BÖLÜM:6

83 15 7
                                    

Her zamanki kibirden arınmış olan bu ses üstüne üstlük biraz öfke ve hayal kırıklığı da taşıyordu. Bu sesi duyan Deborah'sa tüm acısını anında unutmuştu. Yerinden kalkıp yürümeye devam ederken "Sence seni öğrenci seçerken hatamı ettim Deborah?" Bu ses üç küçük çocuğun kulağında yankılanmaya devam ederken "Hayır usta kesinlikle hata yapmadın. Bir daha böyle küçük şeyler için mızmızlanmayacağım." Deborah sesini ustasına nasıl duyuracağına bilmediği için çok yüksek olmasada hırs kelimesini tam anlamıyla barındıran bir şekilde bağırıyordu.

"O zaman senden burdan 3 kilometre uzakta olan kuzeydoğu yönünde bulunan ormana koşarak gitmeni istesem bunu yapar mısın?" Kibar bir şekilde sorusunu soran ustanın istediği şey belli ki Deborah'ın iradesini test etmekti."Tabii ki usta." Adrenalin tüm damarlarında dolaşırken istemsiz bir şekilde bağırmış ve koşmaya başlamıştı. 3 kilometre kısa bir yol değildi. Hele ki 6 yaşındaki 3 küçük çocuk için. Deborah içinse büyük bir işkence demekti.

Deborah koşmaya başladığında Shen ve Jiang da Deborah'ın ansızın yere düşmesi durumunda ona hızlıca yardım edebilmek için birkaç on santimetre yanında duruyorlardı. Koşmaya başladıktan birkaç dakika sonra insanlarla karşılaşmaya başlamışlardı. Normal bir üç küçük çocuğun koştuğunu görseler belki şaşırmazlardı. Fakat bir yandan hırlayan bir yandan da ağlayan Deborah olayları ilginçleştiriyordu.

Shen ve Jiang koşarken zorlanıyor gibi gözükmeselerde Deborah durum öyle değildi. Adrenalinin etkisi geçmeye ve acı artmaya başlamıştı. Ustasının da sesinin kesilmesiyle onu gaza getirebilecek malzeme de kalmamıştı. Shen de bunu fark edip "Hadi abi yapabilirsin inanıyoruz sana ustamızı hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyoruz." Dedi. Deborah'ında durumu usta kelimesiyle birlikte biraz daha düzelmişti.

Koşunun beşinci dakikasında her şey daha da kötüleşmeye başlamıştı. Artık Shen ve Jiang bile nefes nefese kalmaya başlamıştı. Bir yandan ağlayıp bir yandan bağıran Deborah yoldaki yürüyen insanların dikkatini çekmekle kalmayıp onların acıma duygularını da taşımaya başlamıştı. Hatta birkaç kadın neler olduğunu sormaya çalışmış fakat Jiang ve Shen tarafından uzaklaştırılmışlardı. Ve bu sırada daha yolun sadece 3 te biri bitmişti.

Yolun üçte ikisi bittiğinde artık Deborah'ın yarası bile kabuk bağlamaya başlamıştı. Artık Deborah'ın yaptığı koşmak değil koşma görüntüsü verip yürümekti. Alnındaki çakıl taşı düşmüş ve o küçük delikten kanlar akmaya başlamıştı. O kanlarda göz kapaklarına kadar akmıştı. Göz kapaklarını açıp kapatırken normal bir insan kurumuş kanı hissedebilirdi. Fakat şu an Deborah bunu önemseyebilecek durumda değildi. Jiang ve Shen'de bir hayli yorulmuştu. Onlarında sırtlarına su dökülmüş gibi bir görüntü vardı. Şu an hepsi aşırı derecede kötü durumdaydı.

Yolun tamamlanmasına yaklaşık 350 metre kalmıştı ve ormanın yeşil görüntüsü onlara ulaşmıştı. Yani sadece Shen ve Jiang'a çünkü şu anda Deborah'ın gözleri açık değildi. Şu an birisi Deborah'ın halini görse büyük ihtimalle korkardı. Çünkü şu an teriyle birlikte kuruyan kan tekrar ıslanmış ve daha aşağılara akmaya devam etmişti. Bu da kanın göz altlarından daha aşağılara inmesine sebep olmuştu. Üstüne üstlük gözleri kapalı olunca da normal bir görünüm sergilemiyordu. "Abi sonunda... sonunda ormanı görebildik biraz daha dayan,yapabilirsin. Hadi abi yapabilirsin. Bizim ve ustamızın için biraz daha." Jiang heyecanlı bir o kadar da nefes nefese söylemişti.

Bunu duyan Deborah zorla gözlerini kuruyan kanın kirpiklerini yapıştırması sonucu çok acı verici bir şekildede olsa açmıştı. Ağaçları tam olarak seçemesede hafiften gördüğü yeşillik onun tebessüm etmesine sebebiyet vermişti. Ki bu onu daha da korkutucu göstermişti. Koşar şekilde yürümeye devam ederken attığı her adım onu daha da zorluyordu.

ÖZGÜR RUHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin