Kahin Gibi

35 13 2
                                    

Günaydın yada tünaydın yada iyi geceler. Dünya'nın herhangi bir yerinde hatta uzayda olsan bile unutma seni seven insanlar senin için savaşan insanlardır bu asla unutma. Kaos kraliçeniz; yani ben geldim! Hadi size biraz günlük rutinlerimden bahsetmek için güne başlayalım.

Kimi zaman mısır gevreği yerken kimi zaman ise haşlanmış yumurta sabahları kurtarıcımdır.

Yeni uyanmanın verdiği tokluk hissiyle suratımı buruşturarak babama baktım. Babam, işe gitmek için uyansa bile hala bilgisayar başından kalkmaması benim için cidden gıcık edici bir durumdu. hadi bunun kimin umurunda olduğunu tartışalım. Kimse mi? Tamam o zaman günümüze devam edelim.

Kahvaltımı ettikten sonra çantamı aldım ve servisim için durağıma yürüdüm. Beni sohbet ederek bekleyen üç kişiye gülümseyerek baktım. "Günaydın leydim," erkeklere baktım "ve centilmenler." Bugün de servisi geç geldiği için kötü eleştirmek için güzel bir gündü. Tabii ki aynısını yaptım ve servis gelene kadar eleştirmelerine izin verdim. Siyah altın rengi motiflerden oluşan hırkamın yakasını düzelttim ve servis aracına bindim.

Okulun bahçesine girdiğimde otomatik olarak gözlerim direkt camlara takıldı. Meraklı gözlerle birilerini bekleyen gözleri görmemle gözlerimi devirdim. Her sabah aynı bakış aynı şey. "Marjinal olun biraz." diye mırıldandım. Homurdandım desem daha iyi olur galiba.

"Bir şey mi dedin?" dedi servisteki bir kız. Başımı olumsuz bir anlamda salladım ve adımlarımı hızlandırarak okula girişimi gerçekleştirdim.

Sınıfıma girene kadar tanıdığım herkesle günaydın diyalogunu kurdum ve çantamı sırama fırlattım. Camın önünde durdum ve saçlarımı düzelttim. Son kez camdan dışarı baktım ve dışarıdaki demir kapının önünde zil çalana kadar beklemeye başladım. Genelde orada dururdum ve gelen geçenin bana günaydın demesini duyar ve karşılık verirdim. Ta ki Buse gelene kadar.

Zil çaldığında Buse ile tören alanına geçtik. Müdür her zaman ki uyarılarını gerçekleştirmek ile meşgulken ben de Buse'ye ekstra hiçbir şey olmadığını söylemekle meşguldüm. Müdür, konuşmasını bitirdikten sonra içeri girmemize izin verebildi.

Nöbetçi öğretmenlere baktığım zaman Ahmet hocayı görmekle haince gülümsedim ve Buse'nin kulağına fısıldadım, "iyi izle şimdi tırnaklarıma bakmaya çalışacak." ellerimi cebime soktum önüme bakarak yürümeye başladım. Öğretmen, "Göster bakayım ellerini." dediğinde Buse'ye göz kırptım ve ses tonumu hafifçe yükselterek hışımla ellerimi cebimden çıkartıp öğretmene gösterdim. "Buyurun hocam!" gözleri ilk tırnaklarıma ardından ise yüzüme kaydı. Muzipçe gülümsediğimi görünce işaret parmağını bana sallar gibi oldu ağzını açtı fakat tek kelime edemeden kapattı. O sırada bizi izleyen Buse kıkırdamamak için kendini zor tutuyordu. Öğretmenin bir şey diyemeceğini anladım ve daha çok beklememek adına arkamda devam eden sıraya karıştım. Okula girdiğimizde Buse güzel sesiyle gür bir kahkaha attı. Onun gülmesine tebessüm ederken karşı taraftan gelen kişiyi görmemle yüzümdeki tebessüm soldu.

Bu sefer Buse kulağıma fısıldadı. "Bakalım bu sefer hangi kitaptan alıntı yapacak."

Karşımda durdu ve gülümsemeye başladı. "Yine aklıma geliyorsun gördün mü bak gidecek hiçbir yerin yok." gözlerimi devirdim. Ciddi miydi bu çocuk?

"Özdemir Asaf senin için fazla iyi değil mi?" diyerek güldü Buse. Tam tamına bir haftadır bunu çekiyordum ve nazikçe reddetmek bir yere kadardı.

"Kitaplardan bu kadar alıntı yaptığına göre kendi cümleni kuramayacak kadar aptal olmalısın ama kitap okuyup bu cümleleri aklında tutacak kadar da zeki olmalısın. Tabii bu davranışlarına bakarsak büyük ihtimal şov yapmak için aklında tutuyorsun, kitaplara saygın olsun biraz." Buse'ye baktım. "Ama yine de, çoğunlukla aptal."

Duyduğu şeylerden sonra kızarmaya başlarken Buse'ye yine göz ucuyla baktım o da kızarmıştı ama tek fark o kendini gülmemek için sıkıyordu her zamanki gibi. "Hadi ama Bora daha iyi olabilirsin." tam gitmek için bir adım ileri atmıştım ki omuzlarımdan tutup önüme geçti.

sinirle onu itekledim "tuvaletten çıkarken bile yıkamaya tenezzül etmediğin pis ellerini üzerimden çek yoksa seni görüp göremeyeceğini dahi bilmediğin en büyük utanç verici anını yaşatırım." Buse kırkırdamayı bırakıp kolumu tuttu adını dahi bilmediğim çocuğa bakıp "biz artık gidelim." dedi ve sınıfa geçtik

"Çabuk bana mendil ver." meraklı gözlerle çantasından lavanta kokulu ıslak mendilini verir vermez adını bilmediğim çocuğun omuzumda dokunduğu her yeri sildim.

"Abartıyor musun biraz?"

"Haklısın," tebessüm etti. "Çok hafif kaldı değil mi? Yanında kezzap var mıdır?" bunu duyar duymaz gözlerini devirdi ve oflamaya başladı. Bu sefer gülen taraf ben oldum. "Ee, bugün ne yapıyoruz? Ay pardon, neler demek istedim."

"Sonra karar veririz." deyip sıranın masasına oturdu. Gözlerinin içine baktım. "Lütfen adını bilmediğim çocuğu düşünmeyi keser misin? düşünmeye devam edersen ondan hoşlanmaya başladığını düþüneceğim ve bu iğrenç." gözlerini kırpıştırarak bana baktı. Bunu tahmin edeceğimi bilememişti. "Bu arada, adı ne?"

Oturduğu masada pozisyonunu değiştirdi. "Bilmiyorum adını ve ondan da hoşlanmıyorum ama merak ediyorum neden ondan bu kadar iğreniyorsun? Şu son bir haftadır sana farklı şairlerden ya da yazarlardan alıntı yaparak yanına gelip duruyor. Bence bu çok güzel bir şey"

"Pisliğin teki inan bana."

"Kanıtla." derin bir nefes aldım ve of çektim.

"Pekala ama bunu kanıtlamamın nedeni sırf gıcık ol ve sözümün üstüne boş söz söyleme dinle." gözlerini devirdi, yine ve yine.

"Çocuk bir defa retroseksüel bir salak."

"Retroseksüel?"

"Bakımsız ve lüzumsuz." anladığına dair bir takım mırıltılar çıkardı.

"Devam edecek olursak onun retroseksüel olduğunu nasıl anladım?

Ağzının kenarında sabah her ne yediyse o bulaşmış yani dişlerini temizlemeye tenezzül bile etmemiş.

Ellerine baktığın zaman da tırnaklarının içinin hafif kirli olduğunu görebilirsin. Normal bir tırnak sert ve beyazdır ama o, o kadar dengesiz besleniyorki tırnakları çok şeffaf ve bu kırılgan olduğunu gösterir.

Aynı zamanda arkadaş grubuyla konuşurken hiç gördün mü onu? Ben her geçtiğimde bana bakıyorlar. Bu iki ihtimal demektir; ya bana bakıyorlar yada o çocuk için bakıyorlar. Olasılıklara bakılacak olursa o çocuk için bakıyorlar ama emin olmak için biraz daha dikkat ettim ve o çocukta yanlarında olduğunda her beni gördüklerinde ona bulaşıyorlar tipik kankalık sorunudur bu. Arkadaşlarının tepkisini bakarsak haberleri var ve büyük ihtimal hakkımda iddiaya girmişler çünkü retroseksüel birinin aşkla pek fazla işi olmaz olsa bile her gün alıntı yapmak için dibimde durmaz." söylediklerimden sonra şaşırmasını beklediğim Buse tebessüm etti.

"Fark etmişsin, güzel." tuhaf bir şekilde yüzüne baktım. Kendi yüzümü hayal bile edemiyordum şu an.

"Nası-" sözümü kesip konuşmaya başladı ki sözümün kesilmesinden hep nefret etmiştim.

"Hadi ama Melisa sence bunu anlamayacak kadar salak mıyım?" Buse her zaman zeki bir kız olmuştur ama yine de beni geçebileceğini hiçbir zaman düşünmedim.

"Sen benim bir alt modelimsin, Melisa."

İntikamın Nazik HediyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin