Hoseok çalan alarmı ile gözlerini kırpıştırarak açtı ve elini uzatarak alarmı kapadı, fakat odadaki diğer dört kişinin daha alarmı çalınca yastığı kafasına bastırdı.
Hergün bu sese maruz kalmamak için onlardan erken kalkardı fakat bugün nasıl olmuşsa erken kalkamamıştı. Odada hâlâ tiz alarm sesleri yankılanırken yastığı iyice bastırdı kulaklarına. Sanki birisi beyninin içini iğneyle çiziyormuş gibi hissediyordu.
"Uyansanıza artık! Sağır olacağım burda!"
Kaç kere oda arkadaşlarına bir kişinin alarm kurması gerektiğini ve uyanınca diğerlerini uyandırması gerektiğini söylesede kimse onu dinlememiş ve her sabah bu gürültüyle uyanmalarına vesile olmuşlardı. Gerçi bu seslere uyanan sadece Hoseoktu, odadaki Jimin de dahil diğer üç kişi fosur fosur uyurdu her zaman.
Duvardan gelen vurma sesleriyle kafasını iyice yatağa gömdü. Birde yan odada olanlar uyanırdı bu sese. Ve alarmı kapatmaları için deli gibi duvara vururlardı.
Hoseok artan seslerden kafayı yiyecek duruma geldiğinde, kafasındaki yastığı fırlatarak ayaklandı. Sağ tarafında yatan Jiminin alarmından başlayarak diğer alarmlarıda kapattıktan sonra kendi yatağının başındaki komidinin üstünden su dolu bardağı aldı. Jiminin yatağına gelerek yüzüne yavaşça suyu dökmeye başladı.
Jimin yüzünde hissettiği ıslaklıkla biraz kıpırdandıktan sonra diliyle ne olduğunu anlamaya çalıştı. Su olduğunu farkettiğindeyse ağzını açarak havadan dökülen suyu yakalamaya çalıştı. Şuan tam uyanamadığından ne yaptığının farkında değildi. Bu görüntüye Hoseok güldükten sonra ciddileşerek bütün suyu bir anda Jiminin yüzüne boşalttı.
"Ne oluyor lan?!" Jimin irkilerek yataktan kalktığında Hoseokta dolabına ilerleyip formalarını çıkardı. "Okula gideceğiz kalk hazırlan."
Jimin yüzündeki suyu kollarına silerken göz devirdi. "Aralık ayındayız aptal, dondum!"
"Sende kalksaydın, sonra geç kalıyoruz." Hoseok söylendikten sonra lavaboya ilerledi. Diğerlerini Jimin uyandırırdı. Yüzünü yıkayıp formalarını giydikten sonra içeri geçerek, çantasını hazırlamaya başladı. Tahmin ettiği gibi diğerlerini Jimin uyandırmıştı ve şuan hepsi tuvalet sırası bekliyordu.
Çantasının fermuarını kapattıktan sonra komidininin ikinci çekmecesini açarak gri kapşonlu hırkasını ve Yoonginin paltosunu çıkararak çekmeceyi kapadı. Hırkasını giydikten sonra montunuda üzerine geçirerek çantasını tek omuzuna taktıktan sonra boştaki eline paltoyu aldı.
O sırada Jiminde hazır bir şekilde lavabodan çıkınca Hoseokun elindeki oldukça dikkat çeken siyah paltoya bakıp tek gözünü 'Ne iş?' dercesine kırptı.
Hoseok omuz silktikten sonra Jiminde tek kaşını kaldırarak ona bakmaya devam ederken montunu giydi ve Hoseok gibi çantasını tek omzuna taktıktan sonra odadan çıktılar.
Jimin yemekhaneye gitmek için merdivenlere yöneldiğinde yanında gelmeyen Hoseoka baktı.
"Gelsene, ne duruyorsun öyle?"
Hoseok elindeki siyah paltoyu havaya kaldırıp gösterdi. "Bunu Bay Kime vermem gerekiyor, gelirim birazdan."
"Tamam." Jimin kaşlarını kaldırıp söylendikten sonra merdivenlerden inmeye başladı. Hoseok başkasına ait olan eşyaları giymekten hiç hoşlanmazdı ve elinde bir palto tutuyordu. Bu Jiminin biraz garibine gittiğinden yemekhaneye geldiğinde ilk iş bunu sorgulayacaktı.
Hoseoksa sağa dönerek biraz ilerledi ve koridordun sonunda olan Bay Kimin odasının kapısını çaldı.
İçerden gelen "Gel." sesiyle kapıyı açıp girdiğinde Namjoon telefonla konuşuyordu, Hoseoku gördükten sonra mahçup gözleriyle kendisine bakarak eliyle 'bir dakika' işareti yaptı ve telefona geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Boy ⚜ Sope
Fanfiction"İyi ki doğdun Hoseok... İyi ki doğdun Hoseok..." Genç çocuk yutkunduktan sonra, burnunu çekerek titreyen sesiyle kendi doğum günü şarkısını söylemeye devam etti. "İyi ki doğdun, İyi ki doğdun... Mutlu yıllar sana..." 21 Nisan salı 2020