"Hey." Seokjin gülümsedi. "Geldin mi?" Jisoo çekinerek çocuğun yanına oturdu.Bir kaç dakika sessizlik oldu.
"Arkadaşlarına sordun mu?"
Duyduğu sesle dudaklarını büzdü. Derin bir nefes verdi. "Onlarla görüşemiyorum."
"Neden?"
"Çünkü birbirleriyle çok meşguller."
Kafasını alladı oğlan. Oluşan sessizlik Jisoo'nun yine düşünmeye başlamasına neden olmuştu. Sahi, onlarla düzgünce görüşmeyeli 2 yıl olmuş muydu?
"Demek bana muhtaç kaldın." Seokjin'in söylediği şeyle arkasına yaslandı bankta.
"Yıllardır yalnızdım, hiç birine muhtaç olmadım."
Güldü.
"Dersim iki buçukta başlayacak. Daha iki saat var." Kız dersinin ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Akşamüstü bir dersi olduğunu hatırlıyordu.
"Bir şeyler yapalım mi?" Jisoo Seokjin'e baktı bir kaç saniye. Ona baktığını fark edememesi en azından güzeldi.
"İyi."
Seokjin gülümsedi.
"Atari salonumu? Cidden mi?" Seokjin koluna giren Jisoo'ya gülmeye başladı. "Küçükken hep üvey kardeşimle oynardım. Daha doğrusu o oynardı. Şimdi evleniyor, benimle oynamaya vakti yok."
"Senin kardeşinden bin kat daha kötü oynarım haberin olsun."
"PacMan'den mi başlasak?" Jisoo gülmeye başladı. "Bak onda iyiyim."
PacMan oyununun önüne geldiklerinde Jisoo korkuyla derin bir nefes verdi. "Bu tuşlar ne hiç bir fikrim yok."
"Öğreneceğiz şimdi." Dedi Seokjin. Ellerini tuşlara götürdü. "Şu tuş kırmızı mı?" Jisoo onu onayladı.
"Güç aldığımda etkinleştirmek için basacaksın."
"Gücü nasıl alacağım?"
"Meyveler çıkacak. Onları yersen." Butonları tek tek tanıttıktan sonra Jisoo oynamak için jeton almaya gitti.
Geldiğinde jetonu deliğe atıp oyunun açılış müziğinin bitmesini bekledi.
"Yapabilirsin, en kolay oyun bu." Jisoo gözlerini devirdi. "Hiç de kolay değil."
Oynamaya başladı.
"Nasıl gidiyor?" Diye sordu Seokjin gülerken. Jisoo bir fiil stres içinde korkuyla konuştu. "Beni niye soktun bu işin içine?"
Gülmeye başladı. "Güçlerden birini yersen hayaletleri kısa süreli yok etme şansın var."
"Ben kaçmayı tercih ediyorum."
"Jisoo, kaçarak mi bitireceksin oyunu?"
"Evet." Gülmeye başladı. "Hayatında hiç oyun oynamadın mı?"
"Sence?" Değneğini kenara koyup ellerini beline yerleştirdi. "Hemen bir güç yiyorsun Jisoo."
"Hayatta olmaz. Hayaletler kesin yer beni."
"Ya kızım," siniri bozulmuştu. "Yesene!"
Bir hayalet peşine takılınca korkuyla çığlık attı. "Hep senin yüzünden! Kötüyü çağırıyorsun!"
"Ben ne dedim!"
"O kadar çok konuştun ki seni duydular!"
"Manyaksın sen." Kenarda kıstırılıp yakalanması üzerine Jisoo yüzünü buruşturup Game Over yazısına baktı.
"Al kaybettik."
"Hep benim suçum zaten. Görebilen benim dimi?"
"Ben kaçarak yapıyordum!"
"Jetonun var mı?" Jisoo ofladı. "Tekrar mı oynayacağım?"
"İyi olana kadar."
Bir saat Jisoo'nun hayaletlerden kaçmaması için ikna etmeye çalışan çaresiz bir Seokjin'le geçti. Oyunun temelini Jisoo'ya öğretmek yeterince zorken, becerememesi daha da zorlaştırıyordu.
"Anladığına emin misin?"
"Değilim tabikide." Güldü genç adam. Aslında, yıllar bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu.
"Tek yapman gereken o noktaları yemek." Kafasını salladı Jisoo. "Tamam tamam, çözdüm sanırım."
Derken, tekrar yenildi.
Seokjin güldü. "Ben sandalye almaya gidiyorum."
"Son iki jetonum kaldı!"
"Bu jeton mu al demek oluyor?"
Jisoo dudaklarını büzdü. "Belki?"
"Tamam tamam." Değneğini alıp yürümeye başladı.
Jisoo gülümseyerek jetonu attı.Bir süre sonra küçük bir tabure ve jetonlarla gelen Seokjin'e bakıp dudaklarını büzdü. "Jetonlarım bitti."
Tabureye oturup cebinden jetonları uzattı. "O kadar beceriksizsin ki bacaklarım buna dayanamadı."
"Yemek yapmakta üstüme tanımam."
Keyifle sırıttı Seokjin. "O zaman kapışalım."
"Vazgeçtim, çok iddialı gözüktün." Kahkaha patlattı.
"Vazgeçtim yok, laf ağızdan bir kere çıkar!" Oyuna geri döndü kız.
Jisoo yeni jetonları da boşa harcamaya başladığında Seokjin onu azarlamaya başladı.
Azarlanan Jisoo yüzünü buruşturup gözlerini devirdi.
Seokjin kendinin tamamen haklı olduğunu savunurken Jisoo sadece hayaletlerden korktuğu için kaçtığını söylüyordu.
"Ne yapıyorsan yap. Sana daha jeton almayacağım." Jisoo gözlerini kıstı. "Sanki ben alamıyorum."
Jisoo oluşan sessizlikle oyuna döndü.
Bir tane jetonu vardı.
"Gel sen de oyna."
"Nasıl olacak o?"
"Sana tarif ederim." Bıkkınlıkla ayağa kalktı. "Olmaz o öyle." Dedi kızın yanına gelirken. Kızın butonları tutan ellerinin üzerine koydu ellerini.
Jisoo hızlanan kalbiyle yutkundu.
Cidden mi?
"Oynayacak mısın?" Daldığı yerden gözlerini alıp kafasını ekrana çevirdi.