Bölüm 14

1.5K 193 140
                                    

"Hoseok acele et."

Küçük beden annesinin kendisine seslenmesiyle "Geldim!" diyerek hırkasının düğmelerini iliklemeyi bırakarak küçük ayaklarına beyaz çorapları giymeye başladı. Annesi gezmeye gideceklerini söylediği için heyecandan eli ayağına dolanmıştı. Bu çok sık yaptıkları bir şey değildi ne yazık ki. Bu yüzden bugün annesinin sözünden çıkmamaya daha çok özen gösterecekti. Belli mi olurdu, annesi uslu durduğu için tekrar gezdirirdi Hoseoku?

Yamuk yumuk giydiği beyaz çoraplarıyla merdivenden koşarak inmeye başladı. Bir yandanda hırkasının düğmelerini kapatmaya çalıştığından son basamakta dengesini kaybederek yere düşmüştü. Dirsekleri ve dizleri acısada annesinin kızmasından ve gezmeye gitme fikrini değiştireceğinden korkarak küçük bir şekilde kıkırdadı. "İyiyim ki..." diyerek ayağa kalkıp etrafında bir tur döndü. "Bak bir şeyim yok."

Beklentiyle annesine baktığında annesinin kendisine bakmadığını gördü. Kapıya yaslanmış bir şekilde yere bakıyordu. Neyin onu bu duruma getirdiğini merak etti. Annesi normalde hep neşeli bir kadın olmuştu, şimdi neden mutsuzdu, gezmeye gidilirken mutsuz olunur muydu hiç?

Annesini mutlu etmek için koşarak bacağına sarıldı, kısa boyu ne yazık ki yetmiyordu boynuna sarılmaya, yüzünü annesinin bacağına sürterek ufak mırıltılar bıraktı etrafa. Ne zaman bu şekilde sesler çıkarsa, annesi dayanamaz ve gülmeye başlardı. Fakat işler hiç düşündüğü gibi olmamıştı bu sefer. Annesi kollarından tutarak uzaklaştırmıştı kendisini. Ayağındaki yamuk çorapları bile düzeltme gereği duymadan ayakkabılarını giydirmeye başlamıştı. Halbuki annesi çok dikkat ederdi böyle şeylere, öyleyse neden duygusuz bir robot gibi hareket ediyordu şu an?

Küçük tombul elleriyle, olduğu yaşın getirisinden dolayı hafif kırışıklıklar taşıyan yüzü avuçları arasına aldı. Annesi irkildiğinde ellerini biraz gevşetmişti. Onu korkutmuş muydu? Endişeli bir şekilde "Korktun mu?" diyerek sorduğu soruya donukça bir "Hayır." cevabı almıştı.

Dudaklarını büzerek kapıya ilerleyen annesine bakıp ayaklandı. Gözlerini ayakkabılarına düşürdüğünde, annesinin turuncu olanları giydirdiğini fark etti. Fakat bu ayakkabılar giydiği açık mavi şorta ve dinazor baskılı sarı tişörtüne hiç uymuyordu. Üstündeki hırkadan söz etmek dahi istemiyordu. Annesi peşinden gelmediğini fark etmiş olacak ki yanına çağırmıştı. "Hadi Hoseok çıkmamız lazım."

"Ben bu ayakkabıları giymek istemiyorum!" Diyerek mızmızlandı. Sonrada üstündeki tişörtü çekerek gösterdi. "Şunlara bak hiç güzel durmuyor. "

Annesi kıyafetlerin Hoseok için olan önemini bilmiyormuş gibi hiç umursamamıştı. "Şımarıklığın sırası değil, gidiyoruz." diyerek kolundan çekerek dışarı çıkartmıştı. Annesinin neden bu şekilde davrandığını bilmiyordu. Normalde olsa hak verir değiştirmesini bekledikten sonra sorunsuzca ayrılırlardı evden. Gözleri dolduğunda kolunu annesinin elinden kurtarıp göğüsünde birleştirdi. Annesinin davranışlarından dolayı düşen modu, her adım attığında gözüne çarpan turuncu ayakkabısıyla daha çok düşüyordu. Artık gezmeye gittikleri için içini kıpır kıpır eden o his gitmiş, yerine anlamlandıramadığı bir his gelmişti. Sanki kalbinin üstüne basıyorlarmış gibi hissediyordu. Ellerinden birisini yoklamak için sol tarafına götürdüğünde hissettiği kalp atışlarıyla rahatladı. Kalbinde bir sorun yoktu, peki neden böyle hissediyordu?

Evden çıktıklarından beri ne kadar süre geçmişti bilmiyordu fakat hâlâ yürüyorlardı. Daha fazla dayanamayarak "Yoruldum." diye mırıldanmıştı. Annesi az kaldığını söylesede daha fazla yürüyebileceğini sanmadığından kaldırıma çöktü.

My Boy ⚜ SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin