Yoongi derin bir nefes vererek ellerini şakaklarına koyup ovuşturdu. Önündeki projelere bugün kaçıncıya odaklanmaya çalışmıştı bilmiyordu. Şu an şirketteydi ve bir sürü okuyup imzalaması gereken belgeler vardı. Lakin işine odaklanamadığı için yaptığı stresten dolayı başı ağırmaya başlamıştı.
Gözü uzun kahverengi masasındaki telefonuna düştüğünde eline aldı. Amacı saate bakmak olsada gözü takvime kaydığında, yılbaşına bir gün kaldığını fark etti.
Aklına direkt Hoseokun gelmesiyle dudaklarını birbirine bastırdı. İçinde bu yılbaşını her zamanki yaptığının aksine, ailesiyle geçirmek yerine Hoseokla geçirmesini isteyen sese kulak verdi. Annesi ve babası yalnız başlarına bir yılbaşı geçirseler bir şey kaybetmezler diye düşünerek annesini aradı. İki üç çalıştan sonra, biraz ince ve zarif ses doldurdu kulaklarını.
"Yine ne isteyeceksin bakalım benim hayırsız oğlum?" Yoongi duyduğu cümleyle güldü. "Sadece bir şey istediğimde arıyormuşum gibi konuşuyorsun anne!"
"Öyle yaptığın içindir belkide bacaksız." Annesinin her seferinde yaptığı göndermeyle gözlerini devirdi.
"Neden sürekli boyuma çekiyorsun konuyu?"
"Çünkü ailemizde kısa olan tek sen varsın?" Dedikten sonra sorgulayan ses tonuyla devam etti annesi. "Basketbol bile oynadın zamanında, nasıl boyun uzamadı anlayabilmiş değilim Yoon?"
"İki üç gen verseydiniz böyle olmazdım. Her neyse bir şey diyecektim ben."
"Birde söylenince kızıyorsun. Doğru bilmişim işte zırtapoz!"
Annesinin kullandığı kelimeye sinirlenerek sesini yükseltti Yoongi. "Anne! Ayıp oluyor ama kaç yaşında adamım ya! İyi istemiyorum bir şey. Oysa ki bu yılbaşında babamla yalnız kalıp güzel vakit geçirmeyi istersin diye düşünmüştüm."
Cümlesini bitirdikten sonra annesinden şaşkınlık dolu bir bağırtı yükseldi. "Bak bak laflara bak. Babasıyla nasıl zaman geçirmek isteyeceğime beyimizde karar vermeye başlamış."
Yoongi gözlerini bayarak derin bir nefes verdi. "Anne, yorma be, nolur. Bak önümde dosyalar var, kafam karmakarışık..."
"Oy oy canım oğluşum beniiim, niye karışıkmış bakayım bebeğimin kafası, kim ne yapmış benim biriciğime?"
"Ya anne!" Diyerek gülmüştü Yoongi. "Böyle konuşma, hem konumuz bu değil, ne diyorsun şimdi sen onu söyle."
Yoongi, sorusundan sonra telefondan bir süre ses gelmeyince, kapanıp kapanmadığını anlamak için geri çekilip telefona baktı.
"Birisi mi var?" Telefondan ses gelince tekar kulağına koyarak kaşlarını çattı. "Ne dedin anne duyamadım."
"Biri mi var dedim Yoon! Yoksa sen bizi yılbaşında asla yalnız bırakmazdın. Ay güzel mii?! Nasıl, uzun boylu mu, senin boyunu geçmesin yakışmazsınız yoksa, hem adı ne, kaç yaşında? Yoongi anlatsana!" Annesinin bağırmasıyla telefonu biraz uzaklaştırdı kendinden.
"Ya anne nerden çıkardın birden böyle bir şeyi? Ayıp ya yakışıyor mu hiç, birde telefonda bağırıyorsun. Kapat hadi, yok kimse falanda kurma aklında sakın. Siz babamla vakit geçirin diye söylemiştim."
"İyi de oğluşum sen zaten kendi evinde kalıyorsun biz hep başbaşayız babanla? Ay Yoongiii kesin biri var değil mi?! Bacaksız seni niye anlatmıyorsun hiç anneye? Demek bir ziyaretin vakti geldi."
Yoongi duyduğu cümleyle gözlerini büyüttü. Annesini seviyordu fakat evine gelince sürekli eşyaların yerini değiştirip, kıyafetleri yüzünden azarlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Boy ⚜ Sope
Fanfic"İyi ki doğdun Hoseok... İyi ki doğdun Hoseok..." Genç çocuk yutkunduktan sonra, burnunu çekerek titreyen sesiyle kendi doğum günü şarkısını söylemeye devam etti. "İyi ki doğdun, İyi ki doğdun... Mutlu yıllar sana..." 21 Nisan salı 2020