"Kendini tanıt," dedi Bay Min yeni öğrenciye işaret verirken. "Ne olmak istiyorsun ve hobilerin neler?"
Umursamaz bakışlarıyla bir an önce bu "kendini tanıtma" çilesinin bitmesini bekleyen yeni öğrenci nihayet konuşmaya başladığında tüm sınıf pür dikkat onu dinliyordu.
"Ben Kim Namjoon," dedi ve hafifçe eğildi. "Bir hayalim yok. Kitap okumayı ve yürüyüş yapmayı seviyorum."
Bay Min eliyle benim yanımdaki sırayı işaret ederek "Şuraya oturabilirsin," dedi. "Hyena'cım biraz arkadaşını idare et lütfen. Geçici olarak oturacak."
Hemen ayağa fırladım ve itiraz ettim. "Üzgünüm ama kabul etmiyorum. Başka bir yere geçip otursun."
Yanımda kimsenin oturmasına müsaadem yoktu. Belki gereksiz bir kompleksti ama sınıfımdaki hiçbir öğrencinin yanıma oturmaya lâyık olduklarını düşünmüyordum. Bu belki de beni hiç olmadığım kadar egolu yapıyordu ama hiçbir başarımın mucize eseri olmadığını bildiğim için pek umrumda değildi. Egolu olduğumu inkâr etmiyordum, aksine kabullenmiştim.
Tüm hayatım boyunca evden eğitim görmüştüm ve hep yalnız ders işlemiştim. Ailem gitgide toplumdan izole olduğumu farkedince beni 16 yaşına geldiğim gibi bir liseye kaydetmişlerdi. Belki de bu duruma hâlâ alışamamıştım ve yalnız kalmak daha cazip geliyordu.
İki senedir okul birincisiydim ve müdür benim gibi bir öğrenciyi kaybetmemek için ne istersem yapmaya hazırdı. İki sene önce bizzat onunla konuşup bu mevzuyu halletmiştim. Ondan sadece yanıma kimsenin oturmamasını istemiştim ve o da kabul etmişti.
Şimdi Bay Min hem müdürün hem de benim kararımı çiğneyerek bir hayalinin olmadığını ve muhtemelen ertesi gün bir kavgayla adını tüm okula duyuracak olan bu çocuğu ne hakla yanımda oturtabilirdi? Bu kadar uzun boylu olamazdı.
Zaten otuz kişilik sınıfta okumak ve her gün bu insanları görmek zorunda kalmak acı bir durumken, biriyle yan yana oturmak? Düşman başına.
"Hyena abartma lütfen," dedi Bay Min. "Bir ders bile otursa yeter. Sonra zaten ek masa getireceğiz."
İsmini unuttuğum yeni öğrenci kafası karışmış gibi hâlâ tahtanın önünde dikilirken "Ayakta da durabilirim," diye bir çözüm önerisi sundu. "Sorun değil efendim."
Yan tarafımdaki tembel tayfanın lideri Nora "Kendini beğenmişliğin sırası değil Hyena," dedi gözlerini devirerek. "Masanın tapusunu aldın falan sanacağım artık."
"Ucubeliğin sırası değil Nora," dedim yapmacık bir gülümsemeyle. "Yeni çocuğu çok düşünüyorsan ona yerini sen de verebilirsin?"
"Gerçekten aptal bir ego yığınından başka bir şey değilsin," diye bana karşılık verdi. "Senin gibi ucubeler okul birincisi olsa kaç yazar? İnsan olmadıktan sonra. Hey Namjoon-sshi, gel benim yerime otur. Beni nasılsa müdür çağırmıştı."
Bay Min Nora'ya gülümsedi ve yeni öğrenciye döndü. "Nora'nın yerine geçebilirsin."
Hâlâ ayakta dikildiğimi farkedince yerime yavaşça tekrar oturdum. Yan tarafımdaki hareketlilikten anlaşıldığı üzere Namjoon ve Nora yer değiştiriyordu. Onun söylediklerine bir cevap vermek istesem de, bu sadece olayları daha da uzatacaktı ve ben onunla konuşurken yeterince seviyesine inmiştim. Fazlası onurumu zedelerdi.
Biyoloji dersini verimli bir şekilde işledikten sonra tenefüs zilinin çalmasıyla derin bir nefes aldım. Kitabımın kapağını örterken önümde bir gölgenin belirmesiyle bakışlarım yavaşça tepemdeki kişiye çevrildi.
Elini uzatıp "Ben Namjoon," dedi gülümseyerek. Yanağında oluşan gamzenin dikkat çekiciliğinden etkilenmemiş gibi yaparken neden kendini tanıttığını anlamamıştım. Zaten tanışmıştık.
Eğer yeni öğrenci olmasaydı, benim kimseye kendimi tanıtmayacağımı bilirdi.
"İsmini biliyorum," dedim ayağa kalkarken. Uzattığı elini görmezden geldim ve yanından geçtim.
Namjoon peşimden gelmek için hareketlendiğinde diğerlerinin bizi izlediğini gördüm.
Olduğum yerde durup ona döndüğümde "Yenisin diye söylüyorum bir daha tekrarlamayacağım," dedim sabırlı kalmaya çalışarak. "Arkadaş edinmeyi sevmiyorum. Tercihim her an yalnız kalmak ve çokça kafa dinlemek. Benden uzak durmazsan müdüre gidip şikâyet etmek zorunda kalacağım."
Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Neden sevilmediğini şimdi anlıyorum," dedi. "Sen gerçekten garip bir kızsın."
"Sen de sıradansın. Sıradan olmaktansa garip olmayı tercih ederim."
Okulun geri kalanında bu yeni öğrenciyle hiç karşılaşmamış gibi yaptım. Onu da zamanla sınıftaki diğer öğrenciler gibi unuturken tekrar normale dönmüştüm.
Yine kimseyle muhatap olmuyor, sadece derslerimle ilgileniyordum. Duygusuz bir robot gibi okulda takılırken tek yaptığım sadece hava almak için bahçede dolanmaktı. Okulun yemekhanesine bile gitmiyordum. Her gün yemeğim özel olarak getiriliyordu çünkü.
Hayatım boyunca yalnız kalmıştım. Annem ve babam bir hastanede çok ünlü iki doktordu ve onları belki de haftada bir kere tesadüfen görüyordum. Yokluklarına çocukluğumdan beri alıştığım bu iki insan benim idolümdü. İkisi gibi olmak gayesiyle büyütülmüştüm.
Sadece okul eğitimi değil, sanattan spora birçok eğitim almış ve çocukluğumdan bu yana sıkıca eğitilmiştim. Hayatım isteklerim konusunda bana acımasız davranmıştı. Neyi istediğim konusunda emin değildim ama içimden bir ses, ailem farklı olsa her şey daha farklı olur diyordu.
Yavaş yavaş "hayatı sevme" duygusu da eğitimlerim için harcadığım eforla kalbimin derinliklerinden uçup giderken geriye kalan tek şey "hırs"dı.
Her zaman tek bir hayalim vardı. Ebeveynlerim gibi saygı görülen ünlü bir doktor olmak.
Tabii, bu eğer gerçekten istediğim bir şey miydi bunu zamanla görecektim ve hayattan bir şeyler öğrenmeye devam ederken koca bir yanılgı içine düştüğümü anlayacaktım.
Hayali olmadığı için küçümsediğim Kim Namjoon'un ileri de en büyük hayalim olması bir diğer yanlış sandığım doğru olacaktı.
Ben Lee Hyena. Bu da değişmesi gereken monoton hayatımdan ufak bir kesit.
ilk kim namjoon hayran kurgu hikâyem :') bir anda gelen ilhamla yazmaya başladım, umarım beğenir ve çokça sevgi gösterirsiniz ❤
okuyan herkese çok teşekkürler ❤🍃
7.4.20.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
recovery :: kim namjoon 🍃
FanficHyena, başarılı bir lise son sınıf öğrencisidir. Kibirli ve ukala davranışlarıyla yalnızlaşarak toplum tarafından kenarı itildiği gerçeğine alışmış bu genç kız, yeni öğrenci Namjoon sayesinde tekrar topluma kazandırılacaktır. ❝gerçek şu ki namjoon...