34.kurtar beni sevgilim...

153 20 33
                                    

Jungkook yoktu.

Eve doğru yürürken nedense bunu biliyordum. Adımlarım sık veya hızlı değillerdi. Yavaş olmaya ihtiyacım vardı. Bir saniye için durmaya ve anlamaya ihtiyacım vardı. Her şey çok hızlıydı. Onunlayken her şey çok hızlıydı.

Ama şimdi, o yanımda değilken ve bir şeyler yapmazsam bir daha asla yanımda olmayacakmış gibi hissederken zaman bir türlü akmak bilmiyordu. Her şey çok yavaştı. Onsuzken her şey çok yavaştı.

Mayıştığımı hissediyordum. Buz gibi hava bile beni ayıltmaya yetmiyordu. Gözlerimin boş baktığını biliyordum. Çünkü boşluğa düşmüştüm. Ruhum tekrar kafese girmişti. Kaçmak istiyordum. Ama bu sefer cesur olmam gerekiyordu. Çünkü bu sefer söz konusu tek özgürlük benim ruhuma ait olan değildi.

Jungkook beni sevmişti, bu biliyordum. Ondan duyduğum için değil, hissettiğim için biliyordum. Her şeye rağmen ona güveniyordum. Bu benim seçimimdi. Ben onu seçmiştim.

Ona güvenmeyi seçmiştim.

Canım çok yanmıştı. Ama ya onun canı yanmıyor muydu sanki? Her saniye içten içe eriyordu ve ben bencilce davranıyordum. Ben o kadar mutluydum ki onun üzüntüsünü görmezden geliyordum.

Halbuki bana anlatmıştı. Bir seçim yapmam gerekiyor demişti. En başından beri ona yardımcı olmamı beklemişti. Peki ben ne yapmıştım? Yanındayım demiştim. Senin yanındayım, birlikte atlatacağız demiştim.

Ama hiç gerçekten yanında olmuş muydum?

Jungkook ateşe doğru yürüyordu. Çünkü ateşin içinde onun için önemli bir şey vardı. Onu oradan kurtarması gerekiyordu. Kurtaramazsa yaşayamazdı. Ama ben ne kadar senin yanındayım da desem, elini de tutsam, hep ateşin aksi yönüne doğru çekmiştim onu. Sorunları unutsun istemiştim. Hiç düşünememiştim, bu sorunların unutulması değil çözülmesi gerektiğini.

Üzülmeye hakkım yoktu. Jungkook haklıydı. Beni sevdiğine pişman olmakta sonuna kadar haklıydı çünkü ben onu görememiştim. Ben ona bakmıştım ama onun beni gördüğü gibi görememiştim hiç. Büyüsüne kapılmıştım çünkü. Görülmek, bilinmek o kadar hoşuma gitmişti ki onu ikinci plana atmıştım. Umursamamıştım. Ve bunları fark etmek benim canımı daha da fazla yakmıştı.

Evde olmadığını biliyordum. Eve girse ve benim orada olmadığımı görseydi arardı. Ama telefonum bir kere bile çalmamıştı.

Konuşmamız gerekiyordu. Bu sefer ona yanında olduğumu hissettirmem gerekiyordu. Tıpkı onun bana yaptığı gibi onu bu bataklıktan çekip çıkartmam gerekiyordu.

Telefonumu montumun cebinden çıkarmış ve üşüyen ellerimi umursamadan parmaklarımı ekranın üzerinde gezdirmeye başlamıştım. Son aramalara girip adının üzerine tıklamış ve telefonu kulağıma yaklaştırmıştım. Çalmış ama açılmamıştı. Görmezden geliyordu.

Derin bir nefes almış ve bir kez daha aramıştım ama aynı şekilde yanıt alamamıştım. Telefonun mesajlar kısmına girip Jungkook'un adının üzerine tıklamış ve parmaklarımı klavyede gezdirmeye başlamıştım bu sefer de.

Kime: Jungkook

Hala bana vereceğin bir 24 saatin var Jungkook. Lütfen eve dön. Sana ihtiyacım var.

Mesajı göndermiş ve telefonu tekrar cebime atarken yarıladığım yolda ilerlemeye devam etmiştim. 

Hala bana vereceği bir 24 saati vardı.

THE OTHER SIDE |JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin