1.7

3.2K 127 17
                                    

"Abi lan baksana şuraya," diye seslenirken Eray, kafamı o yöne çevirdim. Gözlerim bomboş bakıyordu, birkaç güzel kadın önümüzden geçerken Eray'ın onlara baktığını düşünürken, P'yi görmemizle hepsi yutkundu. Meğerse P'ye bakıyorlarmış, gözlerimi onun üstüne çevirdiğimde başıyla bana selam verdikten sonra elindeki dosyaları bana uzattı.

"Hoşgeldiniz beyler." Dosyaları direkt elime alıp belgeleri karıştırdığımda bana ters ters bakıyordu. "Bir sıkıntın mı var Alparslan Turgut?"

"Yok komutanım," dedim, bomboş sesimle. "Birkaç sikiği kurşuna dizince geçer."

"Uslanmayacaksın," dedi bana. Kafa salladım. Doğru. Uslanmazdım. Onun bize olan bakışlarına en çok Eray garip garip bakıyordu. Yüzünde bir korku vardı, bakışlarını benden kaçırırken suratına daha sert bir ifadeyle baktığımda konuşmadı.

"Komutanım, bize bu çocuk oyuncağı görevi neden veriliyor?"

"Sadece itaat edin ve görevi tamamiyle yerine getirin, sorgulamayın." Dedi, P. Eray hemen başını sallamıştı. İyi bir askerdi ama sabırsızdı. Dudaklarımın arasına sigarayı yerleştirirken İslam söze atladı.

"Komutanım bize dağ görevi ne zaman vereceksiniz?"

"Oğlum daha geçen hafta oradaydınız, on gün yetmedi mi?"

"Yetmedi komutanım." Dediğinde ters bir bakışımda ona döndüğünde yutkundu.

"Gerekli her ne boksa halledeceğiz işte. Karıştırmayın. Emir sorgulanmaz, verilir yaparız."

P kafasını salladı. Uzun senelerdir birlikte çalışmamıza rağmen hakkında komutanımız olduğu dışında hiç kimse hiçbir şey bilmiyordu. Bakışları beni bulduğunda ileri doğru kafasıyla işaret ettiğinde ben de bizimkilere işaret ettim. Erzurum'un arka sokaklarındaydık, alaya gidecek vakit yoktu. Bu yüzden hızlı bir operasyon çizelgesi hazırlanmıştı. Ayrıntılar benim insiyatifime bağlıydı, ben ne istersen, nasıl istersem öyle olacaktı. Zaten hep öyle oluyordu. Ama bu defa olmadı Alparslancığım, o ses kulağımda yankılandı. Sigaramdan uzunca bir nefes çektim.

"Annenleri güvende olmaları için alayda misafir edelim diyoruz, Alparslan. Ne dersin?"

"Emir telakki ederim komutanım."

Bakışları ağır ağır sallandı.

"Düşmanın çok." Bilmediğim bir şey söyle.

"Bu yol dikenlidir, ayağını seven gelmesin, bu sözü kendime klavuz edinerek bu mesleği seçtim." Dediğimde gözleri parladı.

"Senin gibi vatansever çocuklar yetiştirmen temennisiyle, Allah'a emanet ol evlat." Sırtıma babacan bir tavırla vurup ellerimizdeki belgeleri imha etmek için bizi baş başa bırakmıştı. Aklıma gelmemesi için Elif'in o kadar yoğun çalışıyordum ki, aklıma geldiği müddetçe sinirlerim bozuluyordu. Hele attığı son fotoğrafının altındaki yazıyı görünce anlamıştım o sikikle konuşurken Elif'in de yanında olduğunu. Ne kadar doğal, sevgililer lan. Kız tabi onun yanında olacak.

Başımı iki yandan sıktırırken, bizimkiler beni hazır ol da bekliyorlardı. Ben yanlarına gidince ellerindeki belgeleri nizami bir tutuşla önlerinde tuttular.

"Hadi gidip şu sikik albayı kurtaralım." Hepsi gözlerini büyüttüklerinde dediğimi anlamış gibi kafalarını salladılar.

"Komutanım doğru muymuş? O adam uşak mı?"

Kafamı sertçe salladım.

"Ellerinizdeki belgeleri yok edeceksiniz."

Şifre belliydi, ölüm var olduğu müddetçe biz üstlerine kabus gibi çökecektik. Birlikte Erzurum'un arka sokaklarından ilerlerken annemleri düşündüm. O adamı kurtarmaya gitmek öyle basit bir şey olmayacaktı. Eğer tam tersi, orada bana bir şey olursa ilk zarar verecekleri ve hedefleri ailem olacaktı. Gül'ün bile bir süre okula gitmemesi gerekecekti, neyse ki istihbarat servislerinde kalacakları için gözüm arkada kalmayacaktı. Zorlukla ve isteksizlikle yutkunup, derin derin sigaramdan nefesler çekerek yürümeye devam ettim. Eve gidene kadar sigara paketim bitmişti.

GÜNEŞ SOLARKEN SOKAĞA ÇIKMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin