük çınar ağacına çıkmış, esen rüzgârdan korunmaya çalışarak uyku ile uyanıklık arasında bir gece geçirmişti. Günün ilk ışıkları gözlerine gelerek onu rahatsız ettiğinde, tam dalamadığı uykusundan uyanarak ağaçtan indiği gibi parka çokta uzak olmayan yetimhaneye hızlı adımlarla gelmişti. Uyuyan güvenlik görevlisi kendisine kolaylık sağlarken, ikinci kattaki odasının camına, penceresinin karşısında olan ağaca çıkarak ulaştı.
Bedenini içeri çekerken sessiz olmaya özen gösterdi. Kimseyi uyandırmak ve suç üstü yakalanmak istemezdi. Sonunda odaya girdiğinde rahat bir nefes verdi. Camını kapatarak perdesini çekti. Üstündeki montunuda çıkartarak pijamalarını giydikten sonra, bozulmamış ve sıcacık olan yatağına girerek yorgunlukla gözlerini kapadı. Kahvaltı saatine muhtemelen daha vardı ve iyi bir uyku çekse fena olmazdı.
🍃
"Hoseok, hey, neden uyanmıyorsun?" Hoseok duyduğu cümleyle gözlerini zar zor araladı. Kendini çok bitkin ve yorgun hissediyordu, birazda sıcak.
Jimin kendisine cevap vermeyen Hoseokla kaşlarını çattı. Yemek saati gelmişti ve yemeyi çok seven Hoseok, hâlâ latağında yatıyordu. Üstelik kalkma gibi bir girişimide yoktu. Küçük ve tombul ellerini Hoseokun alnına koyduğunda hızla geri çeklidi. "Tanrım, Hoseok sen yanıyorsun!"
Hoseok, ağrıyan başı ve sızlayan boğazı yüzünden yüzünü buruşturdu. Birkaç kere yutkunduktan sonra ancak sesini çıkarabildi. "Bağırma başımda Jimin, başım ağırıyor."
"Üzgünüm üzgünüm, hadi kalkmayı dene, duş alman lazım." Jiminin söylediklerinde haklı olduğunu biliyordu, eğer dediğini yapmazsa durumunun daha da kötüleşeceğinide. Bu yüzden sesini çıkarmayarak yavaşça doğrulmaya çalıştı. Kemikleri sızlasada buna aldırış etmeden yataktan çıktı ve odanın içindeki banyoya ilerledi.
"Suyu biraz soğuk tut tamam mı? Senin için yemekhaneden papatya çayı getireceğim." Hoseok küçük mırıltılarla Jimini onayladığında Jiminde koşarak odadan çıktı.
Hoseok suyu açarken zor da olsa sıcaklık ayarını en aza indirdi. Küçükken annesi hep böyle yapardı. Gözlerini sıkıca kapayarak soğuk suyun altına girdi. Annesini düşünmemeliydi. 'O bile bu kadar kendisini düşünmüyordur Hoseok.' diye geçirdi içinden. Hoseoku düşünmediğini zaten biliyordu. Eğer düşünseydi bırakır mıydı yetimhaneye?
Jiminin kapıyı tıklatmasıyla suyu kapadı ve beline havlu dolayarak banyodan çıktı. Jimin onu görünce elindeki çayı komidinin üstüne bırakıp dışarı çıkmıştı. Hoseokta dolabından çıkardığı kalın eşofman takımını giyerek yatağına oturdu. Eline Jiminin getirdiği papatya çayını aldığında Jiminde Hoseokun giyinmiş olduğunu düşünerek içeri girmişti.
"Gece yine parka gittin değil mi?" Jimin karşısındaki yatağa oturduğunda gözlerini kaçırıp omuz silkti. O da kendisi gibi küçük yaşlarda yetimhaneye gelmişti. Tek fark ailesinin onu isteyerek bırakmamış olmasıydı. Bir trafik kazasında hayatlarını kaybettiklerini biliyordu sadece Hoseok.
"Neden her doğum gününde bunu yapıyorsun? Burda hep birlikte kutlayabiliriz?"
"Ne sanıyorsun, parkta mutlu bir şekilde doğum günümü kutladığımı falan mı?"
"Öyle yapmıyor musun?" Jimin bu soruyu gözlerini büyüterek sordu.
"Tabi ki öyle yapıyorum, hatta bir kaç kediyi de misafir ediyorum, birlikte mumları üfledikten sonra pastayı yapraklarla kesiyoruz." Diyerek göz devirdi Hoseok.
"Hey dalga geçmesene!"
"Sende saçma sapan sorular sorma o zaman, doğum günlerimi sevmiyorum bile."
"Ama geceleri parka kaçıp hasta bir şekilde geri dönüyorsun?!"
"Kendi çapımda birkaç eğlence işte." Papatya çayından son yudumuda alarak yatağına yattı tekrar. "Çay için sağ ol Jimin."
"Önemli deği, üstünüde çok örtme." Hoseok kafasını sallayarak üstündeki yorganı biraz açtı. Doğum günü cumartesi gününe denk geldiği için mutluydu. Aksi halde bu durumda okula gidemezdi. Ortalama bir öğrenci olsada derslerini fazla dinleyemiyordu, akşama yetimhaneye geldiğinde ise kendi masasında diğerlerinden birkaç saat fazla çalışıyordu. Bu durumdan memnun değildi lakin burdan ayrılmak istediği için biraz çaba gösteriyordu.
Jiminde kendisi gibiydi, bu yüzden bazen birlikte ders çalışır, arada dışarı çıkarlardı. Küçükken ona çok yardımcı olmuştu buraya alışmasında. Her ağladığında yanına gelir kendisiyle birlikte ağlardı. Bu yüzden Jimin onun için önemliydi. Buraya geldikten sonra tek güvendiği insandı Jimin.
Yorganını biraz daha açarak uyumaya çalıştı. Yarın okulu vardı ve erken kalkmalıydı.
***
Biraz etrafı tanıyalımm.
Yazım ve noktalama yanlışlarım varsa kusura bakmayın.
Ben Ovi.
Güzel günleriniz olsun.♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Boy ⚜ Sope
Fanfiction"İyi ki doğdun Hoseok... İyi ki doğdun Hoseok..." Genç çocuk yutkunduktan sonra, burnunu çekerek titreyen sesiyle kendi doğum günü şarkısını söylemeye devam etti. "İyi ki doğdun, İyi ki doğdun... Mutlu yıllar sana..." 21 Nisan salı 2020