0.4

579 63 12
                                    

Annem yarım saattir dün Namjoon'la tartıştıktan sonra odama kapanıp yemeğe inmediğim için beynimin etini yiyordu.

"Bay Kim ve Namjoon'a yaptığın büyük saygısızlık için baban ve ben sana bir ceza düşüneceğiz, Hyena..." dedi annem arabayı okul otoparkında durdururken. "Yemeğe inmemek ne demek? Hem de Bay Kim seni çokça severken... Bu davranışını kınıyorum."

Yavaşça kemerimi çözdüm ve ona döndüm. "Akşam evde görüşürüz."

Bu umursamaz tavrımı şaşkınlıkla izledi ama bir şey demedi. Kapıyı açıp indiğimde yılın ilk karının yağmaya başladığını gördüm. Hiçbir zaman hava durumu umrumda olmamıştı. Yağmur yağıyorsa şemsiye kullan, kar yağıyorsa kalın giyin, güneş varsa gölgelik yerler de takıl... Fakat bugün ilk defa kar dikkatimi çekmişti.

Daha önce kardan adam yapmamıştım, ıslanmaktan korkmayan birisi gibi yağmur da dolaşmamıştım... Ben hep ders çalışıp, hep ailemin yaşayacağı gurur için çalışıp durmuştum.

Kendim için yaptığım tek şey sınav günlerine kadar kendime iyi bakmaktı. Sebebi, hastalanıp sınavımın yanmaması için.

Avuç içlerimi öne doğru uzatıp yağan karın elimde toplanışını izledim. Tam bu esnada gürültüyle çalan korna sesiyle irkildim. Annem benim tarafımın penceresini indirip "Okula girmek için ne bekliyorsun," diye seslendi. "Dersin başlamak üzere!"

Omuzlarım düşmüştü. Okula doğu yürürken sadece üşüyenin ellerim değil, kalbimin de olduğundan emindim artık. Aileme karşı duyduğum büyük hayranlık yerini koca bir boşluğa bırakıyordu ve ben git gide soğuyan bu hislerimin önüne geçemiyordum.

Kabullenemiyordum. Yaşananları ve ileri de yaşanacakları kabullenemiyordum.

"Günaydın," Namjoon'un yanımda belirmesiyle adımlarım daha da hızlandı. Dün söyledikleri hâlâ kulağımda çınlıyordu. Onunla kesinlikle bir daha görüşmek istemiyordum. "Hyena biraz konuşabilir miyiz?"

Olduğum yerde durdum ve ona döndüm. "Konuşmak mı? Bundan sonra asla."

Bir şey demesine fırsat vermeden yürümeye devam ettim ve sınıfa girdim.

Dersin öğretmeni sınıfa geldiğinde yine rutinleşen saatlerin içindeydik. Ben yine derse katılan tek kişiydim ve yine diğerleri tarafından nefretle izleniyordum. Bu asla şaşmazdı.

Yalnız, sadece Namjoon'un benden nefret etmediğine emindim. Kanıtlayamazdım ama biliyordum.

Ders bittiğinde kafamı masaya koyup gözlerimi dinlendirmeye çalıştım.

"Karşılığımı hâlâ vermedin."

Kendimden bile kaçsam, Namjoon'dan kaçamayacağımı biliyordum. Öyle de oldu.

Başımı yasladığım yerden kaldırmadan "Yine mi sen?" dedim yarı bıkkınlık yarı kızgınlıkla. "Benden mi hoşlanıyorsun yoksa?"

Yüz ifadesine bakmak için kafamı kaldırdım.

Afalladı. "Ne? Hayır! Bu korkunç olurdu."

Omuz silktim. "Bence de."

Telefonunu uzattı ve gülümsedi. "Numaran. Karşılığım bu."

Tek kaşımı kaldırdım. "Numaram mı?"

Başını salladı ve inatla telefonunu uzatmaya devam etti.

"Namjoon, neden diğerleri gibi benden sadece nefret etmiyorsun? Böyle yaparak işimi zorlaştırıyorsun."

Yumuşak bakışları yüzümde dolandı. "Duygularımı yönetebileceğini kim söyledi?"

"Numaramı verdikten sonra ne olacak? Arkadaş mı olacağız? Dün insan sevmediğimi, sevgisizlikten hoşlandığımı söyledin. Böyle biriyle cidden anlaşabilecek misin?"

Gözlerime öyle bir baktı ki, yemin ederim daha önce kimsenin bir bakışıyla bana kendimi iyi hissettirdiğine şahit olmamıştım. İçime dolan ferah ve huzurlu hissin nereden geldiğini bilmiyordum ama tam şu an bir şeyden emin olmuştum: Namjoon'un hayatımda olması gerekiyordu.

"Söylediklerim gözünü açmak içindi," dedi. "Birinin sana ne halde olduğunu hatırlatması gerekiyordu Hyena. Cehennemin dibindesin, görmezden gelinmemeli."

"Bırak o zaman cayır cayır yanayım. Bu saatten sonra cenneti istemiyorum."

Bir şey demek için ağzını açtı ama sonra çevredekilerin bizi izlediğini farkedince geri kapadı. Sınıftakilere dedikodu malzemesi veriyor olmak hoşuma gitmemişti, herkes yine formundaydı anlaşılan.

Namjoon "Gel benimle," dedi elimi tutarken. Bir eline bir de ona bakarken o çoktan yürümeye başlamıştı.

"Namjoon bırak beni," dedim elinden kurtulmaya çalışarak. "Ders başlayacak! Gelmek istemiyorum."

Spor salonuna geldiğimizde elimi bıraktı ve kapıyı kilitledi. Anahtarı cebine attı ve bana yaklaştı.

"Şimdi rahatça konuşabiliriz."

Kafamı iki yana salladım. "Konuşacak bir şey yok. Şimdi çıkar bizi buradan."

Tribünlere geçip oturdu. "Eğer bir sıkıntın varsa bunu arkadaşınla paylaşman gerekir."

"Paylaşmak mı?" dedim alayla. "Bu sıkıntını azaltıyor mu bari?"

"Endişelerini benimle paylaşırsan en az senin kadar endişelenir ve bir çözüm yolu bulabilirim, Hyena."

"Buna gerek yok," dedim. "Daha önce hiç arkadaşım olmadı. Eksikliğini de hissetmiyorum."

"Ben hissediyorum ama eksikliğini. Farkında mısın bilmiyorum ama günden güne kendine çizdiğin sınırlar içinde kayboluyorsun. Sınırların dışına çıkman gerekiyor. Hayat bundan ibaret değ...-"

Sözünü aniden kestim. "Hayat neyden ibaret? Yaşamayı bilsem bu şekilde yaşar mıyım sanıyorsun? Endişelerimin bir kısmını sana versem bile bana ne kadar yardım edebilirsin ki?"

Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. O kadar sakin görünüyordu ki. Omuzlarımdan tutup yüzüme doğru eğildi.

"İki sene öncesine kadar evde eğitim gördüğünü biliyorum. Yaşadıklarımız pek aynı sayılmaz ama ben de nasıl yaşanır yeni öğrendim," dedi gülümseyerek. "Sana da öğreteceğim. Bu dünyaya bir kez geliyorsun ve bu şekilde yaşayamazsın."

"Sonra ne olacak peki?"

Saçlarımı karıştırdı ve sırıttı.

"Cenneti arzulayacaksın."

Kim Namjoon bilmiyordu, o zamanlar asıl cennetim tam karşımdaydı.

Mimik oynatmadığım yüz ifadem arasından "Ailemden intikam almak istiyorum," dedim. "Onları hayalkırıklığına uğratmak istiyorum."

İlk bir şaşırdı. Dün onlara gösterdiğimiz mutlu aile tablosu o kadar güzel göz boyamıştı ki, şaşkınlığını anlayabiliyordum. Yine de, daha fazla bu tablonun bir üyesi olmak istemiyordum.

"Eğer bu seni daha iyi hissettirecekse yapabilirsin," dedi. "Bu arada, kendinde değişmesi gereken ilk şey, bakışların."

"Nesi varmış bakışlarımın?" dedim elim yüzüme giderken.

Namjoon sırıttı. "Sanki her an birinin boğazına yapışacakmışsın gibi."

Gülümsedim. Sonrasında hemen ciddileşip "Bunu Nora'ya bile yapmadım," dedim. "Korkma o yüzden."

Namjoon Nora'yı hatırladığı için bir süre sessizleşti ama sonrasında tekrar eski moduna girdi.

Namjoon, benden değil, kesinlikle Nora'dan hoşlanıyordu.

bölüm hazırdı ama wattpad de bir sorun olduğu için yazdığım bölüm silindi... bende aklımda kalan kısımlarla tekrardan yazdım ama önceki yazdığım daha çok içime sinmişti.

umarım beğenmişsinizdir. hikâyeyi kısa tutacağım ve tadında bırakacağım. 20.bölümde final yapmak istiyorum ve finali şimdiden hazırladım... ❤

gelecek bölüm de görüşmek üzere!!

recovery :: kim namjoon 🍃Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin