Bana alaycı gözle baktı " 'Belirlenen kişi kendinden bihaber olarak kolyeyi takacak ve gücünün olduğunu anladığında büyük fedakarlıklar yapıp herkes adına karar vermek zorunda kalacak.' Bu cümle tanıdık geldi mi?" Bu, kitaptaki sözlerdi.
Yakasına yapıştım "fedakarlıklar mı? Güç mü? Peki bundan benim haberim var mı?" sonuna doğru sesim yükseldi.
Elleri yeşil yeşil parlamaya başladı dokunmadan ellerimi yakasından çekti. Pekala Melisa, azıcık akıllıysan seni büyüsü ile ters düz edebileceğini bilirsin bunun için ellerine hakim ol.
"Şimdi, gücünü anlamamız gerekiyor. Güçler; gökkuşağındaki renkler gibidir kırmızı en güçsüzü iken mor en güçlüyü temsil eder." duraksadı "gri hariç."
Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. "Gri?"
"En nadirleri. Seviye arttırkça nadirlik artar."
"Gökkuşağı dedin."
"Gökkuşağı 'gibi' dedim." afalladım, genelde bu tür hata düzeltmelerini ben yaparım. Daha bugün yaptım!
"Pardon." diye mırıldandım.
"Her neyse," diyerek boşverdi ve kitabı elimden alarak bir sayfayı açtı.
"Şunları söyle 'Bu güne kadar güçlerimi büyüttün, şimdi ise güç verme vakti." dediklerini ikiletmeden yapmaya başladım.
"Bu güne kadar güçlerimi büyüttün, şimdi ise güç verme vakti." ellerimden mor bir ışık saçtığında karşımdaki kişinin tuhaf bir ifadesi vardı.
"Bu nasıl olur? Senden o kadar güçlü bir enerji geliyor ki gri olduğuna eminim." başını hızlıca aşağı yukarı sallayıp olduğu yerde volta atmaya başladı. "Gücüm; özellikle güç üzerine olmasına rağmen ya-nı-la-mam!" ses tonu sonlara doğru yükseldi, aklına gelen şey ile omuzlarımdan sıkıca tutup kendisine çekti.
"Güçlerini benden saklamıyorsun değil mi?" delirmiş gibi bakıyordu. Gözünün birisini kısıp diğerini kocaman açarken gözlerini gözüme yaklaştırdı. "Cevap ver!"
Ellerimle omuzlarımı tutan elleri tuttum ve sertçe ittim. "Büyü yapmayı bile bilmezken nasıl saklayabilirim? Biraz anlatsana." dememle arkamdan kanatlarımın fırlaması bir oldu. İçimden kanatlarıma küfrederken kanatlarım tüm görkemiyle ortadaydı.
"Büyü yapmayı mı bilmiyorsun? Bu büyüyü daha ben yapamıyorum." gözlerini kısarak bana bakmaya başladı, omuzlarımı silktim.
"Senden daha güçlüyüm diyedir ve bu kanatları bilerek yapmadım yok etmeme yardım et, lütfen!" kafasını olumsuz anlamda sağa ve sola salladı.
"Bunu yapmadan önce düşünecektin." afalladım.
"Ne? Neden?" sorularımı umursamadı ve büyü kitabıyla birkaç sayfayı karıştırıp bana geri verdi.
"Git." benimle dalga mı geçiyordu? Hatırlatırsa beni buraya getiren onun bana söylediği büyülü sözlerdi.
"Nasıl?" bunu demem ile anlayamadığım birkaç sözü hızlıca söyledi ve beni evime geri gönderdi.
Hızlıca üzerimi değiştirdim ve kitabı masanın üzerine atarak büyülere bakmaya başladım.
Çiçek açma büyüsü,
Bizim telekinezi dediğimiz hareket büyüsü,
Işıltı büyüsü,
İletişim büyüsü...
Bu kadar fazla büyüyü nasıl öğrenecektim ben? En basitinden başlayarak çiçek açma büyüsüne karar verdim.
Bir saniye... Madem ben en güçlü büyücüler arasında ikinci sıraya giriyorum o halde daha güçlü büyüler denemeliyim!
Bu düşünceme karşı suratımı buruşturdum. Güçlü olmam yapabileceğim anlamına gelmezdi. Büyük büyüler bu bilgisiz halime büyük belalar açabilirdi. Şimdilik çiçek büyüsünde kalmaya karar verdim.
Odamın camından aşağı baktım, karşı komşumun bahçesini görmemle gülümsedim ve büyülü sözleri söylemeden önce etrafıma baktım. Beni görebilecek ne kamera vardı ne de bir insan.
Aklımda lavantayı tutup zihnimde canlandırdım ve "Efflorescence" diyerek komşumun bahçesine hedef aldım. Ellerimden çıkan mor ışıklar gece sayesinde yutuldu, yok oldu.
Toprağa baktım, ilk başta hiçbir şey olmadığını düşünsemde saniyeler içerisinde topraktan büyüyen yeşil sapı yeni görmeye başladım. Mor mor yapraklarını açmaya başlayınca başardığımı anladım ve "evet!" diye sessiz bir çığlık attım.
Arkamı dönmemle pencerenin pervazına tutunmam bir oldu. O burada ne yapıyordu?
"Keşke bir haber verseydin zahmet oldu!" diyerek kızmaya başladım.
Omuzlarını silkti ve yanıma gelip yaptığım çiçeğe baktım. "Lavanta mı?" her ne kadar az önce kurduğu cümle soru cümlesi olsa da ses tonunda hiçbir ifade bulamıyordum. Şaşkınlık, gurur, hayal kırıklığı... Hiçbiri yok. Acaba lavanta yapmamı beğendi mi yoksa beğenmedi mi?
"Melisa!" diye seslendi annemin sesini duymamla fısıldadım,
"Hadi, kaybol." kendisi hızlıca ortadan yok olurken vakit kaybetmeden anneme yanıt verdim. "Efendim?"
"Buraya gel." meraklı adımlarla odaya, yanına ilerledim ve tam önünde durdum.
"Efendim?" şüpeci bir bakışla beni süzdü.
"Kiminle konuşuyordun sen?"
"Dizi izliyordum ve küçük bir bölümüne sinirlenip kapattım telefonu." gözlerine baktığımızda ikna olmuş gibiydi ama kaşları hala bir yay gibi gergindi. "Eğer sen de benimle beraber izleseydin o kızı kesinlikle öldürmek isterdin. Ben bu kadar gıcık edici bir tip göremedim hayatımda henüz." bakışları yumuşadığında kandırdığımı anlamıştım. Hiçbir şey demedi ve odama gittim, öylece.
Tekrar gelmesiyle kaşlarımı çattım bu hep böyle mi yapacaktı? "Sen hep böyle gidip gelecek misin?" sırıttı,
"Hiç gitmedim ki." görünmez olmuştu...
"Hepsini mi duydun?" başını hafifçe aşağı indirdi ve geri kaldırdı.
"Hepsini." deyip yanıma adımlamaya başladı, kulağıma eğildi. "Fark ettin mi?" dedi, kıkırdadı. "Olayı kimseye anlatmadın, annene bile." Sesi sonlara doğru kısıldı. "Gücü seviyorsun, bunu istiyorsun. Söylemenin yasak olup olmadığını söylemedim ve sakladın." geri adım attı ve titredi. "Buradan bile hissediyorum"
"Sen ise böyle bir kitap sahibi olmak ve bu kadar bilmiş olmak için çok gençsin."
"Öyleyim fakat senin gibi acemi ve salak olmadığım için bir sorun görmüyorum." omuzlarımdan tutmadan gücüyle hafifçe itti. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken sinirle hızlıca yanına yaklaşıp suratına tokadı geçirdim.
Bunu yapmama sinirlenmiş olacak ki saçlarını geriye attı ve dişlerini birbirine bastırarak konuşmaya başladı.
"Hadi bir daha yap." Hala kapalı olan dişlerinin arasından nefes aldı. "Yap ki seni akik taşına dönüştüreyim." iyi ki kendime hakim olmalıydım yoksa ne yapardım bilmiyorum.
"Bunu isteyen sendin." bunu dememle ellerindeki yeşil ışık belirdi.
"Seni öldüreceğim. Bunu da isteyen sendin." Korkudan birkaç adım geri atmamla kendime sövmeye başladım. Cidden, neyim vardı benim? Kendime hakim olmam konusunda kaç defa daha uyaracaktım kendimi? Yeşil ışık saçan elleri ile bana adımlamaya başladığında geri adımlamaya başladım. O her adımıyla bana yaklaşırken ben her adımla aramıza mesafe koyuyordum. Ta ki sırtım duvara dayanana kadar.Gülümsemek istedim. Sürekli dizilerde, filmlerde ve hatta kitaplarda denk geldiğim olayı yaşıyordum fakat gülümseyemedim çünkü önümdeki şahıs filmlerde/dizilerde oynayan kişiye kıyasla çok daha güçlüydü. Beni, sırf onu sinirlendirdiğim için öldürecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikamın Nazik Hediyesi
FantasíaBir kızın yazmak istedikleri? Aklına gelenleri? Kız o kadar çok ve hızlı düşünüyordu ki ya yazmaya zaman bulamıyordu ya da cümleyi kurmak için yeterince hızlı değildi. Cümleleri alışılmadık, cümleleri düşündürücü. Peki siz bu hikayeye başladığınızd...