Bir şeyi oluşturmak için muhakkak ki yaşamak gerektiğini düşünüyorsan hayaller dünyasına sen de hoş geldin.
..............ZAHİDE MELİSA KARCI"Peki ya sen Melisa? Hoşlandığın birisi var mı?" Bora'ya gözlerimi devirdim.
"Sence var gibi mi gözüküyor? Bu tür duygular için gereğinden fazla ötedeyim."
"Ne yani tüm duygular sence kötü müdür?" Zehra bunu söylerken eski sevecenliğini içinde göremedim.
"Kelimelerime dikkat edersen dediğimi anlayacaksın Zehra." dedim sahte gülümsemeyle.
"Bu tür duygular dedi Zehra, tüm duygular değil. Aynı zamanda dikkatini çekmek isterim ki o tür duygulara bile kötü demedi." Oğuz tüm bunları söylerken ne kadar dikkatli olduğunu bir kez daha anladım. Pekala Oğuz, belki de sandığımdan daha iyi bir seçim yapmış olabilirim seni seçerek.
"Kusuruma bakmayın." dedi Zehra çekinerek. Tek kaşımı kaldırarak gözlerimi rahatsız edici derecede uzun süre ona baktım. Kusura bakma, Zehra. Eğer kurduğum bulmacanın içine girersen çıkışın hiçte tatlı olmayacaktır.
Zehra bakışlarımdan rahatsız olduğu için etrafa kısa bir bakış atıp üstünü başını 'düzeltmek' için kıyafetlerini biraz çekiştirdi. Bu bakışım sayesinde bu çekingen tavşanın bir daha zıplayacağını zannetmiyorum.
Bu kitabı bana veren kişiyi bulmalıydım ve bunu neden bana verdiğini, bununla ne yapmam gerektiğini ve beni nasıl bulduklarını anlatacaklarmıydı?
Birisi elini suratıma yaklaştırıp şıklattığında irkilip korkudan geriye yaslandım.
"Helloo? Dünya'dan Melisa'ya. Sesim geliyor mu?" deyip kısa bir kahkaha attı Damla. Ah seni küçük fare!
"Sence de bu şakanın modası geçmedi mi? Hatta eskilere dönmek adına bir kez daha popüler olup konusu kapanmıştı bu ve fark ediyorum ki bazıları mağara devrinden başlamış." deyip kıkırdadığımda Oğuz da kıkırdadı. Bunu gören ve duyan Damla üzülsede hemen kendini toparladı.
"Sakin ol, hep saldırı modundasın." sana mı soracağım küçük fare demek istesem bile derin bir nefes aldım.
"Saldırı modunda değilim, siz çok.." duraksadım çünkü oraya uygun bir kelime bulamadım. Rahat mı desem? Yoksa yılışık mı? Ya da umursamaz. Of! Cidden bu kadar kelimeyi bulan kişi kim?
"Hazırcevap değilsiniz." deyip akciğerimde ki tüm havayı boşalttım.
Cidden, o kadar kelime içinden bu kelimeyi mi seçtim? Kendi kendime laf atarken Damla'nın sözleri dikkatimi bozdu."Ben bu duruma böyle demem ama neyse." gözlerimi devirerek cevap verdim. Konunun daha fazla uzaması birimizi üzebilirdi.
Birkaç kelimelik sohbetimizden sonra eve gitmeye karar vererek ayağa kalktım. "Sohbetinize gerçekten doyum olmuyor fakat gitmem lazım, ailem beni bekler." deyip arkamı döndüm.
"Seni bırakayım istersen." diyen sese döndüm.
"Çok naziksin Bora ama ben böyle iyiyim." tekrardan arkamı döndüm ve adımlarımı hızlandırarak hiç kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden kaçmış oldum.
Kulaklığımı taktım ve hafif kararmaya başlamış havanın tadını çıkarmak için eve doğru yavaş adımlar atmaya başladım.
Nemli hava gitmiş onun yerine soğuk havaya yakın bir rüzgar gelmişti. Neredeyse yaz tatiline girmemiz dışında bir sorun yok tabii. Bu kış beni yalnız bırakmamıştı, gülümsedim.
"Melisa!" kulaklıklarımla yüksek sesle dinlediğim için bu sesi megafonla bağırsalar anca duyardım. Etrafıma baktım ama kimse yoktu ardından kulaklıktaki müziğinde kesildiğini yeni fark ederek telefonumun ekranına baktım.
"Alo?" müzik sözde devam ediyordu ve arayan da yoktu fakat müzik durmuştu. Telefon hatasıdır dedim ve seslenmeye devam ettim.
"Alo!"
"Yardım etmen gerek." tüylerim bu sesi duymamla diken diken oldu, gözlerim yaşardı.
"Kimsiniz?" etrafıma bakmaya devam ettim ama can kulağı ile kulaklığımdan o sese ait kişiden bir ses, bir mırıltı gelmesini bekliyordum o sırada tekrar yavaşça yürümeye başladım.
"Kitabının ve kolyenin sahibi." yavaş adımlarım durdu.
"Beni nereden buldun? Sen neredesin? Neden ben?" sorularımı art arda sıralarken karşıdan sinirli homurdanma seslerini işitince birden sustum.
"Seni bir süredir izliyorum, kontrol için. Sen; uygun kişisin." derin bir nefes almaya çalıştı kesik kesik. "Lütfen çok soru sorarak beni sıkma."
"Hangi bakımdan uygun?" diyerek yeni bir soru yönelttim.
"Belki de değilsin." derin bir nefes verdi, panikledim.
"Hayır dur, dur!" bu tür durumlara alışık olmasam da hoşuma gitmişti işte. Bu yola devam edecektim.
"Son bir sorum var, beni neden aradın?"
"Kitap yanında mı?" sorumu es geçti, irdelemedim.
"Ne kitabı?" dedim merakla ama saniyesinde çantamın içinde bulduğum kitaptan bahsettiğimi anladım. "Hayır, evde."
"Kolye?" diye bir soru yöneltti.
Birilerinin soru sorma deyip soru sorması çok ironik değil mi?
"Boynumda." deyip kolye ile oynamaya başladım.
"Güzel, şimdi çabuk eve git vardığında seni arayacağım." telefonu suratıma kapattı.
"Sana da hoşça kal." gözlerimi devirdim, bugün çok mu göz devirdim ne? Telefonumu cebime attım ve adımlarımı hızlandırdım.
Eve birkaç adım kaldığında telefonumu cebimden aramak için çıkarttım ve eve girdim. Anneme selam verip direkt odama geçtim.
Kapımı kapatır kapatmaz telefonum çaldı. Buna sihir demeli miyim? Telefonu açtım.
"Alo?"
"Çabuk kitabı al." emir kipi ile konuşması sinirimi bozsa bile yine de bana denileni yapmaya karar verip kitabı aldım.
"Bir saniye... Evet! Tamam, aldım."
"Derin bir nefes al," burnumdan geçen tüm oksijen akciğerime girip çıktıktan sonra bu nefes seslerimi duyan kişi konuşmasına devam etti. "Bir elinle o kolyeyi iyice kavra," kitabı koltuk altıma sıkıştırıp kolyeyi iyice kavradım. "Ve şunları söyle: emmène-moi où je veux."
"Emmene mou ye vü?"
"Hayır, hayır! emmène-moi où je veux." sinirlendim ve sinirlenince en sevdiğim özelliğim ortaya çıkıyor: iğneleyici konuşma.
"Cidden ikinci kez deyince kusursuz söyleyebilirim ve hatta Fransızcayı sökebilirim. Fransızca yerine Türkçe söylesem ya."
"Eğer sen söylersen Türkçe,
Ne anlamı kalır sizce?" sabrımın dibini sıyırıyordum."Bırak kafiyeyi ve şimdi tekrar söyle." dedim burnumdan soluyarak.
"emmène-moi où je veux"
"emmène-moi où je veux" etrafımda seri şekillerde dönen mor ve mavi renklerine sahip iki tane peri çıktı ve etrafımda dönerek adeta hortum yaparak onun yanına götürdü.
"Sonunda!" diye isyan ederken insan zannettiğim şeyin olmaması küçük dilimi yutmama neden olmuştu.
"Seni buraya benim gücüm getirdi, seni buldu ve benden seni izlememi istedi. Sende bir şey hissediyorum. Bir arzu... İçinde bilmediğin çok büyük ve güzel bir enerji var. Sizin dünyanızda güçlü olan ve patlayan bir şey vardı, neydi?"
"Yanar dağ."
"Onun gibi patlayacaksın! Sonun alevler içinde olacak. Bu kitap sana intikam almanda yardım edecek. Bunu, intikamın nazik hediyesi olarak kabul et.
Not: Kitabın heyecanından vote atmayı unutmayın. 👀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Nazik Hediyesi
FantasiaBir kızın yazmak istedikleri? Aklına gelenleri? Kız o kadar çok ve hızlı düşünüyordu ki ya yazmaya zaman bulamıyordu ya da cümleyi kurmak için yeterince hızlı değildi. Cümleleri alışılmadık, cümleleri düşündürücü. Peki siz bu hikayeye başladığınızd...