Ayakkabılarımı giyer giymez kendimi dışarıya attım. Normalde havanın kokusunu içime çekip derin bir nefes alıp öyle başlardım güne.
Ama bugun hevesim yoktu. Pozitif olmayada gerek yoktu. Kulaklıklarımı takıp şarkımı açar açmaz başladım parka doğru yürümeye.
Kulaklıklarıma aşıktım resmen. İnsanları dinlemek yerine şarkının ritmini duymak ve şarkıya hafif hafif eşlik etmek bence insanların boş muhabbetinden daha güzeldi.
Hem zaten kim arabaya bindiğinde dışarıyı izlerken şarkılar dinleyip hayal kurmamıştır ki?
Eğer şarkıyı dinlerken aklına kim geliyorsa ona aitsindir ki şarkıyı dinlerken şarkının değiştiğini bile fark etmiyorsan hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler vardır.
Bense eğlenmek yada hiç bir şey takmamak, duymamak için müzik dinlerdim.
Parka vardığımda çardağa oturup kitabıma kaldığım yerden devam etmek için açtım.
Hava da hafif serin ama güneşliydi. Biraz parkın hafif gürültüsnü dinlemek için kulaklıklarımı çıkardım.
Burası parkın arka tarafıydı çocuklar ön tarafta oynuyorlardı.Eh tabi kitap okumak için küçük cimcimelerin olmayacağı yer seçmem gerekiyordu.
Kitabımı okurken bir ses duydum arka tarafımda,
İki erkek sesiydi bu.
İlk duyduğum ses :
"Şimdi yarra yedik yakalanırsak her şey maf olur" dedi.
Diğeri ise;
"Taşşaklarını çalıştıracagına beynini çalıştırsaydın da bunlar gelmezdi başımıza" dedi.
"Sen benim en mükemmel yerime laf etme cürretini de nerden buluyorsun kevaşe" derken telefondan bir ses yükseldi.
"İkinizde kesmesseniz sesinizi geldiğinizde birinizin taşşaklarından bir tane top digerinizin beyninde bir hücre eksilecek, gevezelik yapmayın da planın B planına geçelim" dedi.
O sırada neler oldugunu anlamaya çalışan ben bir de heriflerin ettiği küfürlerin nece oldugunu çözmeye çalışıyordum.
Tam arkamı dönerken 4 çift gözle karşılaştım.
Ve ikisininde gözü yeşildi.
Biri kahverengi saçlı digeri sahte sarışındı ama daha çok kumralı andırıyordu.
Oldukçada yakışıklılardı .
Ben bunları keserken kahverengi saçlı olan çocuk kolumu sertçe tutup;
"Ne kadarını duydun konuşmalarımızın" dedi sertçe.
Ben hala ona şaşırmış gözlerle bakerken
" Dilini mi yuttun konuşsana" diye bagırıyordu.
Ben ne konuşabilirdim ki?
Hiç Bir şey anlamamış kalakalmıştım.
Diğer çocuk ise
"Siktir bizi gördüler kaçmamız lazım"
diye bağırırken ne oldugunu anlamadan koşmaya başladık.Başladık dedim çünkü çocuk benimde kolumu sıkı tutarak koşturuyordu.
Ben de sonunda yuttuğum dilimi açarak
"Ne yapıyorsunuz bırakın beni"
diyerek klişe bir söz söyledim. Cünkü neler oldugu hakkında en ufak fikrim dahi yoktu.İkiside beni takmayarak konuşurken siyah bir araba durdu önümüzde.
Sahte sarışın yani kumral olan cocuk beni arabanın arka kapısına fırlattı. Sonra oda yanıma bindi.
Diğeri ise öne binerken araba kullanan adam
" Bir barbie bebeğimiz eksikti bu kızı da nerden buldunuz"? diye bağırdı.
Bana barbie demesini itici buluyorken
Öndeki diğer çocuk:
"Konuşmalarımızı duydu bizi ele verebilirdi riske atmamak için aldım" dedi.
Bende şok içinde ona yönelerek :
" Hiç bir şey duymadım bırakın beni gideyim kimseye bir şey söylemem ki zaten ne olduğunu anlamadım" dedim.
Yanımdaki sahte sarışın :
"Sen çok film izledin herhalde barbie, kapa o lanet çeneni yoksa ben çok iyi bir şekilde kapatmasını bilirim "dedi.
Arabayı kullanan adam :
"Kıza bağırmayı kes onun bir suçu yok hepsi sizin bok yemeniz, şimdi eve varalım da konuşuruz kıza ne yapacağımızı" derken
ben hala şok gözlerle tek bir kelime edemeden, kendimi koruyamadan ve kaçmaya çalışmayarak başıma neler geleceğini merak ediyordum.
Aslında onlara karşı didinebilirdim. Ama üç erkeğe karşı yapabileceğim bir şey yok gibi görünüyordu.
İçimden katillere yada hırsızların eline düştüğüm için endişelenirken her şeyden habersiz hayatımın değişeceği o eve gidiyordum...
Bölümü nasıl buldunuz? Sizce hangi eve gidiyorlar? Kızımız nelerle karşılacak? Tahminlerinizi merak ediyorum yorumlarda görüşürüz:)
Daha fazla bilgi için instagram :
icimizdekikaranlikwattpad 'i takip edebilirsiniz 💙
![](https://img.wattpad.com/cover/205714465-288-k94104.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Karanlık
Mystery / Thriller"Bir intihar olayı duyunca insana buz gibi ter döktüren şey, pencerenin demirlerinde asılı duran ceset değil; İntihardan hemen önce o kalpte olup bitenlerdir. (Simone de Beauvoir)" "Bak senin ölümün onların hayatında bir şey değiştirmeyecek ama seni...