3.8

1.9K 92 20
                                    

"Annem, yüzün gülüyor oğlum."

Çaydanlığı masaya bırakırken Gül'e yardım edip sofra hazırlamıştık. Ben de baş köşenin yanına oturduğumda annem mutlu gözleriyle bana bakıyordu.

"Öyle anne. Size anlatacağım."

"Abim sanırım sonunda evleniyor." Gülerek söylediği şeye benim bakışlarımla son vermişti kardeşim.

O şeytanla evlenmek mi?

İflahımı kuruturdu benim.

Yutkundum.

Benle evlenir miydi?

Hassiktir oğlum.

Ne evlenmesi. Dur.

Yavaş.

Sakin.

"Anne ben biriyle görüşmeye başladım."

Annem dona kalır, Gül elindeki bardağı yere düşürür, babam gazetesinden gözlerini kaldırır.

Yutkundum.

"Bir şey demeyecek misiniz?"

"Kimin kızı?" Dedi, annem gözlerindeki ışıkla.

"Abi sen ciddi misin?"

"Oğlum ciddi olmayacak birine gönlünü vermez." Dedi, babam gururla. Sırıttım.

"Komutanımın kızı," işte şimdi babam elindeki gazeteyi fırlatıp ayağa kalkar...

Sıçtım.

"NE DİYORSUN OĞLUM SEN?"

Gözleri kararıyordu.

Sakin ol baba.

Ben de en başta böyle tepkiler verdim.

Ama alışıyorsun, inan.

"Tanıştığımızda bilmiyordum. Ben de yeni öğrendim, ama komutanımın haberi var. Hem de izni de var..."

Annemin yüzü düşmüştü. Gül'se şaşkınlıkla bakıyordu.

"Kız nereli?"

Anne buralı ama görsen dersin Yunan.

"Erzurum'lu babası, yani komutanımız ama Çanakkale'de yaşıyorlar. Sadece bilin istedim, ciddi bir şey düşünmüyorum şu an. Yani ileriyi bilemem ama."

Yalanını siksinler Pinokyo.

Kızı nasıl ve ne hallerde istediğini anlatsana biraz.

Hani söylediğin an babandan yiyeceğin posta posta dayağı filan?

Of, siktir git iç ses.

Siktir git.

"Bize yakışır biri mi oğlum? Anlaşır mıyız yani?"

Kafamı salladım.

"Önemli olan ilk benim anlaşmam. Evlenmemi istiyorsunuz ama bu kızla olursa en az bir sene beklemem gerekiyor."

"İzin vermiyorum. Aykırı bir şey."

Babama dimdik baktım.

"Kızın babası bile izin veriyor. Adam kendi ağzıyla söyledi kızımı bir tek sana veririm diye. Benle gurur duy baba, adama nasıl güven verdiysem kızını bana emanet ediyor."

Düşünüyor gibiydi.

Hiddetliydik. Konuşmayı erteleyerek kahvaltıya devam ettik.

"Alparslan," dedi Elif hızlı hızlı. "Seni çok özledim."

Gülümsedim.

"Ben de oturuyorum işte..."

Güldü. Sonra telefondan hışırtılar geldi. Kaşları çatıldı.

"Akif bana bir kerelik bir şey teklif etti," dedi, dümdüz. Siktir, başlıyoruz. Sinirlerim horon tepmeye başlıyor. "Babam zaten beni o davete götürecek, ona eşlik etmemi istiyor."

"Ne daveti gülüm?" Dedim, dişlerimi sıka sıka.

"Bizim burada sosyete güzellerinin ve zenginlerin katıldığı önemli bir davet." Düşünür gibi yaptı. "İstemezsen onla gitmem."

"Yok, ben sana karışmam. İstiyorsan gidebilirsin." Dediğimde dumura uğramış gibi kalakaldı.

"Gerçekten mi?"

"Medeni bir insanım," dedim, o sikiği dal düz sikerim. Sana yanaşırsa, sana bakarsa ve yoluna çıkarsa diyemedim. "O yüzden elbette istiyorsan git."

"Şey, sanırım gitmeyeceğim. Yani onla." Gülümsememi bastırmaya çalıştım.

"Sen bilirsin gülüm." Diyebildim. "Sen bilirsin."

"Alparslan," dedi, öylece. "Birinin gülüm dediğini duyduğumda içim şenleniyor."

Ben de ona eşlik eden mırıltılı sesine mest olmuş dinliyordum.

"22'nin anlamı ne?" Diyebildim. O an aklıma düşen ilk şey olmuştu. "Sol bileğinde de dövmesi vardı, fark etmedim sanma."

Sustu.

Uzunca süre cevap vermedi. Yutkundu. Kaşlarım çatıldı. Birine ait özel bir şey olduğunu sandığımda gözlerime karaltı indi.

Hassiktir.

"Babamın bana 22 yaşına girdiğimde verdiği bir söz vardı, bir sene sonra eğer istediği yeri hala kazanamazsam özgür kalacaktım." Diyebildi. "Başka anlamları da var ama şu an hazır değilim."

Israr etmedim. Kıskançlık bedenimi çevreleyen ve gürültüyle beni içine çeken bir hortumdu. Ben gittikçe bu kızın ahengine uyum sağlarken, o hortumun içinde kayboluyordum.

Dayanamadım bir tane bölüm daha yazdım. Gözlerim ağrıdan başımın ve boğazımın, kayıyor valla

Çok hastayım ulan

Bana dua edin

Öptüm sizi

GÜNEŞ SOLARKEN SOKAĞA ÇIKMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin