Düzenbaz Yandaş

23 11 0
                                    

Bir karga sürüsü gördüm, ölüm habercisiydi. Belki de ona karşı olan hislerim ölecekti.

.....................ZAHİDE MELİSA KARCI

"Bu ne cürret!" sinirli bir şekilde nefes alıp verirken düşünüyordum biz neden birden bire kavgaya başladık ki? Asıl soru kavga ediyor muyduk? Ortada hiçbir sebep yokken hemde.

"Senin gibi birisinin yanında rol yapmak zor olmadı."

"Ama neden? Bunu neden yapasın?" kafamda onlarca soru dönerken sadece bunu sorabildim.

"Hakkında söylentiler duydum... Benden iyi olduğunu söyleyenleri duydum... Fakat şunu bilmiyorlardı; ben, herkesten daha iyiyim." gözleri, sesi gibi hafif kısıktı. Sesindeki tonlamaya babakılırsa kelimelere vurgu yaparak etkileyici bir şekilde beni kıskandırmaya çalışıyordu.

Bu yaptıklarına gülümsemekle yetindim. Tam bir aptaldı çünkü yanındaki hazineden faydalanmak yerine çöpe atmakla eş değerdi.

Benim hakkımda ona ait kirli düşünceler üzerine yağmur gibi yağsa da o zaten sırılsıklamdı...

Ben, günlerce yakın davranışıma(!) kanmıştım. Belki de o kadar akıllı değilimdir.

Zaten herkesin derdi değil miydi yanındaki yılanlardan habersiz olmak?

Ben de herkes olmuş muydum sonunda?

"İnan bana Buse, okuldaki herkesten daha zeki olabilirsin ama herkesten bir üstün yanın daha var." iltifat gibi kulağa güzel gelen cümlemi söyleyiverdim.

Hafifçe tebessüm etti ve saçlarını havalıymış gibi savurdu. "Neymiş o?" Havasının hepsi boş olduğundan habersizdi galiba.

"Herkesten daha salak oluşundur." bunu söylememle yüzü asıldı ama umurumda olmadan cümleme devam ettim. "Benim gibi birini yanına tutmak varken karşına almak mı?" sesli bir kahkaha attım. "Ah benim güzel kızım, neye bulaştığının farkında değildin. Seni affetmek için çok geç değil."

"Ne o, Melisa? Beni bu boş sözlerle kandırıp kendine çekerek beni güçsüz mü kılacaksın? Ben o dünkü çocuk değilim, kendine gel." Bir şey dememe izin vermeden hızlıca yanımdan uzaklaştı ve sarışın bir kızın yanına oturdu.

"Manolya'm... Bu senin şıkkın. Ama unutma, iki yanlışın var ve eğer bu da yanlışsa benim gibi bir doğruna elveda demek zorunda kalacaksın." kendi kendime fısıldadığım cümleler gülümsememe neden olmuştu. Ben de sırama oturdum ve gerekli olan şeyleri önüme dizerek hazırlandım.

Yanıma yaklaşan çocuğu görünce ona bakmaya başladım.  Bu çocuğun adı neydi? Oğuzdu sanırım. Bakışlarımdan tırsmış olacak ki kekeleyerek cümlesine başladı.

"Ş-şey Buse benim yerimde oturacakmışta." bıkkınlıkla kenara kaydım ve eşyalarımı kendi tarafıma çekerek tekrar dizdim...

Öğretmen derse başlayalı on dakika olmuştu ama benim kafam şimdiden kazan gibiydi. Anlattığı konuyu hiçbir zaman anlayamamıştım.

Tavana baktım, öğretmende mi sorun vardı yoksa bende mi?

Kafamı sağa çevirmemle yanımda oturan Oğuz ile karşılaştım. Pür dikkat dersi dinliyor, notlarını tutuyor, soruları bir makineymişcesine çözüyordu.

Hafifçe ona doğru eğildim, "pişt!" kafasını hafifçe bana çevirmişti ama hala gözleri defterde soru çözmekle meşguldü. "Benimle konuşurken bana bak." dedim. Zaten kafam dolu birde nezaketle uğraşamazdım.

Bakışlarını bana çevirdi. "Bana bu konuyu anlatsana."

Kafasını yukarı aşağı salladı. "Ama şimdi değil, dersteyiz zaten." deyip kafasını tekrardan deftere gömdü.

İntikamın Nazik HediyesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin