10 yıl önce
"Sevgilim?" Lisa gülümseyip ona seslenen Jungkook'a döndü.
"Bebeğim, bu gün yemeğe gidiyoruz değil mi?" Jimin'in Chaeyoung'un omzuna kolunu atarken ki konuşması duyuldu sonra. "TAEHYUNG!" Ve Jennie.
"Efendim prenses?"
Jisoo sinirle önüne döndü. Arkadaşlarının sevgili olması kadar korkunç bir şey yoktu.
"Nereye soo?" Lisa'nın sorusuna gülümsedi Jisoo. "Kitaplarımı bırakacağım. Hem, sınavlar yaklaşıyor. Kütüphaneye giderim."
Kafasını salladı Lisa. Yürümeye başladı.
Kitaplarını dolabına koyup üniversitenin koridorunda yürümeye devam etti.
Hukuk bölümü son sınıf öğrencisiydi ve hayatındaki planların çocuğunu yerine getirmişti. Mezun olunca nerde çalışacağı belliydi, ailesinde hukuk okumuş halasının bürosunda çalışacaktı.
Her şeyi planlı ve programlı olan Jisoo'nun tek sorunu şuydu; Yalnızdı.
Arkadaşlarıyla buluşmayı bir kaç yıl önce bırakmıştı. Onlar sevgili olduğundan beri beyaz duvarın ortasındaki sıvanmamış tuğla gibi bulunmayı pek sevmiyordu.
Biri sertçe ona çarptığında sarsıntının etkisiyle sinirle önüne döndü. "Dikkatli olsana be!"
Çocuk değneğini tutup korkuyla duraksadı. "Sonunda!" Dedi çocuk gülümserken. Eliyle dolapları bulup oraya yaslandı.
Kaşlarını çattı Jisoo.
Göremiyor muydu?
"İki saattir birine çarpmak için uğraşıyorum. Lanet olası fakülte çok büyük." Derin bir enfes verdi.
Gözlerini kırpıştırdı Jisoo.
"Anlamadım?"
Güldü genç adam. "Bir şey rica etsem yapar mısın? Merak etme, gerçekten görme engelim var. Siyah gözlük takıp, kör taklidi yaparken kızların memelerine bakanlardan değilim." Güldü Jisoo istemsizce.
"Beni, A12. salona bırakır mısın?" Jisoo çocuğu süzdü biraz. Geniş omuzları ve gözlük olmasına rağmen görünen güzel bir yüzü vardı.
Gerçekten görme engeli olduğuna inanmak biraz uzun sürmüştü.
"Hadi ama, yapmayacak mısın? Tamam anlıyorum, kızlar bu yakışıklı yüzümü görünce bana inanmıyorlar." Derin bir nefes verdi. "İyi, en yakın insanın üstüne fırlat beni. Ondan yardım isterim."
"Hey, tamam." Dedi Jisoo. "Götürürüm." Oğlan gülümsedi. "Bir an hayır diyeceksin sandım." Seokjin elini cebine koyup kolunu kıza doğrulttu. Koluma gir dercesine uzattığı koluna baktı Jisoo. Onu yönlendirebilmesi için koluna girmesi gerektiğini biliyordu. Hem, kötü bir amacı olduğunu da düşünmüyordu.
Kız koluna girince yürümeye başladı.
Bunu çok kişiyle yapmışsa benziyordu. Belli ki çoğu kişiden yardım almaktan çekinmiyordu.
"Bir kere bir adama denk geldim. Beni memeci sandı. Dayak yemekten son anda kurtuldum. İnanma da inanmıyor, hep bu memeciler yüzünden."
Jisoo bir şey söylemeden devam etti yönlendirmeye. "Sonra bir tane çocuk vardı, çok tatlıydı velet. Beni yokuştan aşağı indirdi sağolsun. Dondurma aldım ben de ona. Çocuklar çok harikalar."
"Merdivenden iniyoruz." Oğlan gülümsedi. "En sevdiğim."
Yavaşça ve tutuna merdivenden inen genç adama döndü Jisoo. Çok mutlu görünüyordu.
"Çok konuşmuyorsun sanırım." Dedi merdiveninin sonuna gelirken. "Sen çok konuşuyorsun ama."
"Eh, çok söylerler. Bir yerden gidip bir yerden geliyor." Dedi gözlerini kastederken. Görememesi hakkında bu kadar rahat bir şekilde konuşması Jisoo'yu tekrar tekrar şaşırtıyordu.
"Arkadaşın yok senin." Dedi Seokjin yavaş bir tonla. Kaşlarını çattı Jisoo. "Kesin çok yalnızsın."
"Süper güç mü?" Diye mırıldandı Jisoo. "Bildim mi?" Gülümsedi Jisoo. "Sayılır."
"Bu işte ilerlemeye başladım." Dedi keyifle. "Onunla ilgili bir hikayem de var."
"Geldik." Jisoo çocuğu kapıya çevirirken, "İçeri girebilirsin değil mi?" Diye sordu.
"Elbette." Dedi gülümserken. "Bu iyiliğini unutmayacağım."
"Dersin başlayacak şimdi." Dedi Jisoo. Seokjin değneğini yere indirdi.
"Bundan sonra dikkatli ol, sana çarpan her zaman ölümüne kör biri olmayacak." Genç adamın gülümseyişine baktı.
Yüzünce acı veya hüzün yoktu.
Islık çala çala yürümeye çalışıp değneğini etrafa dokunduran uzun boylu adamın gidişine baktı. Bu fakültede değildi, ama diğer fakültelerde de gördüğü biri değildi.
Derin bir nefes verdi.