0.1

739 65 75
                                        

oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌷❤

...

Uzun bir zaman sonra sofraya beraber oturduğum ebeveynlerimle yemeğimizi yerken arada bir duyulan çatal bıçak sesleri dışında masada ölüm sessizliği hakimdi çünkü nezaket kuralları gereği sofrada konuşmak yasaktı.

Bu yasaktan çocukluğumdan beri nefret etmiştim. Onlarla gülüp konuşarak yemek yemeyi hep çok istiyordum. Birlikte vakit geçirebildiğimiz nadir yerlerden birisiydi yemek masası. Lâkin ne zaman ağzımı açacak gibi olsam annemin uyarı dolu bakışlarıyla karşılaşıyor ve önüme dönüyordum.

Ağzımdaki lokmayı çiğnerken ilgisiz kaldığım için duyduğum acı his yemeğin tadını unutturmuştu.

Kısa bir "afiyet olsun" faslından sonra oturma odasına geçtiğimizde babam çoktan dinlenmek için odasına çekilmişti.

Annem elindeki fincanı dudaklarına götürdü ve küçük bir yudum aldıktan sonra otoriter bir sesle "Yarın aile fotoğrafı çektireceğiz," dedi her ayın başı klasikleşmiş konuşmayı yaparak. "Okul çıkışında Bayan Kim'in fotoğraf salonuna gel."

Başımı hafifçe salladım. "Pekala."

"Saçların uzamış." dediğinde ister istemez gülümsüyordum. Nihayet ilgisini çekebilmiştim.

"Uzun saçı sevdiğimi biliyors...-" diyecek oldum ama sözümü kesti.

"Yarın kes onları," dedi. "Uzun saça tahammül edemiyorum."

Fincanı tabağa bırakıp ayağa kalktı. Odanın çıkışına giderken tek yapabildiğim arkasından üzgünce bakmaktı.

Saçlarım biraz bile uzasa her ne oluyorsa anneme fenalık basıyor ve kendimizi bir anda kuaför de buluyorduk.

Yerimden usulca kalkıp annemin az önce oturduğu koltuğa geçtim. Onun yaptığı gibi vücudumu dikleştirdim ve bacak bacak üstüne attım. Onun çeşitli fakat uyumlu yüzükler takarak bir tablo gibi görünen zarif elleriyle tuttuğu fincanı bu sefer ben elime alırken bakışlarımı onunkiler kadar soğuklaştırdım.

Kendimi annem gibi hayal ettim ve onun gözünden kendime bakmaya çalıştım. Annem benim idolümdü ama gerçekten onun gibi olmak istiyor muydum? Çocuğuma ben de bu şekilde davranmak zorunda mı kalacaktım?

Hırçın tarafım sanki her geçen saniye daha da "ben buradayım" diye bağırırken bilinçli bir şekilde fincanı odanın herhangi bir köşesine fırlattım. Annemin en nadide seti bir fincan eksik olsa da olurdu.

Odaya koşan Bayan Hwang ne olduğunu anlamaya çalışırken merdivenlere yöneliyordum.

...

Elimdeki test kitabını sıkı sıkı tutarak kapalı spor salonuna yürürken yüksek sesli bir müzik dinliyordum. Bu daha çok çevremdeki insanların sesini kısarak "sizinle muhatap olmuyorum başımın belaları" demenin bir başka yoluydu.

Salona girdiğimizde hemen tribünlere yöneldim ve en arkalara geçip oturdum. Birkaç kez öğretmenin zoruyla derse katılmış ve her seferinde diğerlerinin bilerek üzerime attıkları toplarla yaralanmıştım. Benden nefret ettiklerini biliyordum ama hiç beni öldürmeye çalışacaklarını tahmin etmemiştim.

Bir defasında top tam başımın arkasına gelmiş ve bayılmıştım. Bunu yapan Nora'ydı. Durumu öğrenen ailem onu okuldan attırmaya çalışsa da bir şekilde paçayı kurtarmıştı.

O günden sonra öğretmen beni kendi halimde bırakmış ve derse katılmak benim tercihim olmuştu. Ben bu zamanda yapabileceğim en iyi şeyi yapıp matematik testi çözerken yanıma birinin oturmasıyla bakışlarım soluma dönmüştü.

recovery :: kim namjoon 🍃Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin