10. Bölüm - Renklerin Gücü

91 25 94
                                    


"Karanlığına baktıkça beni hatırla. Ben senin karanlığına serpilmiş bir kar tanesinden ibaretim."

🎶Kahraman Deniz - Suç Mahalli🎶

--------------------

25 Ağustos 1996 - Pazar

"Felaket sana masumluğuyla gelecek."

Arabanın camından bakarken, geldikleri yerin neresi olduğunu anlamaya çalışıyordu küçük çocuk. Saatlerdir yoldaydılar. Babasının almış olduğu bu ani taşınma kararından sonra son 1,5 ayı taşınma telaşıyla geçmişti - özellikle de annesi ve ablası için - kendisi daha 8 yaşında ne olduğunu anlamaya çalışıyordu sadece. Ablasına bunun ne anlama geldiğini sorduğunda aldığı tek cevap "Sanırım köşeyi döndük" yanıtı oluyordu. Annesi ve babası - daha çok babası - Son zamanlarda hem telaş hem de heyecan içindeydi. Küçük çocuk artık tam anlamıyla ne olduğunu bilmek istiyordu.

"Baba şimdi biz nereye gidiyoruz? Ablam köşeyi döndük diyip diyip duruyor!"

Arabanın iç dikiz aynasından bakan babası, oğlunun söylediği şeye gülmüştü. "Ablan bir nevi haklı oğlum," demişti ilk başta. "bir tane aile şirketi ile çok güzel bir ortaklığa adım atacağım inşallah. Bu yüzden de o şirkete yakın bir yere taşınacağız. Daha doğrusu o ailenin de orada bulunduğu kasabaya gidiyoruz."

"Acaba yakışıklı oğulları var mıdır?" diye söylenmişti ablası. Kardeşiyle göz göze geldiğinde ise küçük çocuğu gülme almıştı. Ablası onun gülüşüne karşılık verse de saniyeler içinde önündeki kitaba geri dönmüş, midesinin bulandığı zamanlarda ise başını cama yaslıyordu.

Küçük çocuk bir an olsun gözünü yoldan ayırmıyordu. Nereye doğru gittiklerini merak ediyordu. Kısa bir süre sonra "Eftelya Kasabası" isimli tabelayı gördü. Kasabanın sol tarafında büyük bir ormanlık alan kalıyordu. Gözlerini sebepsizce oradan ayıramamıştı.

"Alkan, bir şey mi oldu oğlum?" annesi arkasını dönmüş ve oğlunun vereceği cevabı bekliyordu.

"Hayır, çok büyük bir orman değil mi ama burası?"

"Evet. Ama pek uğrak bir yer değilmiş. Bu taraflara doğru gitmek yok anlaştık mı?" ablası bıkkınlıkla kafasını sallarken annesi Alkan'dan da bir cevap bekliyordu. Küçük çocuk durumu farketmiş ve gülümseyerek "Anlaştık!" demişti.

"Baba, okul işlerini falan ne yapacağız? Yani sen hep iş açısından baktın bu duruma ama Alkan'la bizim eğitimimizde değişlik oldu farkındaysan."

Atıf isimli bu adam kendinden emin bir ifadeyle, "O işi hallettim." demişti. "Alkan kasabanın ilköğretim okuluna gidecek. Sen de bu kasabaya yakın olan en iyi liseye. Merak etmeyin annenizle ikinizinde eğitimini düşündük çocuklar."

Genç kız kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra tekrardan başını cama yasladı. Alkan'ın kafasında bir şeyler oturmaya başlıyordu artık. Atıf, bir nakliyat firması ile anlaşıp eşyaları çoktan eve yerleştirmiş bile. Kapının önüne doğru yaklaştıklarında bir adam ile kadın yanlarında ise küçük bir erkek çocuğu onları bekliyordu.
Alkan evi dışarıdan incelemeye başlamıştı. Bu sırada büyükler birbirine selam veriyor ve tanışma faslı nihayet gerçekleşiyordu.

"Oo Atıf Bey nihayet gelebildiniz. O halde hoşgeldiniz kasabamıza!" Engin isimli yetişkin adam yeni iş ortağına selam vermişti. "Tabii daha aileler tanışmadı doğru. Bu hanımefendi eşim, Lale. Bu da oğlum Korel." Atıf da onlarla tokalaştıktan sonra arkasını dönerek Alkan'ı gösterdi. "Ne mutlu ki çocuklarımız yaşıt." Alkan söylediğine gülümserken ablası ise onun aksine gözlerini devirmişti. "Ama ne yaşıt."

KIRMIZI KAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin