🌙

834 73 82
                                    

6 yıl sonra

Rose (Chaeyoung)

"Han! Gitmemiz gerek oğlum hadi..."

İsmini anca iki yaşındayken koyabildiğim oğlumun bugün doğum günüydü. Aynı zamanda bugün Baekhyun'un da öldüğü gündü. Gözlerimin doluluğunun önüne geçmeye çalışırken, Han birden koşarak yanıma geldi.

Başımı eğdim ve gözlerimi ondan sakladım. Minik ayaklarına ayakkabılarını geçiriyordum ki, tombul parmaklarıyla çenemi tuttu ve "Anne?" diye sordu. Eğer ağladığımı düşünürse bütün gün üzgün gezinirdi ve bugün onun doğum günüydü. Bunu mahvedemezdim.

"Yine gözlerin mi ağrıyor?" diye tekrar sorduğunda gülümsedim ve saçlarını okşadım. "Hayır oğlum, güneşe çok baktım. O yüzden oldu. Geçer şimdi..." yanağını öptüm ve ayakkabılarını giydirmeyi bitirdim.

Neşeyle dışarı çıkan oğlumu, gizli bir hüzünle izliyordum. Evden çıkmadan önce tekrar boydan aynada kendime göz atmıştım. Güzel görünüyordum. Göz altımı hergün Han uyanmadan önce kapatıyordum, hafif makyajla yüzümü renklendiriyordum. Onun mutluluğu, benim her şeyimdi. Bugüne özel çiçekli elbisem, dizlerimin bir karış üzerindeydi. Sarı saçlarımı yarım bir şekilde, seyrek olarak toplamıştım. Topuklu sandaletlerim, tam olarak bahar mevsimine uygundu. Yansımamdan memnun bir şekilde, Han'ın çantasını koluma taktım ve evden çıktım.

Bagjiwi, eski arkaşadım, bizi yıllardır ziyaret ediyordu ve ona gerçekten çok şey borçluydum. Han onu çok seviyordu ve bugün yine Han'ın doğum günü için ikimizi de Han'ın doğum günü partisine götürecekti. Arkadaşlarıyla vakit geçirmesi için bir parti düzenlemiştim ve Bagjiwi bana çok yardım etmişti.

Han, bahçede kiraz yapraklarıyla oynarken Bagjiwi'yi heyecanla bekliyordu. Bahçede kurduğum masanın üzerine çantamı bıraktım. "Han fazla koşma oğlum, terleyeceksin." Han'ı uyarırken, diğer yandan da menekşelerimi kontrol ediyordum. Mutfak camının önünde duruyorlardı ve biraz yukarıya uzanmam gerekiyordu. Kısa elbisemi fazla yukarı çıkmasın diye düzelttim ve menekşelerin arasında ki yalancı otları hafifçe temizlemeye başladım.

Han sevinçle, "Hyung!" diye bağırdığında menekşeleri bıraktım ve arkamı döndüm. Bahçeye siyah, lüks bir araba girdiğinde gülümsedim. Bu Bagjiwi'ydi. Sık sık ziyaretimize geliyordu ve Han, onu gerçekten çok seviyordu. Belki de oğlum babasının yokluğunu onunla kapatıyordu ama ben asla Baekhyun'un yokluğunu bir başkasıyla kapatmıyordum. Baekhyun'dan sonra asla, kimseyi sevebileceğimi düşünmüyordum. Ama Han birine ihtiyaç duyuyordu. Baba özlemini bastırabileceği birine... Ve bunu Bagjiwi'yle yapıyordu. O mutlu olduğu sürece buna engel olmuyordum.

Han'ın ve benim çantamı almak için masaya yöneldiğimde, gözüm bahçemin en uzağında ki ağaçların arasına takılmıştı. İzleniyormuş hissi veriyordu. Tuhaf bir şekilde içime korku dolmuştu. Siyah bir silüet hareket etmişti sanki. Gözlerimi kırpıştırdım ve geriye doğru sendeledim. Gözlerimde kararmış olabilirdi. Alnımı tutup, dengede kalmaya çalışmıştım.

Belime dokunan elle tekrar bir korku yaşarken, Bagjiwi "İyi misin?" diye sormuştu. Ona cevap vermeden tekrar ağaçların arasına baktım. Etrafı incelerken, Han'ın çoktan arabaya bindiğini görmüştüm. Bagjiwi anlamayan gözleriyle hâlâ bana bakarken, ona bir açıklama yapmam gerekiyordu.

Dövmeli kollarıyla belimi sardığını farkedince, geriye adım attım ve kollarını belimden çektim. "Şey gözlerim karardı sanırım. Ahh neyse, hoşgeldin Bagjiwi. Hadi gidelim..." Gülümserken çantaları koluma aldım ve tekrar ona döndüm. "Bir şey mi gördün Chaeyoung?" diye sorarken, o da uzakta ki ağaçların arasına baktı. Tekrar gülümsedim ve "Hayır, gözlerim kararmış olmalı. Bir şey görmedim. Hadi gidelim Bagjiwi. Han çok sabırsızlanıyor." dedim. O da zar zor gülümsedi ve beni arabaya yönlendirdi.

MONSTER 2 // BaekroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin