Bana oyuncak alır mısın anne?
Seni çok seviyorum anne
Arkadaşlarımla anlaşamıyorum anne
Okula gitmek istemiyorum anne
Senden nefret ediyorum anne
Anne düştüm galiba ayağım kanıyor
İyi ki varsın anne
Her şeyime karışıyorsun. Neden benim annemsin ki?
En iğrenç anne sensin
Üşüyorumda hafiften, ateşim var galiba
Sen dünyanın en iyi annesisin
Bıktım artık senden anlıyor musun?
Ne biçim annesin sen?
Rahat bırak beniKorkuyorum anne bana sarılır mısın?
Gitme anne
Ne olur bırakma beni
Yalan söyledim.
Seni çok sevmiyorum anne, seni sonsuz seviyorum
Hissediyor musun anne?
Oysaki ben iliklerime kadar hissediyorum acıyı anne.
Boğazımdaki ağrı beni delirtecek gibi.
Karnımdaki sancıyı saymıyorum bile.
Eczaneye gidip ilaç mı alsan bana anne?
Ya da doktora mı götürsen?
Anne
Anne
Bir kez daha göz yaşlarımla uyanmıştım.
Son zamanlarda hep annemi düşündüğümden onla anılarımı görüyordum rüyamda.
Hastahane koridorunda hemşireleri izlerken, saate bakarken, hastahanenin pis kokusunu içime sinerken bulunduğum sandalyede uyuyakalmış olmalıyım.
Hastahanelerden nefret ediyordum.
Yine annem önümdeki kapının ardından canı ile pençeleşirken onu izliyordum.
Anne kelimesini herhalde bu zamanlar anlıyordum.
Zaten her şeyin değerini ya kaybedince yada kaybetmek üzereyken anlıyorduk.Annemi kaç gündür bu hastahanede bekliyorum saymadım.
Bir an önce iyileşip evimize götürmek ve o güzel yemeklerini yemek istiyordum.
Ah anne, Annem o kadar yakınımda olsan bile özlüyordum seni.
Anne ne kutsal bir şeydi?
Sahi neydi anne?
Seni doğuran mı?
Seni yedirip içiren mi?
Seni büyüten mi?
Anne deyince aklımıza ilk bunlar geliyordu.
Annelik bu kadar basit miydi?
Bence asla değildi
Bence anne herkese gönderilen, görünen bir melekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Karanlık
Misteri / Thriller"Bir intihar olayı duyunca insana buz gibi ter döktüren şey, pencerenin demirlerinde asılı duran ceset değil; İntihardan hemen önce o kalpte olup bitenlerdir. (Simone de Beauvoir)" "Bak senin ölümün onların hayatında bir şey değiştirmeyecek ama seni...