47.benim için...

131 16 30
                                    

Taehyung'un anlatımından...

"Güven problemin mi var senin? Sana riske atamayız diyorum! Jungkook'u arayamazsın. Baban telefonunu dinlettiriyor olabilir. Takip bile ediliyor olabilirsin!"

Uzun adımlarıma yetişmek için yanımda neredeyse koşan kızı umursamadan biraz daha hızlanmıştım. Cidden bununla uğraşmak için vaktim yoktu. Oyun oynamıyorduk burada. Kim olduğunu bilsem, ona inansam bile böyle riskli bir şeyin içine girmesine izin veremezdim. Bu çok saçmaydı! Ayağımıza dolanacaktı!

"Sana diyorum Taehyung. Yavaşla. Nereye gidiyorsun?"

Sinirden burnumdan soluyordum. Bana haber vermeden böyle bir işe kalkışan Jungkook'a da içimden küfürler yağdırıyordum. Bu küçücük kız mı benim ortağım olacaktı yani? Kafayı mı yemişti bu herif?! Üflesen uçacaktı, neyin ortaklığına dahil oluyordu?!

"Yeter! Sana sesleniyorum hasta herif! Olduğun yerde dur ya da yalnız savaş!"

Hasta...herif?

Adımlarım yavaşlar ve hemen ardından oldukları yerde dururlarken Jungkook'un Leah'sı az öncekine nazaran çok daha yavaş adımlarla yanıma yürümüş, tam karşımda durmuştu. Kaşları çatıktı.

"Ne dedin sen az önce?"

Çatılı kaşları sanki olabilirmiş gibi daha da çatılırlarken dudaklarını aralamış ve öfkeyle tekrardan konuşmuştu.

"Sana olduğun yerde kalmanı söyledim. Senin bu yaptığın bizim zamanımızdan çalıyor bilmem farkında mısın? Seni bu kadar rahatsız eden, bu kadar öfkelendiren şey ne bilmiyorum ama ben de şu an en az senin kadar öfkeliyim. Raya denen kız senin kardeşin olabilir ama aynı kişi tarafından rehin alınmış bir diğer kişi de benim teyzem! Senin kadar ben de endişeliyim. Ben de onları kurtarmak istiyorum. Kendini ne sanıyorsun bilmiyorum Taehyung ama bu durumda söz hakkına sahip tek kişi sen değilsin. Ve ben ne olursan olsun, sen benimle olmasan bile elimden geleni yapacağım. Sen olmasan bile savaşacağım. Birini kaybetmekten korkan bir tek sen değilsin."

Genç kızın kararlı ses tonu ve bunu destekleyen bakışları üzerimdeyken şaşkınlıkla yüzünü incelemiştim. Öfkeden kasılmış çenesinin yutkunurken hareket edişine kadar durmuştu zaman benim için şu an.

'Birini kaybetmekten korkan bir tek sen değilsin.'

Kararlıydı. Ne yaptığını biliyordu. Bunu yapmak istiyordu. Bir başkası için değil, kendisi istediği için. Bu onun seçimiydi...

"Tehlikeli..."

Yutkunamamamdan dolayı boğuk çıkan sesimle fısıldar gibi söylemiştim. Aslında gayet farkındaydım onun kazandığının ama içimdeki kaybetmekten nefret eden çocuğu susturamıyordum bir türlü. Mağlup edilmek istemiyordum, bu kız tarafından...

Oysa o kazanmaya alışık gibi düzeltmişti ifadesini. Az önce kaşlarını çatan o değilmiş gibi hafifçe gülümsemiş, tehlikeyle alay eder gibi sallamıştı başını iki yana.

"İnan bana daha tehlikeli şeyler gördüm."

Ve yürümeye başlamıştı. Şaşkın zihnim ise bu sefer onun peşine takılanın ben olduğumu fark etmekte oldukça geç kalmıştı.

Bilinçsiz seçimler bizi doğru yollara saptırabilirlerdi. Bazı hikayeler de bu şekilde başlamazlar mıydı zaten?

THE OTHER SIDE |JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin