"Seokjin!" Kızın heyecan dolu sesini duyduğunda güldü Seokjin. "Yine birileri peşimizde bakıyorum.""Dondurma çekti canım."
"Hay hay." Elini cebine koydu. Kız da koluna girdi.
"Acaba insanlara mı sorsak?" Seokjin kaşlarını çattı. "Neyi?"
"Hipotezini."
Omzunu silkti. "Dondurma yerken konuşuruz." Güldü Jisoo. "Fark etmez."
Bir yere oturdular.
"Ünlü Profesör Kim Seokjin, hayat sizin için nasıldır?" Dondurmasını mikrofon gibi çocuğa uzattığında Seokjin dondurmasını ısırdı.
Jisoo dehşetle ısırılmış dondurmasına bakarken konuştu. "Dişlerin donmadı mı senin?"
"Niye donsun?" Gözlüğünü düzeltti. "Dondurma dediğin böyle yenir."
"Dondurma dediğin yalayarak yenir." Seokjin arkasına yaslandı. "Dondurmayı iki saatte bitirenlerden misin yoksa?"
"Çok zıttız çok."
"Ben harika olduğumuzu düşünüyorum." Jisoo gülümsedi. "Orası belli canım."
Keyifle arkasına yaslandı genç adam.
"Seokjin?" Dedi sorarcasına. "Gözlüğünü çıkarmayı hiç düşündün mü?"
Derin bir nefes verdi. "İnsanlarla göz teması kurmadığım için rahatsız oluyorlar." Dedi. "Hoş görünmüyor."
"Onları mı takıyorsun gerçekten?"
"Evet. Gözlüğümü çıkarmam. Asla. Bu konuyu konuşmayalım." Gözlerini devirdi Jisoo. "Gözlerini görmek istiyorum, ben göremez miyim?"
"Hayır."
"Kendine mi güvenmiyorsun?"
Seokjin sinirle derin bir nefes verdi. Hafifçe masaya eğildi. "Göremediğim halde attığım her adımdan adım gibi eminimdir." Jisoo kaşlarını kaldırdı. "Ben mi kendime güvenmeyeceğim."
"En büyük güçlülük belirtisi zayıflıklarını kabul etmektir Seokjin."
"Özgüvensiz değilim." Kafasını salladı. "Sen öyle diyorsan."
Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Seokjin konuşmaya başladı. "Neden öyle düşündün ki?" Gülmeye başladı Jisoo.
"Sanırım seni tanımaya başlıyorum."
"O zaman..." dedi Seokjin gülümserken. "Biraz da seni tanıyalım."
"Bana yeni dondurma al."
"Ye onu, israf etme." Ofladı. Yemeğe devam etti. "Beni tanımak istemezsin."
"Ne kadar istediğimi tahmin bile edemezsin."
Güldü. "Babam ve halamla yaşıyorum. Halam yüzünden hukuk okuyorum, babam piyanist. Çok iyi bir baba değil ama çok iyi bir piyanist."
"Çok güzel."
Gözlerini devirdi gülerken. "Ne güzel?"
"Her şeyin." Güldü. "Seokjin."
"Efendim?" Elindeki dondurmayı çocuğun ağzına yapıştırdı. "Dondurma ye."
"Teşekkürler hayat, hoşlandığım kız beni öpmek yerine ağzıma dondurma yapıştırıyor."
Kahkaha attı ağzını kapatırken. Hoşlandığım kız.
İnsanların 'en mutlu olduğum gün.' diye uydurdukları saçma şeylere inanmamaya başlamıştı Jisoo. Ona göre 'en mutlu olduğum an.' vardı. 24 yıllık hayatında, en mutlu olduğu an bu andı.
"Şu an gülüyorsun değil mi? Eğer gülmüyorsan şaka yapmıştım diyip sıyrılmaya çalışacağım." Sinirle çocuğun koluna vurdu. "Aptal, tabiki gülüyorum."
"Oh be."
"Aklıma bir fikir geldi." Seokjin kafasını salladı ne anlamında. Ayağa kalktı kız.
"Burada, bir şeyi sevmek için üç sebebi olan var mı!" Seokjin gülmeye başladı. Herkes kıza döndü. "Bir daha söyler misiniz?" Duymayanlar için tekrarlardı.
"Biz üniversite son sınıf öğrencisiyiz. Bu Kim Seokjin, bu hipotezin sahibi." Seokjin elini kaldırdı. "Eğer bir şeyi sevmek için üç sebebiniz varsa, onu gerçekten seviyorsunuz demektir."
"Bu ilişki bozar." Dedi biri gülerken. Güldü herkes. "Üç sebebi olan var mı?"
"Yastığımı çok severim."
"İçmeyi seviyorum çünkü hiç bir şey düşünmüyorum, yapmıyorum ve stres yapmıyorum."
Seokjin kafasını salladı yaslandı yerden. "Hepsi nerdeyse aynı kapıya çıkıyor kardeşim."
"Peki ya köpeğim?"
"Onu çok sevmen ve ona aşık olman da aynı şey ablacığım." Bütün dondurmacı oturmuş, sohbet etmeye başlamışlardı.
Jisoo kahkahalara boğulurken, Seokjin'de insanların hipotezine bu kadar ilgili yaklaşmalarını keyifle dinliyordu.
Seokjin'e çevirdi kafasını. Ayağa kalkmış, hipotezi hakkında bir şeyler anlatıyordu.
İşte Seokjin, ilk sunumun Jisoo sayesinde bir dondurmacıda gerçekleştirdi.
Onun hayallerine olan bağlılığı, ona olan duygularını daha da derinleştiriyordu.
"Gurur duyulası gençlersiniz." Güldü Jisoo. "Bunu herkese yayalım, eğer cevabını bulabilen biri olursa adımı biliyorsunuz. Adımı İnstagram'a yazdığınızda mükemmel ötesi bir profil görüceksiniz. Oraya aktarın."
Güldü herkes.
"Seokjin, dersim başlayacak." Kafasını salladı genç adam.
"Görüşürüz millet!"